İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4679 %-0.04
36,6762 %0.23
3.511.629 %2.251
3.057,91 0,15
Ara
MUHALIF GAZETECILIK ÇEVRE Gözlerimizden Damlayan Orman Yangınları

Gözlerimizden Damlayan Orman Yangınları

Tüm global iklim değişiklikleri yanında Cumhuriyetin kurucu ilkeleri içinde hayata geçirilen tarım, orman ve çevre politikalarından uzaklaşan yönetim anlayışları yüzünden maalesef ülkemizde büyük çevre felaketleri yaşanıyor.

 Boğaziçi Üniv. İklim Değişikliği ve Politikaları Uyg. ve Araş. Merkezi Müdürlüğü ve Sürdürebilirlik/İklim Değişikliği eğitimleri veren Prof. M. Levent KURNAZ’ın tanımıyla;
“Orman yangını dediğimiz şey temelde doğada, bizim kontrolümüz dışında oluşan bir yangındır. Günlük kullanım dilimize “orman yangını” olarak girmiş olsa da biliyoruz ki Akdeniz havzasında maki dediğimiz, diz veya bel boyu yükseklikte çalılar bulunur. Bunların da kontrolden çıkmış bir şekilde yanmasına yine orman yangını diyeceğiz. Ne yazık ki dilimizde bu tür yaban hayatı etkileyen ve kontrolde olmayan yangınlara (wildfire) verilen bir isim yok. “
Nedenlerini araştırınca  en büyük sebebin insandan kaynaklı olduğunu görüyoruz. Turizm ve şehirleşme amaçlı imarın (yapılaşmanın) hızla ve plansızca açılması, terör örgütlerinin hain eylemleri, insanların özensiz ve dikkatsiz davranışları, her ne kadar bizim ülkemizde artık nadiren görülse de tarım arazilerinin açılması. Ayrıca doğal nedenler yani iklim değişiklikleri, yıldırım düşmesi ile volkan patlamaları gibi başlıklarda toplayabiliyoruz.


Özellikle dünyamızın büyük sorunu olan iklim değişikliklerine ayrı bir parantez açmak gerekiyor.

Yeni yayımlanan bir araştırma iklim krizi nedeniyle gelecek 30 yılda rekor kıran sıcak dalgalarının son 30 yıla kıyasla 2 ile 7 kat arası daha sık görüleceğini ortaya koydu.  
Kanada ve ABD’yi vurarak yüzlerce can alan aşırı sıcak dalgası Küba’dan Kuzey İrlanda’ya, Kıbrıs ve Türkiye’den Antartika’ya dünyanın dört bir yanını kasıp kavururken, son yılların bu en yüksek hava sıcaklıklarının yeni normal haline geleceği ve aşırı hava sistemleriyle daha fazla karşılaşılacağı uyarısı yapıldı. 
İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü’nden (ETH Zürih) iklim bilimci Erich Fischer, ‘2021’deki öldürücü rekor sıcaklara rağmen, bugünün ikliminde gerçekleşmesi mümkün olan en yoğun sıcak dalgalarına yakın bir şeyin henüz görülmediğini, gelecek yıllarda görülmesi beklenen sıcak dalgalarının bugünün rekor dediğimiz sıcaklıklarından çok daha etkili olacağını dile getirdi.  Fischer, “Rekor sıcaklıklar veya yağışların ömrümüz boyunca yaşadıklarımızın çok ötesine geçeceğini ifade etti. 
Kanada’da bir ayda 800’den fazla can alan sıcak hava dalgasında termometrenin gösterdiği 49.6 derece oldu. Fischer “Büyük marjlarla kırılan rekorları görürsek artık şaşırmamalıyız” dedi.


 

TÜRKİYE 

Ülkemizde orman yangınlarının en büyük sebebi ise insan kaynaklı.
Son yıllarda ülkemizde artan orman yangınları ile kaybettiğimiz orman alanlarının büyüklüğüne baktığımızda; tabiata verdiğimiz kıymet ve çıkan yangınları önleme/söndürme mücadelesindeki başarısızlığımızı üzülerek görmekteyiz. Maalesef iktidarlar ormanlarımızın korumasında umursamaz ve yanlış politikalar izlemiştir. Hükümetlerin yanlış ve haksız kararları nedeniyle ülkenin dört bir yanında halk ve sivil toplum örgütleri yasal mücadelelerle boğuşmak zorunda kalmıştır. Orman ve tabiat suçlarında cezai müeyyidelerin oldukça yetersiz olması, okul öncesi dahil, eğitim ve toplumsal farkındalıkların oluşturulmasına önem verilmemiştir. Ayrıca tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de devlet yönetimleri ile sermayenin bitmeyen aç gözlü birlikteliği, iklim krizlerinin oluşmasının ve  tarım, orman alanlarının kaybolmasının önünü açmıştır.

Türkiye’de 22,7 milyon hektar ormanlık alan bulunuyor. Türkiye ormanlarının %57’sinin yangın riski yüksek alanlarda olduğu, insan kaynaklı yangınlar sebebiyle tahrip olan orman alanı oranının %98 olduğu biliniyor. Bunların %54’ü piknik ateşi, çoban ateşi, sigara, anız yakma gibi ihmaller; %40’ı faili meçhul; %4’ü ise kasıtlı yangın olarak belirtilmiştir.

Türkiye’de, resmi istatistiklere göre son 5 yılda yaşanan orman yangınlarının %87’si (adet olarak) insan kaynaklı sebeplerle gerçekleşti. 

Tarım ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGM) verilerine göre son Beş yılda; 
16 bin 3 yangın çıktı,
62 bin 315 hektarlık ormanlık alan yok oldu. 
Her yıl ortalama 2 bin 388 orman yangını çıkıyor. 
Her yıl ortalama 6 bin 665 hektar orman yok oluyor. 

Şimdi , bundan tam doksan sekiz sene önceye, yani neredeyse bir asır geriye gidelim.
Ülkenin nüfusu 13 milyon, nüfusun %80 ni köylü. Mustafa Kemal ATATÜRK İzmir İktisat Kongresini gerçekleştiriyor “MİLLİ EKONOMİNİN TEMELİ ZİRAATTIR” kongrenin temel ilkesi benimseniyor. 
Mustafa Kemal ATATÜRK “Ülkenin gerçek sahibi ve efendisi, hakiki müstashil (üretici) olan köylüdür” cümlesinin altında yatan düşünce Tam bağımsız ülke ilkesinin devam etmesi için; toprağın, ormanın, ziraatın, hayvancılığın, kısaca üretimin önemi ve bu üreticilerin ,ülkenin geleceğini belirleyeceğini bilmesidir. 
Bu nedenle de Atatürk Orman Çiftliği projesini hiç bekletmeden bizzat ilgilenerek hayata geçirdi.

18 Şubat 1937 tarihinde 3116 sayılı Orman Kanunu Atatürk’ün son büyük devrimiydi. 
Kanunun çıkarılma amacı ise; Devlet malı olan ormanları, kişisel kazanç duygusu ile hareket eden müteahhitlerin elinden kurtarılıp korunmasıydı.  


Atatürk, ağaçlara ve tabiata aşık bir liderdi. Çankaya köşkünün konumuna, orada bulunan söğüt ve kavak ağaçlarını gördüğünde karar verdiğini, ahşap küçük Yalova köşkü inşa edilirken çınar ağacının kesilmemesi için gösterdiği saygıyı ve daha nice benzer hatırayı okuduğumuzda   bu konuda da yine yegâne bir insan olduğunu görüyoruz. 
 


İnsan, "keşke" deyince  pişmanlık ile umut arasında sıkışıp kalıyor. 
Keşke, onun emsalsiz ufkunu nesillerimize doğru aktarabilseydik.

Günlerdir ciğerlerimize dolan duman, gözlerimizden düşen her damla, ateşten gömlek oldu üzerimize. 
Kül olduk.
Keşke …

Keşke, doğanın hizmetkarı kalabilseydik, ona ihanet etmeseydik.
Yeni nesil insan evladının; havanın, suyun, toprağın ve ormanın kendi varlığını sürdürebilmek için tek neden olduğunu daha iyi kavraması temennisiyle...


Lütfen! 
İnsanlara hediye almayın,
İnsanlığa fidanlar bağışlayın. 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *