RÖPORTAJ: Baran Mert Metin / MUHALİF (ÖZEL)
Şair, Yazar Özgür Zeybek ile yaptığımız özel söyleşi şöyle:
Baran Mert Metin: Son kitabın “Bizim Çocuklar” hakkında konuşalım istiyoruz öncelikle. 20 yıldan bu yana pek çok ulusal ve yerel edebiyat dergisinde ağırlıklı olarak şiir, zaman zaman ise öyküler yayınlıyorsunuz. Ayrıca bundan önce 4 şiir kitabınız var. Bir tiyatro oyunu yazma fikri nasıl oluştu?
Özgür Zeybek: Evet. Bu zamana kadar ağırlıklı olarak şiir üzerine çalışmalarım oldu. Zaman zaman öykü denemelerimi saymazsak, sadece şiir bile diyebilirim. Şiir benim evim.
Edebiyat dışında fotoğraf ve tiyatro ile de her zaman iç içe oldum. Elimden geldiğince bu iki sanat disiplini içerisinde de hem izleyici olarak hem de üreterek var olmaya çalıştım.
Ama şiirin yeri çok ayrı tabii…
Bu oyun fikri de yine şiirle olan ilişkimden ortaya çıktı zaten. Biliyorsunuz, artık eskisi gibi, özellikle 90 yılların sonlarına kadar, belki 2000’li yılların başları da dahil edilebilir, edebiyat meraklılarının talep ettiği, ilgi gösterdiği şair buluşmaları, söyleşileri ve şiir dinletileri artık pek tercih edilmez oldu.
Teknoloji, sanatsal tüketim ihtiyaçlarının, beklentilerinin daha dinamik hale gelişi, belki son yıllarda insanların sorunları görmezden gelerek sanatı sadece bir eğlence aracı olarak değerlendiriyor olması vs nedenlerle bu tip etkinlikleri de diğer sanat disiplinleri ile harmanlayarak çeşitlendirme ihtiyacı doğdu.
Bunun ilk örnekleri ve en yaygın olanı şairlerin bir müzisyen eşliğinde okurla buluşması şu sıralar.
Ben içinde olduğum alanları kullanarak, hem işin üretim tarafında tek başına olmak hem de farklı bir şey yapmak istedim.
Oyunun repliklerinin birçoğu kitaplarımda yer alan ve yeni çıkacak 5. Şiir kitabımda yer alacak olan şiirlerden oluşuyor. Yani bir şiir tiyatrosu denebilir.
Ama aslında ilkin tiyatral bir şiir gösterimi olarak ortaya çıktı. Söylediğim gibi, şiir dinletisini, sunumu müzik eşliğinde değil de, tiyatral bir gösteri biçiminde yapmak istedim.
Daha sonra şiirleri seçerken ve sıralamalarını yaparken bir konu bütünlüğü oluşturabileceğimi gördüm ve derken bir şiir gösterisi olmaktan çıkıp bir oyuna doğru evrildi.
Baran Mert Metin: Şiirlerden oluşan bir tiyatro oyunu metin gereği ağır bir oyundur diye tahmin ediyoruz.
Bunu izleyiciye aktarma noktasında nasıl bir yol izleyeceksiniz?
Şiir tiyatrosu aynı zamanda iki sanat disiplinin bir araya getirmesi sebebiyle ve şiirin estetiği ile keyifli de geliyor kulağa. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Özgür Zeybek: Evet tamamen şiirlerden oluşan bir tiyatro gösterimi yoğun anlatımı sebebiyle izleyici açısından sürekli anlama ihtiyacı ile ağır bir oyuna dönüşebilir.
Tabii burada iki önemli nokta var. Birincisi seçilen şiirler ve oyuncuların performansı. Örneğin, Genco Erkal’ın Memleketimden İnsan Manzaraları tamamen Nazım Hikmet şiirlerinden oluşuyor. Keza Merhaba adlı oyunu da Aziz Nesin, Bertolt Brecht, Can Yücel, Nâzım Hikmet ve William Shakespeare gibi usta şairlerin şiirlerinden oluşan bir metin. Yani burada izleyicinin oyuna ilgisini canlı tutan, şiirlerin anlatım dili kadar, oyuncu performansı ile de ilgili.
Bir diğer husus ise, Bizim Çocuklar adlı oyunum yalnızca şiirlerden oluşmuyor. Aralarda sık sık anlatılar, düz diyaloglar da var. Böylece şiirsel esintisi olan, şiirlerden oluşan diyalogların açıldığı, izleyiciye bir süreci de anlatan biçimde.
Tabii bununla birlikte sadece şiir ve tiyatroyu bir araya getirmiyor. Aynı zamanda Fotoğraf ve Müzik ile de ilişkili. Birazda teknoloji.
Şöyle ki; oyunun dekorlarından bir tanesi ve en belirgin olanı, dijital gösterim...
Fotoğrafların dinamik bir biçimde barkovizyon ile gösterimi ve mümkün olursa canlı müzikte yer alacak.
Bir de dekor var tabii. Bu konuda da sahneyi hareketlendirecek ve boyutlandıracak düşüncelerim var. Tabii bu noktada yönetmenin ne düşüneceği de çok önemli. Yönetmen ne der bilemem.
Kısacası tiyatronun, şiirin, fotoğrafın, müziğin iç içe olduğu bir performans olacak.
Baran Mert Metin: Oyun ne anlatıyor. Mottosu nedir? diye sorsak ve eklesek, izleyici neden bu oyunu izlemeli? Neler söyleyebilirsiniz?
Özgür Zeybek: Oyunun ne anlattığını tanıtım metninde yazdıklarım üzerinden söylersem aydınlatıcı olur sanırım. Sonra biraz da açabilirim.
Şöyle ki; Dünya’da yıllar boyunca süre gelen ve maalesef devam eden, ekonomik çıkarlar, politik menfaatler, bunlarla birlikte ortaya çıkan savaşlar, zorunlu göçler, terör ve terörün toplumsal yaşama, insanlara saldırısı, din olgusunun bir baskı ve/veya çıkar unsuru olarak kötü niyetle kullanılması sonucu oluşan şiddet ve baskılar..vs gibi pek çok unsurun çocuklar ve onların yaşamlarında yarattığı dramatik sonuçları ele alan bir oyun.
Bu dünyanın yakılıp yıkılan, ayrıştırılan, ötekileştirilen, zulüm ve sömürü altında yaşayan, korku, şiddet, yokluk, esaret ve ölümle yıpratılan; bütün coğrafyalarında, çalışan, üreten, inanan ve direnen güzel yüzlü, güzel yürekli ölü çocuklarından bahsediyor diyebilirim.
Biraz açmak gerekirse, Erdal Eren’den Zekeriya Öngen’e, Tarikat Yurtlarında yanarak can veren evlatlarımızdan, Kapitalizmin insansızlaştırdığı topraklardan kovulan ve topraksızlaştırılan, bu yolculukta boğularak can veren göçmen çocuklarına, İqbal Masih’den Malala’ya, Berkin Elvan’dan Eren Bülbül’e bu kirli dünyanın tertemiz çocuklarından…
Mottosuna gelince, bütün oyun Albert Camus’un “Hiçbir ideoloji, bir çocuğun gözyaşlarından daha değerli değildir.” sözü etrafında şekilleniyor. Zaten çıkış noktası da tam olarak burası.
Neden izlemeliler meselesine gelince; bunu çok uzun uzadıya anlatmak istemem. Çünkü bizler ürün pazarlayan insanlar değiliz. Ortaya koyduğumuz yapıtlar okurla, izleyici ile buluştuğu andan itibaren artık bize değil onlara aittir. Kabul ederler ya da reddederler. Bize düşen kabul göreni aynı sanatsal anlayışı ve başarıyı koruyarak sürdürmek, reddedilenin daha iyisini ortaya koyma çabasıdır.
İzleyici bu oyunu neden izlemeli; çünkü hepimizin o çocuklara borcu var. Bu borcu da ancak onları unutmayarak daha çok anımsayarak ödeyebiliriz.
Baran Mert Metin: Oyun aynı zamanda kitaplaştı ve geçtiğimiz günlerde Klaros Yayınları etiketi ile satışa çıktı. Bunu nasıl değerlendirmeli. Bir tiyatro kitaplaşmalı mı? Ya da neden böyle bir tercih de bulundunuz?
Özgür Zeybek: Evet kitaplaştı ve şu anda satışta. Aslına bakarsanız, sahnelenmeden kitaplaşması çok mantıklı değil. Yani sıralama biraz yanlış oldu. İnsanlar önce oyunu izler sonra beğenenler belki kitabı da okumayı tercih edip alabilir.
Ama pandemi herkeste olduğu gibi bizde de işleri böyle tepe taklak hale getirdi. Dosyayı çok önceden yayınevine göndermiştim. Onlar bir yayın sırası takip ediyorlar çünkü fakat o sırada pandemi sürecinin uzaması ve yasakların devam etmesi nedeniyle oyunu sahneleyemedik. Böylece sıralama terse döndü maalesef.
Neden kitaplaştı meselesine gelince, benim için kitaplaşması çok elzem değildi. Önemli olan sahnelemesi elbette... Fakat malum bu tip işlerde eserin telif haklarının korunması için noter tescili ciddi maliyetler doğuruyor. Açıkçası ben bu kitaplaşma sürecini biraz bu yüzden tercih ettim diyebilirim.
Tabii bir de oyunu sahnelemek isteyen topluluklar olursa onlar için de kolay erişilebilir olması…
Burada önemle üzerinde durmak istediğim konu ise, Klaros Yayınları.
Tiyatro metni basmak bir yayın evi için ticari risk yani satış kabiliyeti açısından belki de en risklisi.
Ama onlar hiç tereddütsüz bu kitabı bastılar. Gerçek ve yürekten bir teşekkürü de hak ediyorlar.
Sağ olsunlar. Var olsunlar.
Baran Mert Metin:: Peki sahnelemek isteyen topluluklar var mı? Ne aşamada şu anda? İzleyici ile buluşmasına ilişkin bir çalışma ya da tarih var mı?
Özgür Zeybek: Henüz çok yeni, kitap da çok yeni oyunda sahnelenmedi. O yüzden talepte bulunan her hangi bir topluluk yok tabii. Ama ben olacağına inanıyorum. Böyle bir oyunun daha fazla izleyiciye ulaşması konusunda, tiyatro oyuncusu, yönetmeni tüm dostların ilgi ve desteği olacaktır diye düşünüyorum.
Fakat biz çalışmalara başladık. İzmir’de uzun yıllardır tiyatro yapan Müjdat Gezen Sanat Okulu’nun kapanmasının ardından Tiyatro Punto adı ile kurulan tiyatro topluluğu ile birlikteyiz.
Oradaki dostlar oyunu sahnelemesi ile ilgili çalışmalara başladılar.
Fakat tabii bu pandemi süreci nasıl ilerler ne olur bilinmez. O yüzden bir tarih vermek zor tabii.
Biz pandemi biter bitmez hazır olacağız. Şimdilik bunu söyleyebilirim.
Tabii sadece pandemi değil. Burada biraz belediyelere de iş düşüyor. Malumunuz özel tiyatroların ayakta kalması için, hele ki bunca zamandır yaşanan bu sürecin ardından, yerel yönetimlerin desteği çok önemli. Bir de bu oyuna özel olarak, sadece izleyicinin gelip izlemesi değil, aynı zamanda izletilmeli diye düşünülmesi gereken bir yan var.
Baran Mert Metin: Oyunu biz de merakla bekliyor olacağız. Umarım hak ettiği izleyici sayısına da ulaşır ve çok sayıda insana bu güzel çocukların temiz anılarını yad etme fırsatı verir. Sizler de daha çok izleyiciye bu çocukları anımsatmış olursunuz.
Son olarak, tiyatro dışında başka çalışmalar, projeler var mı?
Özgür Zeybek: Bu oyunun sahnelenmesi süreci dışında, yeni hazırladığım ve son düzeltmelerini yaptığım bir şiir dosyam var. 5. şiir kitabım. Sanırım önümüzdeki aylarda o da aramızda olacak.
Ayrıca sohbetimizin başlarında da değindiğim gibi fotoğraf alanında da var olmaya çalışan, fotoğraf ve şiiri imgenin kullanımı, kurgu ve nesnellik ilişkisini ele alışı açısından birbirine çok yakın gören biri olarak, “Göz ve Söz” başlığı ile bu iki sanat disiplinini karşılaştırmalı olarak ele alan bir kitap yazdım.
Şu an birkaç yayınevi ile görüşüyorum. Süreç nasıl ilerleyecek yakın zamanda belli olur sanırım.
Yazınsal bu sürecin dışında ise, her çarşamba İzmir Kemeraltı’nda bir mekânda Edebiyat Akşamları adı altında sohbet programları yapıyorum. Her hafta edebiyat dünyasından bir konuk ağırlıyorum ve katılımcılar ile edebiyat üzerine sohbetler sürdürüyoruz.
Yakın zamanda Şirince Köyü’nde yer alan Tiyatro Medresesi’nde de müzisyen dostlarla dört gün sürecek bir atölye çalışmamız olacak.
Her ikisi için de merak edip katılmak isteyenler sosyal medya üzerinden takip edebilir.
Tabii bir de “Muhalif” var. Muhalif Gazete’de haftalık yazılar…
Aranızda olmak, sizinle aynı çalışmanın içinde yer almak çok keyifli ve gurur verici.
Beni gazetenizde hem bir yazar hem de bu söyleşi vesilesi ile bir konuk olarak ağırladığınız için teşekkür ederim.
Baran Mert Metin: Biz de Muhalif Ailesi’ne katkılarınızdan dolayı size teşekkür ederiz ve başarılı çalışmalarınızın devamını dileriz…