İstanbul
Açık
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,8680 %0.25
37,3503 %0
104.589,54 %0.992
3.225,69 0,32
Ara
Muhalif. YAŞAM Neden halüsinasyon deneyimleriz?

Neden halüsinasyon deneyimleriz?

Yaklaşık 350 yıl kadar önce ünlü filozof Descartes o huzur bozucu soruyu sordu: Eğer duyularımız her zaman güvenilir değilse, illüzyonla gerçeği nasıl ayırabiliriz?

Okunma Süresi: 3 dk

Ağustos 2017`de Science’ta yayınlanan bir çalışma, beynimizin bu ayrımı yapabildiğimizi öne sürüyor: Beynimiz kendi geçmişine dayanan beklenti ve inançlarıyla mevcut gerçekliği devamlı sorguluyor.  Halüsinasyonlar ise bu iç kontrol mekanizması sekteye uğradığı zaman gerçekleşiyor. Yeni bulgu şizofrenler ve diğer psikiyatrik engele sahip olanlar için daha iyi bir tedavinin yolunu açabilir.

Duyularımızdan gelen bilgiyle algıladığımız dünya her zaman aynı değildir. Örneğin 1890’larda Yale Üniversitesi’nde gerçekleştiren bir deneyde, araştırmacılar gönüllülere arka arkaya bir resmi ona eşlik eden bir ses tonuyla birlikte gösterdiler. Bilim insanları sonrasında sesi kapatmalarına karşın gönüllüler resim gösterildiğinde, sesi duymaya devam ettiler. Bu gündelik hayatımızda yaşadığımız işitsel halüsinasyonlardan farklı değildir, mesela cep telefonumuzun çaldığını ya da titreştiğini zannettiğimiz zamanlar gibi. Makalenin yazarlarından ve Yale Üniversitesi’nden psikiyatrist Albert Powers bu durumu “İnsanlar sesi duyma beklentileri çok yüksekse, beyin onların yerine duyuyor.” cümlesiyle açıklıyor.

Çalışmanın yazarlarından ve yine Yale psikiyatristlerinden Philip Corlett, bu örneklerin beyinin dünyaya dair kendi beklenti ve inançlarına, dışarıdan aldığı duyusal kanıtlardan daha fazla ağırlık verdiği zaman ortaya çıktığını söylüyor. Araştırmacılar bu fikri sınamak için, 1890’larda geliştirilen deneyin yeni bir sürümünü dört farklı gurupla gerçekleştirdiler: Sağlıklı insanlar, psikoza sahip ama sesler duymayan insanlar, şizofreniye (psikozun bir biçimi) sahip insanlar ve düzenli olarak sesler duyan ama bundan rahatsız olmayan insanlar (kendilerini medyum ya da psişik olarak tanımlayanlar gibi).

Araştırmacılar önce tüm gönüllüleri 1 kilohertzlik ve bir saniyelik bir tınıyı bir dama tahtası görseli ile ilişki kurmaya alıştırdılar. Ekip tınının şiddetini değiştirirken ve bazen tamamen kapatırken, katılımcılardan artan ya da azalan basınç kararlarına ne kadar güvendiklerini gösterecek biçimde sesi duydukları zaman bir butona basmaları istendi. Aynı zamanda manyetik rezonans görüntüleme (MRI) cihazı kullanılarak, gönüllülerin yaptıkları kararlara göre anlık beyin aktiviteleri kaydedildi.

Araştırma ekibi sesi duyan insanların daha büyük ihtimalle işitsel halüsinasyona inananlar olduğunu hipotezleştirdiler. Tam olarak keşfettikleri şey: Hem şizofrenler hem de kendini psişik olarak tanımlayanların sağlıklı insanlara göre var olmayan bir sesi duyduklarını söylemeleri yaklaşık 5 kat daha muhtemel. Aynı zamanda ortada ses yokken tınıyı duyduklarına dair kendilerine güvenlere kontrol grubuna göre %28 daha fazla.

Aynı zamanda hem şizofrenler hem de kendini psişik olarak tanımlayanlarda gerçeklerin içsel temsillerini görüntülemekle sorumlu beyin bölgelerinde anormal bir aktivite gözlendi. Örneğin daha şiddetli halüsinasyon deneyimleyen insanlarda beyincikte daha az aktivite gözlendi. Beyincik gelecekteki hareketlerin planlanmasında, kontrol edilmesinde çok önemli bir rol oynar ve bu işlem kişinin dış dünya algısının devamlı olarak güncellenmesini gerektirir.

Powers’a göre bulgular konu dünyayı nasıl algıladığımız olunca fikir ve inançlarımızın duyularımız üzerinde kolayca güç sahibi olduğunu doğruluyor. Çalışma aynı zamanda bilginin bozulmasında beyinciğin kilit önemde olduğunu da öneriyor.

Northoff’a göre, gelecek deneyler dinlenme sırasında psikozlu ve sağlıklı beyinler arasında bir fark olup olmadığını araştırmalı. Bu tür çalışmalar elektrik akımları aracılığıyla hedeflenen beyin bölgelerinin aktivitesini baskılamayı ya dar arttırmayı hedefleyen transkraniyal manyetik stimülasyon gibi deneysel tedaviler için yol gösterici olabilir. Corlett’e göre, daha fazla gelecek vadeden ise bu tür çalışmaların klinik uygulamalarda kimlerin şizofreni geliştirmeye yatkın olduklarının tahmin edilmesine ve erken tedaviye başlanmasına gelecekte olanak sağlayabilecek olması. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *