Yakın zamanda yapılan bir bilimsel araştırma, Grönland buzullarının geri çekilme hızına ilişkin endişe verici bulguları gün ışığına çıkarmış olup, bu hızın bu yüzyılda bir önceki yüzyıla kıyasla iki kat daha fazla olduğunu gösterdi. Laura Larocca ve ekibi tarafından yürütülen araştırmada Grönland’ın yeni hava fotoğrafları kullanıldı ve bunlar İkinci Dünya Savaşı sırasında çekilen görüntülerle karşılaştırıldı.
Buzulların geri çekilme hızı son 20 yılda 15 metreye yükseldi
Grönland, devasa buz tabakasından farklı olarak yaklaşık 20.000 çevresel buzul barındırıyor ve bunların birçoğu, deniz seviyelerindeki küresel yükselmeye önemli ölçüde katkıda bulunan hızlı bir erime yaşıyor. Çalışma, bu buzulların ön kenarını belirlemek ve Küçük Buzul Çağı sırasında boyutlarını gösteren küçük sırtlar olan morenleri tanımlamak için 1943’ten 1987’ye kadar olan fotoğrafları kullanarak 821 tanesine odaklandı.
Grönland buzullarının 1890 ile 1999 yılları arasında yılda ortalama 7,7 metre çekildiğini ortaya koyan bulgular endişe vericidir. Ancak son yirmi yılda ortalama geri çekilme hızı yılda 14,8 metreye yükselmiştir. Bu hızlanma, küresel ısınmanın bu önemli buzullar üzerindeki etkisini vurgulamakta ve bulundukları bölgelerdeki kar yağışındaki herhangi bir artışı geride bırakıyor.
İşin endişe verici yanı, iklim değişikliğine buz tabakalarından daha hızlı tepki veren Grönland buzullarının, potansiyel felaket boyutundaki buz tabakası çekilmesi için bir erken uyarı sistemi olarak kabul edilmesi. Hızlanan geri çekilme, Grönland’ın tamamında aynı şekilde gözlemlenmekte ve bölgedeki farklı iklim bölgelerini kapsıyor.
Çalışma, bu tür erimelerinin daha geniş etkilerinin altını çiziyor. Çalışma, değişikliklerden etkilenen alana odaklanırken, değişikliklerin hacmi üzerinde durmuyor. Buzulların hızla erimesi daha yıkıcı buz tabakası dinamiklerinin habercisi olabileceğinden, bunun önemi potansiyel sonuçlarında yatmaktadır. Eğer buz tabakaları küresel olarak önemli ölçüde erimeye maruz kalırsa, bu durum deniz seviyelerinde 20 fitlik şaşırtıcı bir artışa neden olabilir ve dünya çapındaki kıyı şeridi için ciddi tehditler oluşturabilir.
