Kendi hikayesine gündemin önüne geçmemek için değinmeyen Mendillioğlu sokaktaki hayatı en ince ayrıntısıyla anlattı.
Geri Dönüşüm İşçileri Derneği Başkanı Ali Mendillioğlu sözlerine şöyle başlıyor:
23 Ağustos'tan bu yana İstanbul Valisi sanki üzerine vazifeymiş gibi ve sanki sadece onu ilgilendiriyormuş gibi burada bir yasal mevzuat yokmuş meselenin başka boyutları yokmuş gibi bizi kriminalize ederek 3 tane açıklama yaptı; bu üç açıklamaya bakarsanız hakkımızdaki iddialar:
"İstanbul'un zenginini çaldığımızı, kayıtdışı ve haksız kazanç elde ettiğimizi, kaçak göçmen işçi çalıştırdığımızı, çevreyi kirleterek zarar verdiğimizi ve asayişi aynı zamanda güvenliği bozduğumuzu söylüyor."
"Bu iddialara cevap vermek bizim açımızdan zordur ortalama bir akıl kayıt dışı ve haksız kazanç elde ettiğimiz iddiasına güler geçer diye düşünüyorum. Bizim yerimizde kim olursa olsun çünkü belki de Türkiye'nin en ağır işini yapan arkadaşlar bizim arkadaşlarımız ve en kötü koşullarda yaşayan arkadaşlar bizim arkadaşlarımız ve biz bugüne kadar bu kadar ağır ithamlarla karşılaşmamıştık ve hiç kimse bu sözleri söylemeye cesaret edememişti."
"İki ayrıştırma tesisinin kurulduğunu biliyoruz birisinin Maltepe'de birisinin de Avrupa Yakası'nda"
"Bu ayrıştırma tesislerinin de çok gelişmiş teknolojik donanımları olduğunu işte optik okuyucularla ayrıştırma yapabildiğini biliyoruz ve son dönemlerin popüler tabiri ben de şunu söyleyim zamanlama manidar bu saldırılarda kimin yolunu düzleştirmeye çalışıyorsunuz? diye sormak istiyorum."
"Ben böyle bir yatırımı yapacak olsam şunu söylerim ben bu yatırım yapıyorum ama bu toplayıcılar da sokaktaki atıkları topluyor bana mal gelmiyor ben o zaman bu parayı niye buraya yatırayım diye soracaktır bizde söylenmeyenin bu olduğunu düşünüyoruz söylenenler hakkımızdaki iddialar ama söylenmeyen perde arkasındaki gerçeğin bu olduğunu varsayıyoruz"
Bizim yaptığımız işte arkadaşlarımız kağıt, pet, plastik ve hurda toplar. Bunların her biriminin ayrı ayrı kilo fiyatları vardır.
Aslında "geri dönüştürülebilir atık" toplamıyoruz ismini doğru söylersek "hammadde" topluyoruz
Asıl problem şurda tüketim o kadar pompalandı ki günlük hayatta kullandığımız ambalajların kendisi içindeki ürünlerden daha pahalı hale geldi. Örneğin suyun ambalajı içindeki sudan pahalıdır. Gazlı içecekler ve benzeri içeceklerin dışındaki alüminyum ambalaj içindekinden daha pahalıdır
"Çözüm "geri dönüşüm değil" "ambalaj üretimi"ni kısıtlamak!"
Ambalaj üretimi sürekli körükleniyor çünkü insanlar imaj satın alıyorlar ihtiyaç satın almıyorlar. Bu da beraberinde siz ne kadar geri dönüştürürseniz dönüştürün sürekli hammadde tüketimi de artırıyor.
Doğal kaynakları da tüketmeye devam ediyor. Bunun çözümü geri dönüşüm değil aslında ambalaj üretimini kısıtlamaktan geçiyor.
Teşbihte hata olmaz; sokak köpekleri yaşam koşullarından ve beslenme alışkanlıklarından dolayı çok kolay hastalanmazlar ama daha cins köpeklere göre kısa yaşarlar. Bizim durumumuzda buna benziyor; mesela Türkiye'de ağır bir pandemi süreci yaşandı. Arkadaşlarımız depolarda bazen 20-30 kişi iç içe yaşar ve çalışırlar. Çöplerle bir aradalar neredeyse bir koronavirüs vakasına rastlamadık. Tuhaf bir bağışıklık var ne diyelim çöple hem hal olmak orada zehirli atıklar, işte çürümüş yemekler ne ararsanız var ve tıbbi atıklar da bulunuyor bunu sürekli teneffüs etmek belki de özel bir meslek hastalığına yol açmıştır. Ama bugüne kadar bunu inceleyen bir yetkili kimse olmadı. Çöple ilişki kuran farklı farklı İstanbul'da bile 100 binin üzerinde insan var.
"13-15 saat çalışıp yerleşik yaşayan da var iki saat alüminyum kutu toplayıp bir tavuk döner alan evsizde var çöpten bit pazarında hergele meydanında satılabilecek eşya toplayan çingene de var, 3-5 ay mevsimlik tarım işçiliği yapıp kış olunca işine gidemediği için burada gelip çöp toplayan insan da var ihtiyaç duyan insanlar da o çöpte orada."
"Siz ne yaparsanız yapın bunun kontrolünü sağlayamazsınız ve yakında göreceğiz neredeyse İstanbul'da basılmayan depo kalmadı ve acı olan şu her gece 2-3 gibi gece yarısından sonra geliyorlar."
"Valiliğin kendi basın açıklamalarında internet sitesinde göreceksiniz; Her baskına en az 1000 civarında çevik kuvvet, zabıtalar ve onlarca iş makinesi katılıyor durmadan bunu yapıyorlar. Bir de bunun adına "rutin uygulama" diyorlar"
"Böyle bir rutin uygulama duyan var mı aranızda ya gece yarısı 1000 polisle gelip bir yer basılıyor ve bunun adı "rutin" oluyor."
Çok geçmeden birkaç gün içerisinde göreceğiz ne yaparsanız yapın insanlar çalışmaya devam edecekler; çünkü başka seçenekleri yok biz desek ki tamam pes ettik bıraktık bu işi nereye gideceğiz ne yapacağız; hırsızlık yapacağız uyuşturucu satacağız zaten bunu yapmamak için başka bir şey tercih ettik.
Yani bunu söylemekten çekinmiyorum ve aynı zamanda bunu söylerken de gelecek tepkileri de tahmin ederek söylüyorum.
"Bu hayatta herşeye katlanabilmiş insanlarız vazgeçmeyeceğiz"
"Türkiye'nin suç habitatıyla bizim toplayıcı arkadaşlarımızın sosyal yapısı ve sınıfsal yapısı aynıdır yani yaşam alanları iç içedir. Onlar başka bir şeyi tercih etti biz başka bir şey tercih ettik ama illa bunu yapmamız isteniyorsa maalesef buradan geçişler olabilir."
"Bir de şunu düşünün işte dedim ya bir yaşam alanı ve yapılabilecek en son iş. Bu işi yapan bir insanın bu işi yapmadan önce başına neler geldiğini tahmin edemezsiniz yani hayatta zaten her şeye katlanabilirim her şeyin üstesinden gelebilmiş insanlarız bunun da üstesinden geleceğiz ve vazgeçmeyeceğiz."
"Biz belki yoksulluğun en görünür haliyiz"
"Halkımız bizim gibi yoksul ve yoksullarla yoksullar mı dayanışacak halkımız bizimle mi birlikte olacak yoksa valiliğin bu baskınlarının arkasında mı olacak hep beraber göreceğiz diyorum. aslında çok olumlu tepkiler alıyoruz. Bizler bu işi yüklendik toplama işi kağıtçılar olmasaydı emin olun bugüne kadar olamazdı mesela mesai arkadaşlarımız sürekli fotoğraf çekiyorlar bu baskılardan dolayı çalışamadığı günlerde çöp yığınları oluşmuş vaziyette belediye falan bu işin içinden çıkamıyor."
"Biz çöpün büyük bir kısmını sokakta hallediyoruz belediye gelmeden büyük oranda azaltıyoruz"
"Kaynaktan ayrıştırma dediniz vatandaş ayrıştırdı; peki bunu kim toplayacak? yani bugün hangi teknikle belediyelerin, şirketlerin böyle bir altyapısı mı var? böyle bir mali gücü mü var bu da yok.
Günde 3 litre su içiyorsunuz haftada bir size gelecek en az 21 tane pet nereye koyacaksınız diğerlerini geçtim kağıt işte bir sürü şey var yani yoğurt kabı bunu evde nerede tutacaksınız gelmezse ne olacak bir hafta sonra ya da geldi siz yoktunuz ne olacak 15 gün daha mı biriktireceksiniz bu iş Türkiye'de olmaz. Yani "konteynırlara bırakın" diyor nereye konteyner koyacaklar bu dar sokakta konteyner koyacak yer yok. Ambalaj atığı da öyle normal konteynırlara konamaz presli ya da yeraltı konteynırı gerekir. Bir tane sokak diyorsun yürüyecek yol yok zaten daracık sokaklar İstanbul hep böyle nereye geri dönüşüm konteynerı koyacaksınız.
"İlk talebimiz; öncelikle çöpten kurtulmaktır hiç kimse bu koşullarda yaşamasın"
"İlk talebimiz; öncelikle çöpten kurtulmaktır hiç kimse bu koşullarda yaşamasın. Diğer taraftan arkadaşlarımız buna mecbur kaldı hiç olmazsa en azından tutunduğumuz mevziyi koruyalım böyle yaşamaya devam edelim böyle yaşamayı da kabullenmeden devam edelim istiyoruz.
İkili bir hedefimiz var birinci hedefimiz hiç olmazsa şu an hayata tutunduğumuz daldan kopmamak ikinci hedefimiz de çöpten çıkışın yollarını aramak ve şunu da söyleyebilirim; bununla ilgili bizim mücadelemiz henüz çöpe düşmeyen insanların çöpe düşmemesi çöpte yaşayan insanların da çöpten kurtulması mücadelesidir sadece bizim mücadelemiz değildir."
"Belki sizler de bu ekonomik ve siyasal sürdürülemez koşullarında yarın sizde elinizde çekçeklerle görebiliriz bu çok uzak bir ihtimal değil. Sizin de çöpe düşmemeniz için bizimle mücadele etmeniz gerekiyor.
Mevcut iktidar bütün alanlarda hegemonyasını kurdu. Bununla ilgili şunu da söyleyeyim mesela biz bir kültür merkezi kurduk Taksim'de Kıvılcım Kültür Merkezi. Sokak sanatçıları, kağıtçılar ve çingeneler var içinde.
Bu karşı hegemonya hayatımızın her alanında sirayet etti; medyaya işte yargıya aklınıza ne gelirse. bizde mevcut iktidarın bu hegemonyasına karşı kendi sözümü söyleyebileceğimiz bir hegemonik alan kurmaya çalışıyoruz."
Sözlerini şöyle tamamlıyor: "Yani şunu söylemeye çalışıyoruz; kulaklarımız sizi duymuyor ve söylediklerinizi ciddiye almıyoruz esas olan bizim söylediklerimizdir bizim hayatımızdır"
18 defa değişmiş bir mevzuatın neyini ciddiye alalım. Yani 1 yıl sonra yeniden değiştireceksiniz ve sonra gelip bize şey mi diyeceksiniz; "pardon biz sizi üzdük ama kusura bakmayın arkadaşlar." Böyle bir mevzuatı da ciddiye almıyoruz önce bu mevzuat ve yasaların ciddiyeti varsa zırt pırt kendileri değiştirmesinler. Kırk yamalı bohça gibi ne yaptıklarını kendileri de bilmiyor bir strateji belirleyemediler.
Sorunuza ek oldu aslında Türkiye'de geri dönüşüm stratejisi nedir? çözümü var mı? yokmuş devlete bıraksak. Tek yapabildikleri bu olmadı Bir de şöyle deneyelim diyerek 18 defa yıl da bir mevzuat değiştirmekten ibaret." dedi