"Yarasa Opereti'ne sansür işgüzarlık...” - Eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay

"Yarasa Opereti'ne sansür işgüzarlık...” - Eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay

 

AKP’nin Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, TRT’nin “Operet Sansürü”nü Muhalif’e değerlendirdi:

“İŞGÜZARLIK...”

“Sanata müdahale, iktidardan değil, kraldan çok kralcılardan kaynaklanıyor”

Eski CHP’li, sonra AKP’li Ertuğrul Günay’a göre siyasi durum:

Muhalefet, ülkeyi ve dünyayı iyi okuyamadı, CHP söylemi, 2002-2015 döneminde MHP ile benzeşiyordu”

Günay, AKP kimliğini taşımaktan pişman mı?

-Nazıma yurttaşlığının iadesini, Madımak’ın kebapçı ayıbından kurtulmasını, Mem-u Zin gibi destanların özgün dilde yayınını sağladık. Vatanıma iyi hizmet etmiş olmanın övüncünü taşıyorum.

Dünyaca ünlü Yarasa Opereti’nin TRT tarafından “şarap” ve “şampanya” sözlerini içerdiği için sansürlenmesine tepkiler sürerken, AKP döneminde 6 yıl Kültür Bakanlığı yapmış olan eski CHP’li Ertuğrul Günay ile konuştuk. Johann Straus 2’yi sansür eden TRT için, “işgüzarlık” diyen Günay, aslında sansüre müdahalenin iktidardan çok, “kraldan çok kralcı olma” hevesindeki yandaşlardan kaynaklandığını söyledi.
 

Eski CHP’li Günay, daha sonra AKP kimliğiyle 6 yıl süreyle bakanlık yaptığı dönemi, “vatanıma iyi hizmet etmiş olmanın övüncünü taşıyorum” diye değerlendirdi.

Ertuğrul Günay’a göre, “21. Yüzyıl başında Türkiye’de yaşanan siyasi durum, talihsizlik” ve bu durum bir dönem MHP ile benzer söylemler kullanan CHP ile muhalefetin durumu iyi okuyamamasından kaynaklandı. Günay’ın sorularımıza yanıtları şöyle:

-Yarasa Opereti’nin başına gelenleri, eski Kültür Bakanı olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dünyaca ünlü kültür ve sanat yapıtlarını sansüre maruz bırakmak, sadece bunu yapanların hatası olarak geçiştirilemez, çünkü bu işgüzarlık bütünüyle ülkenin tanıtım ve izlenimine olumsuz etki yapar. TRT yayınlarının kültür ve sanat açısından daha dolu ve nitelikli olmasını isterdim. Ne yazık ki böyle bir çaba göremiyorum.

-Kültür Bakanı olarak görev yaptığınız dönemde AKP sizi bu türden bir baskıya maruz bırakmış mıydı?

Görev yaptığım Eylül 2007-Ocak 2013 döneminde siyasi iktidarın herhangi bir biriminden sanat etkinliklerimizin içeriğine ilişkin hiçbir müdahale gelmedi. Bugün de siyasetin tepelerinden doğrudan bir müdahale olduğunu pek sanmıyorum. Ancak, daha alt birimlerdeki yöneticiler sözde bir yerlere yaranmaya ve bu yüzden kraldan fazla kralcı’ tavırlar almaya çalışıyorlar.

-Ne zaman opera, oyun veya konsere gitsek, protokol sıralarının boş olduğunu gördük. Tayyip Erdoğan ve kabine üyeleri bu etkinlikleri izlemek için istekli olmadı mı? Oysa şeref locası galalarda önceki yıllarda hiç boş kalmazdı.

Özel bir etkinlik olmadıkça kimseyi davet etmedim. Davet ettiğim bazı anma etkinliklerine en üst düzeyde katılımlar olduğunu anımsıyorum. Yöneticilerden bu etkinlikleri oldukça sürekli izleyen az sayıda ismi de saygıyla anmak isterim. Katıldığım temsillerde pek boş sıra olduğuna tanık olmadım. Politikacılar olmasa da üst düzey bürokrat ve yüksek yargı mensuplarından -özellikle Ankarada- oldukça ilgili bir sanatsever kitlesi var. Onların ilgisi, zaten sayısı ve sandalyesi çok fazla olmayan salonların dolmasına yetiyor.

-AKM ve Ankara Operası yönden önümüzdeki dönemi (Pandemi sonrası) umutlu görüyor musunuz?

İstanbul AKM karşılıklı inatlaşmalar yüzünden çok gecikti. Şu anda esas olarak bizim 2010 Kültür Başkenti için tasarladığımız proje yürütülüyor. Tabii eski yapı yıkıldığı ve çevre arsalar kısmen projeye katıldığı için, şimdiki yapı daha büyük oluyor. Bu yıl ya da en geç Cumhuriyetin 100. yılına kalmadan perde açmış olacağını umuyorum, diliyorum.

Ankarada yapılan yeni sanat merkezi opera değil, opera için de belki kullanılacak ama, aslında senfoni binası. 1995'te temeli atılmış. Ben 12 yıl sonra, 2007 sonunda bulduğumda temel çukurunda ördekler yüzüyordu. Kıt olanaklarla kaba inşaatı oldukça ileri safhaya taşımış, konser salonlarının siluetini ortaya çıkarmıştık. 2012 sonunda ayrılırken hayalim ve umudum en geç 2014 Cumhuriyet Bayramı’nda perde aaçmaktı. O da çok gecikti. Umarım bu yıl sonuna bitecek.

-Sizin bakanlık görevinde oluşunuzu AKPnin takiyye dönemine” bağlayanlar da oldu, siz bunu hissetmediniz mi?

Adalet ve Kalkınma Partisine, 27 Nisan Muhtırası sonrası, Mayıs 2007de katıldım. Bağımsız bir sade yurttaştım. O dönemde AKP, CHP ve MHPye oranla daha çoğulcu, AB yanlısı bir tutum izliyordu. Bu doğrultuda da önemli adımlar atıldı.

2001-2011 arası takiyye değil, bence oldukça pragmatist bir dönemdi. 2011 sonrası bölge ve dünyadaki değişimlerle birlikte bir sapma ve savrulma yaşandı. O dönemde içeride sayın Erdoğan'la ilişkilerimiz gerginleşti; 2012 sonunda Bakanlıktan, 2013 sonunda da partiden ayrıldım; yollarımız ayrıldı.

-O dönemde AKP kimliğini geçici de olsa taşımış olmaktan pişmanlık duyuyor musunuz?

İnsan yanlış yaptığı, kendisine ve çevresine zarar verdiği işler yüzünden pişman olur. Ben, bir partiden istifa ederek AKPye katılmadım. Muhalif olduğum için Baykal yönetimince CHPden ihraç edilmiştim. 1995 / 99 ve 2002 seçimlerinde aday olma imkânım ve sonrasında siyaset yapma hakkım bile elimden alınmaya çalışılmıştı.

Adalet ve Kalkınma Partisine katıldıktan sonra 60. ve 61. Hükümetlerde Bakan olarak ülkeme yararlı hizmetler yapma olanağı buldum.

Bakanlık, siyasetten önce icra ve hizmet yeridir. Örneğin, değerli eski Kültür Bakanlarımızdan sayın Talat Halman, 12 Mart sonrası Nihat Erim hükümetinde bakanlık yaptı. Biz onu bulunduğu hükümetle değil, yaptıklarıyla değerlendiriyoruz.

rev dönemimde Türkiye dünya turizminin 6. sırasına yükseldi. Müzekartla insanımız müzeleri öğrendi; gelenimiz de gelirimiz de arttı. Onlarca kültür merkezi, 25 yeni Devlet Tiyatrosu sahnesi, dünya ölçeğinde müzeler açtık. 3000den fazla çalınmış eseri, kimseye bir kuruş ödemeden yurda getirdik.

Benden önce birçok soliddialı Bakan arkadaşımın yapamadığı işleri yaparak, örneğin Nazıma yurttaşlığının iadesini, Madımak’ın kebapçı ayıbından kurtulmasını sağladık. Mem-u Zin gibi Anadolunun öz destanlarının özgün diliyle (Kürtçe) yayınını sağladık. Çalışma arkadaşlarımın katkılarıyla güzel ve iyi işler yaptık.  Vatanını en çok seven, ona en çok hizmet eden”se eğer, ben vatanıma iyi hizmet etmiş olmanın övüncünü taşıyorum.

-Siyasi durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

İktidar yorucu ve bozucu bir güçtür. Dünyada, özellikle de demokrasisi kurumlaşmamış Asya, Doğu Avrupa ve Latin Amerika ülkelerinde gördüğümüz örnekler de bu doğrultudadır. Türkiye gibi, geçmişi ve gelenekleri merkezi, otoriter ve milliyetçi olan bir ülkede, 21. yüzyılın başında karşılaştığımız talihsizlik de bu kötü örneklerden biridir.

Bu kötü noktaya gelişimizde iktidar kadar muhalefetin de payının olduğunu söylemek gerekir. Muhalefet, ülkeyi ve dünyayı iyi okuyamadı; çekirdeği muhafazakâr kökenden gelen bir siyasi harekete, onu dünya açılmaya zorlayacak önermelerle muhalefet etmek yerine, tutucu ve milliyetçi söylemlerle karşı çıkmaya çalıştı. 2002-15 döneminde CHP ile MHPnin söylemlerinin ne kadar benzeştiğini anımsayınız. İktidar her rejimde, ama muhalefet demokrasilerde vardır ve önemlidir. Şimdi, bunca yanlış, acı, bedel sonrası muhalefet demokrasi konusunda yeni bir ufuk ve güç birliği oluşturduğu ölçüde, bu tünelden çıkma umudumuz güçlenecek.

 

 

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar