Saat gecenin 02.18’inde ev ahalisi uykudayken, valizin dibinden tablet bilgisayarımı bulup yazımı yazmaya başlıyorum. Aslında uyku saati evet, biliyorsunuz hücrelerin yenilenmesi ve vücudun kendi anti-aging mekanizmasının işlemesi için 23.00 - 06.00 saatleri arasında uykuda olmak gerek. Ama cumartesi gecesini küçülen ay fazını deniz kıyısında çay içerek izlemiş olup, yazlıkta geniş masa sohbetlerinde bolca dalga sesine maruz kaldığım için bunların bünyemde yeterli endorfini salgılayacağını düşünüyorum. Bir nevi iyi halden yırtma durumu diyebiliriz, yoksa gece uykusunu ihmal etmek erken yaşlanmaya davetiye çıkarmaktır.
Yapmanız gereken çok fazla iş, ama hepsini sığdırmak için topu topu günün 24 saati var ama bunun içine aslında tüm planınızı sığdırmak da mümkün. Korkmayın, her zaman benim şu an yaptığım gibi gece uykunuzu feda etmenize gerek de olmayacak. İyi bir zaman yönetimi ile saatlerin elinizden kayıp gitmesinin önüne geçebilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken tek şey, tüm işlerinizin ve gündeminizin içinde en önemli şeyin kendiniz olduğunu unutmamak. Önceliği her zaman kendi kişisel işlerinize, keyif aldığınız konulara ve ruhunuza iyi gelecek detaylara vermelisiniz. Çünkü siz iyi olmazsanız, gerideki hiç bir şeyin mükemmel olmasının bir anlamı yok.
Çalışma hayatımın ilk 10 yılı editörlükle, son 7 yılı da Estetik Cerrahi asistanlığı ile geçti. Yani bir dakikaları bile çok önemli olan ve şehirde Botox yaptırıp asla söylemeyen kadınların rehberinde isimleri gizli gizli kaydedilmiş doktorların gününü ve zamanını planladım. Eh bizim de azıcık zaman yönetimi pratiğimiz olsun ama dimi.
İşte şimdi size kendi kendinizin asistanı olsanız işlerinizi planlarken, kendi kendinize zam yapıp terfi ettirmek isteyeceğiniz şahane planlama ve zaman yönetimi tüyoları geliyor...
Hayatın Ritmi Elinizden Kaçıp Gitmesin
Mutlaka işlerinizi listeleyin. Basit de olsa bir ajanda tutun. Hangi işlerin yapıldığını, hangilerinin hala beklemede olduğunu görmek, zihniniz için bir tetikleyici olur. Dijital ortamlarda kullanılan check list’ler kağıt kalem sevmeyenler için hayat kurtarır.
Günün ilk saatlerine her zaman en zor ve gözünüzün korktuğu işle başlayın. Zor olan bittikten sonra, diğerlerini yapmak sizin için hiç de zor olmayacak.
Dağınık zihin, zamanınızı darmaduman eder. Örneğin bilgisayarınızı açıp çalışmaya başlamak için çalışma odanıza geçtiniz. Bilgisayarı açarken yanında duran su bardağını gördünüz, bardağı alıp mutfağa bırakmak istediniz. Derken holdeki dresuarda telefonunuzu fark ettiniz ve elinize alıp sosyal medyada gezinmeye başladınız. Derken bir arkadaşınızın sayfanıza bıraktığı yorumu görüp yanıt verdiniz. O sırada şarjınız bittiği için yatak odasına geçip şarj aletini aldınız, su bardağını da odanıza bıraktınız. Şarjınızı takarken, komidinde yüz serumunuzu gördünüz ve alıp sürmek için banyoya ilerlediniz. Banyoya yürürken de bir fincan kahve hazırlamak istediniz ve rotanızı yine mutfağa çevirdiniz
Sonuç: Başlangıçta karar verdiğiniz çalışmaya hala başlamayıp, zihin dağınıklığı yüzünden onca vakit kaybettiniz. Buna benzer senaryolar gündelik programınızda zamanınızı su gibi harcar. Bu yüzden o an hangi işi yapmaya karar verdiyseniz, ona konsantre olun. Birini bitirmeden, diğerine başlamayın.
“Multitasking” yani çoklu görev, son günlerde benim hayatımı kolaylaştıran önemli bir günü kurtarma tüyosu. Ama çoklu görev sırasında ikiden fazla aynı işi yapmaya kalkmak, performansınızı ciddi şekilde düşürebilir. Bir üst maddedeki gibi zihin karmaşası yaşamamak için çoklu görevlerinizi ya çok iyi seçin, ya da hiç bulaşmayın. Benim sıklıkla yaptığım “multitasking” işlemler akşam emzirme sırasında online eğitim videoları izlemek, ütü yaparken günün ya da haftanın yemek mönüsüne karar vermek, pedikür yaptırırken tabletimden yazı yazmak ve yemek yaparken kuzenlerimle görüntülü görüşmelerimi gerçekleştirmek gibi basit iki işi bir araya sığdırdığım şeylerden oluşuyor.
Ne zaman yapacağınıza karar veremediğiniz ve sürekli ertelenen bir işiniz varsa, ona hemen şimdi bu yazıyı bitirince başlayın. İnanın su gibi bitecek ve neden bu zamana dek askıda kaldığını kendinize soracaksınız.
İmkanlarınız el verdiğince teknolojinin nimetlerinden faydalanın. Örneğin akıllı saatim resmen benim yaşam koçum. Elinizdeki telefonlar size sosyal medyaya erişimden daha fazlasını verebilir. To Do List’lerinizi oluşturabilir. Ekibinizle online takvimleri kullanabilir ya da belli görevler için kendinize hatırlatıcı notlar ekleyebilirsiniz.
Çok fazla iş ve sorumluluğunuz varsa, günü bloklara ayırın. Örneğin sabah 09.00-14.00 bloğu içinde yapmanız gereken işleri belirleyin. İşler için başlangıç ve bitiş saati planlamadan sadece blok içinde tamamlamaya çalışın. Yeni bir bloğa geçmeden kendinize mutlaka kahve içip dinlenmek için fırsat verin. Bu benim anne olduktan sonra keşfettiğim bir yöntem. Örneğin ben 09.00 - 13.00 için kendime 1.Blok yaptım ve bu bloğa kahvaltı, sabah rutinlerim, ortalık toplama ve oğlum için öğle uykusunu sığdırdım. En sevdiğim ise akşam 21.00-00.30 arasındaki 3.Bloğum. Bu blokta da oğlumu uyutup, sosyal medyada stalk yapıp, meditasyonla biraz yavaşlayıp, bir gece çayı içip TLC’deki Akdeniz Rüyası’nın yeni bölümünü izliyorum.
Mesajlaşmalar çoğu zaman fark etmesek de epey zamanımızı alıyor. Uzun sohbetlerde yazışma yerine ses kaydını tercih ederek klavye angaryasından kurtulabilir hem de karşı tarafın mesajını başka bir işle meşgulken, “multitasking” olarak dinleyebilirsiniz.
Gününüz ne kadar yoğun, işleriniz ne kadar ağır olursa olsun akşam mutlaka ruhunuzu yavaşlatmayı unutmayın. Hiçbirimiz makine değiliz ve inanın bazen İtalyanların meşhur “Dolce Far Niente” si (Hiçbir şey yapmamanın güzelliği) yorgun düşmüş şehir insanları için terapi gibi geliyor.
İş listenizin en başına kendinizi koyun. Sırf canınız öyle istiyor diye, sebep olmadan bazı şeyleri kendinize göre düzenleyin. Bırakın siz hayata değil, hayat size ayak uydursun. Geri kalan her şey için zaman bulunmaz, zaman yaratılır.
Yorum Yazın