FIFA Dünya Kupası'nda son 16'ya kalabilmek için bu akşam (30 Kasım) Polonya erkek milli futbol takımıyla karşılaşacak Arjantin'de, olası bir hezimetten çekinen Devlet Başkanı Alberto Fernandez bakanlara maça gitmeyi yasakladı.
Arjantin basınına adının açıklanmaması şartıyla konuşan bir devlet yetkilisi, "Her doların hesabını yapıyorken Dünya Kupası'nda yer almak çelişkili bir mesaj olacaktı" dese de, yorumlarda hükümetin gelecek yılki seçimler öncesinde adının başarısızlıkla özdeşleşmesinden çekindiği belirtiliyor.
Suudi Arabistan'a karşı 22 Kasım'da 2-1 kaybedilen maçı stadyumda izleyen eski Devlet Başkanı Mauricio Macri'ye sosyal medyada gösterilen ağır tepkiler bunun örneği. Eski Arjantin Devlet Başkanı Carlos Menem'in, tribünden izlediği 1990 Dünya Kupası maçında Kamerun'a karşı alınan yenilgi sonrası taraftarlarca "mufa" (uğursuz) ilan edilmesi de hâlâ hafızalarda.
Ekonomik darboğazdaki ülkede halkın, benzer bir dönemden geçtiği 2002'de de futbol takımı grup aşamasından çıkamayınca hükümete tepkilerin büyüdüğüne dikkat çekiliyor.
Arjantinli taraftarların tezahüratları üzerine çalışmalar yürüten antropoloji uzmanı Javier Bundio, Americas Quarterly'de 29 Kasım'da yayımlanan demecinde şöyle dedi:
Futbolun kişilerin sosyal ve kişisel kimliğinde kültürel olarak bu kadar etkili olduğu başka bir ülke var mıdır bilmem. Futbol birincil kimlik işlevi görüyor, hatta dinden bile önemli... Futbol, her şeyin çok hızlı meydana geldiği yer; genellikle hiç sansür yok, taraftar kendisini istediği gibi ifade edebilir ve başka zaman gizli saklı kalan şeyler burada açığa çıkabilir.
San Andres Üniversitesi'den Diego Reynoso'nun yürüttüğü siyasi memnuniyet anketine göre, Arjantinlilerin yüzde 49'unun turnuva sonucunun siyasi atmosferi doğrudan, yüzde 28'i önemli ölçüde, yüzde 7'si az etkileyeceğini söylerken, sadece yüzde 8'i hiç etkilemeyeceğini belirtti.
Grubun diğer maçında Meksika'yla karşılaşacak Suudi Arabistan'ın da son 16'ya kalma şansı bulunuyor.
