2017 yılında bir terörist etkisiz hale getirilmiş, cep telefonundan da enteresan resimler çıkmış. Bu resimlerden birinde de bugün vekil olan bir HDP’li ile romantik bir ilişkisi olduğuna hükmedilebilecek bir görüntü ele geçirilmiş. Suçun şahsiliği falan bir yerde saklı kalmak kaydıyla o fotoğrafta teröristin boynunda asılı duran keleş ilişki biçiminin romantik olmaktan daha fazlası olduğuna hukuken işaret eder mi bilmiyorum ama Türkiye'deki siyaset ve sosyoloji açısından kesinlikle eder. Bugün de ediyor zaten.
Bahse konu vekilin, bahse konu teröristin etkisiz hale getirilmesinin üzerinden 1 yıl geçtikten sonra yapılan seçimlerde vekil seçildiğini de biliyoruz.
Elbette Yüksek Seçim Kurulu vekil adayı olan kişilerin adli sicillerini kontrol ediyor ama tıpkı İBB de yaşanan 557 terör iddiasındaki gibi bir durum yaşanıyor sanırım burada da. Yani aslında devletin elinde bir sürü bilgi ve belge var ama adli sicil kaydı temiz çıkabiliyor.
İBB deki olaylarda devlet elindeki bilgi ve belgeleri HDP'li vekil terörist ilişkisine göre biraz daha hızlı işleme soktu galiba. İBB nin elindeki temiz kağıtlarına rağmen sorumlu tutulmasının da yasal zemini var mı bilmiyorum ama iki olayı ben feci halde benzettim nedense.
Yüksek Seçim Kurulu'nun bu fotoğraflar ele geçirildikten bir sene sonra hata yapması da İBB nin işe alımlarda hata yapması da sanki engellenebilir olaylarmış gibi görünüyor açıkçası.
Bahsi geçen vekilin başka teröristlerle de fotoğrafları yayımlanıyor şimdi. Onlarda mı ölen teröristin cep telefonundan çıktı bilemiyorum ama en azından başlangıç fotoğrafı 5 yıldır bir yerlerde duruyordu ve cevval bir gazeteci olayı kamuoyuna duyurdu çok şükür. Her ne kadar işin asıl muhatabı kamuoyu olmasa da.
Neticede fotoğrafın tartışma götürür tarafı yok. Ama 5 yıla yakın zamandır bir yerlerde toplanmasına müsade edilmiş olması pekâlâ tartışılabilir.
Üzerinden böyle vakitler geçmiş olsa da bir sürü suç unsuru olabilecek fotoğrafın başka sahipleri de var bu vesile ile onları da unutmamak gerekir. Adaletin en büyülü tarafı herkese adil uygulanabilmesidir değil mi?
Yine 2017 yılındayız ülkenin ünlü sanatçılarından biri olan Sezen Aksu yeni bir şarkı daha yapmış ve piyasaya sürmüş. Şarkıda Hz. Adem ve Havva ile ilgili olarak cahil ithamında bulunmuş.
Aynı Sezen Aksu'nun aslında taa 1993 de piyasaya çıkan Deli kızın Türküsü albümündeki bir şarkısında da
"Ben seni de sevmedim Adem
Doğruyu duymak istiyorsun madem
Alt tarafı bir elma yedik beraber
Zehir-i zıkkım oldu bize bal badem" diye bir bölüm vardı. Üzerinden 30 yıl geçen bu şarkı ile ilgili henüz bir şey olmadı ama.
Benim açımdan mesele Sezen Aksu'nun sözlerinin muhtevasını değerlendirmek değil. Çünkü zaten memleket fırsattan istifade yine ortadan ikiye bölünmüş konu hakkında fikir serdediyor. Benim de var bir fikrim ama o fikir sadece bana da kalsa olur.
Benim mesele ettiğim şeylerin başında üzerinden yine 5 yıl geçmiş olması var. O 5 yıl boyunca her yerde çalınmış söylenmiş bir şarkının sözlerini yeni fark etmiş olmak var.
İkinci mesele ettiğim şey ise Aksu'nun şarkısına karşı başlayan saldırıları hak eden başka şarkıların olup olmadığı. Mesela 'Madem unutacaktın beni neden yarattın' diye bir şarkı var bu memlekette yok mu? Ya da 'Can verir ya tanrı taşlara sen de bana' diye şarkı yok mu? Mesela 'Bir tanrıya taptım, bir sana taptım' diye şarkı var değil mi, yok mu?
Daha böyle bir sürü şarkı bulurum, bir sürü siyasinin edebiyatçının Aksu'nun ifadelerinden çok daha sert ifadelerini hatta şirk kokan ifadelerini bulurum.
O bakımdan mesele neden Sezen Aksu ve neden şimdi meselesidir bu konu da da.
Belki de 2017 yılındaki olayların hesap kesim tarihi 2021 sonudur ne bileyim.
Yorum Yazın