‘’Genel anlamda fizik bedenimizi saran, fakat çoğunlukla normal gözle göremediğimiz enerji alanına aura denir.’’
İnsan bedenin bir aurası olduğu gibi insan eli değmiş ya da kendiliğinden olan, doğal yoldan olan her şeyin de aurası vardır. İnsan aurasının fark edilir seviyede dikkat çekmesi ruh beden ve zihin entegrasyonun bütünlüğü olduğunu duyuyoruz uzmanlığım olmayan bir tarafı var konunun ama gelin birlikte bildiğim yerden bakalım mekânların aurası nasıl oluşur.
Karşılaştırmalı sanat tarihi dersinin önemli bir sınav sorusu vardır. ‘’Güzel olan estetik midir?’’ Cevabı da kısaca şöyle öğretilir. Göreceli olan bu iki kavram insana göre değişir ve içinize bıraktığı duygu değinmenizi ister, baktığınızda gördüğünüz her ne ise içinizde uyandırdığı duygu hali onu güzel bulabilir ama estetik algılayamaya da bilir bu onu çirkin yapmaz hatta daha da sınırları aşarak korkutan bir hal de yaratabilir, hüzün de bir an güzel olabilir. Yani güzel ya da estetik olanın formu yoktur hissi yani aurası vardır.
O halde sıkça rastladığım bir başlangıç sorusu Mekânınızı nasıl alırdınız?
Güzel, estetik ve aurası yüksek…
Ve tartışmasız her insan doğası bir yere yerleşmelidir. Yaşamda kurgu yerleşme başlar.
Şimdi sakince etrafınıza bakın yerleştiğiniz alan sizden biri gibi mi? Belki bir kafede kahvenizi yudumluyorsunuz neden orada kahve içmeyi tercih ettiniz? Kahvenizi aldınız kendinden olana yani doğaya mı karıştınız? Bulunmayı tercih ettiğiniz her alan kendi içinde mekân ise bu durumda o alanının o aranan aurasının içinde misiniz? Kiminlesiniz? Aurası yüksek biriyle mi?
Başta kendiniz, farklı kökten, kültürden gelen birçok insanı etkilemeyi başarabilen mekânlar tasarlayabilmek için dokunsal dürtünüzü harekete geçiriyor olması gerekir, çünkü beğendiğiniz fiziksel temasınızda bıraktığı hisle de doğru orantılıdır, vitrinde gördüğünüz bir koltuk size güzel gelebilir ama onu deneyimlediğinizde o konfor hissini almıyorsanız her nereye yerleştirmeyi planlıyorsanız planlayın mekânınız da o aurayı yakalamanız nerdeyse imkansızdır.
Maddesel ve maddesel olmayan bileşenler o alanın aurasını belirler sadece fizikselliğe yönelen ve sadece görünmek isteyen zamanla insanı yalnızlaştıran ve soyutlanan bir varlık haline getirdiği bilgisi var bu durumda aurası yüksek bir mekâna sahip olmak ya da öyle bir mekânı tercih etmek özgünlük gerektir demek de yanlış olmaz.
Elde edilen sonuçlara göre bireyler, mekâna ait hissetmede, deneyimlemede, mekânda rahat olmada, mekânsal auranın önemli ölçüde etkili olduğunu düşünmektedir. Mekânsal auranın olmadığı yerlerde ise, mekânı terk etmek istedikleri biliniyor. Sizin seçimlerinizle olanı dahi terk etmek isteği!
İnsanın evi hayatının, hayatın içindeki sosyal statüsünün, sosyal ve özel hayat arasında ruh halini yansıtır ve parmak izini gibi benzersizdir! Yaşadığınız şehir, muhit, sokak, evin içine aldığınız manzara size ait birçok sorunun cevabını da yanında getirir.
Dışarıda görüneni yaşamınıza almanız mümkün ve dışarıda sizden habersiz bir varoluş sergileyenler olabilir ve siz bundan rahatsız olmuyorsanız perdeleri açık tutuyorsunuz.
Zamansız mekânlar yaratmanın birinci koşulu kendinizi iyi tanımaktan geçiyor yani kendi auranızdan başlamanız gerekliliği.
Sevgiler
.
Yorum Yazın