İstanbul
Açık
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,8109 %0.02
37,4600 %0.34
104.089,05 %1.979
3.177,48 0,22
Ara
Muhalif. YAŞAM Füsun Paşa yazdı: Yardım istemek, yardım etmek

Füsun Paşa yazdı: Yardım istemek, yardım etmek

Füsun Paşa'nın kaleme aldığı "Yardım istemek, yardım etmek" adlı yazı şöyle;

Okunma Süresi: 2 dk

Navigasyonlar çıkmadan önce ülkemizde, araba kullanan beylerde şöyle bir durum vardı.  Genelleme hadi yapmayım da bazı kişilerde diyelim. Nasıl olsa kendini bilen bilir.  Yoldasın, gitmek istediğin bir adres var. Belli ki yanlış bir yolda dönüp duruyorsun, kaybolmuşsun  ama kimseden yardım istemiyorsun.  Adresi sormamak için inatla ben bulurum diyerek yola devam ediyorsun. Reklamcılık yaptığım zamanlardan örnek vereyim,  ulaşımımızı sağlayan şoförlerimiz gerçekten çok şahaneydi. Ancak  randevuya geç kalacağız çığlıkları gelmeye başlayınca etraf şöyle bir taranır, uygun birisini gördüğünde özellikle dayı diye söze başlayıp bu yol nereye çıkıyor diye çetrefilli sorular sorulurdu. Bu yol nereye çıkıyor demek ne? Neden tam adres ya da firma sorulmazdı. Adres ,firma ismi o kadar zor o ağızdan çıkarak sorulurdu ki, işte o zamanlar delirme anları yaşardık. Özellikle randevu adreslerini önceden verirdik. Onlarda yol tarifi alır, sonra tamam anladık, biliyoruz orayı, gidelim derlerdi. Sonuçta işte anlattığım bu sahneler  o kadar çok yaşanırdı ki gurur,inat, ego havalarda uçuşurdu. Biliyorum denmiş ya geri adım atılır mı hiç? Sonuçta randevu saatine 10 dakika geç kalsak, bazı müşteriler üzgünüz, geç kaldınız prensip gereği başka bir güne randevu alın diyip, ret edilmişliğimiz, geri çevrilmişliğimiz de çok olduğundan herkes stresli olurdu. Bunları şimdi kocaman bir gülümsemeyle hatırlayarak yazıyorum ama o zamanlar yaşarken öyle olmuyordu. Reklam satmak, para kazanmak, hedefleri tutturmak zorunluluğu içinde, her anımız stres ve gerginlik içinde yaşanırdı. Tabi şimdiki gibi profesyonel bir şekilde hayatı, duygu durumlarını yönetmeyi, o zamanlar bilseydik her şey daha kolay olur, stresi yöneten biz olurduk.

Köşe yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.
 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *