Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı olan AB’deki Yeşil Mutabakat gündemini bir raporla değerlendiren kurumlar, dönüşümün AB ile sınırlı kalmadığının altını çizdi ve ABD’nin Paris Anlaşması’na dönmesiyle ve sayıca artan net sıfır emisyon hedefleriyle birlikte ekonomik ve finansal sistemin küresel düzeyde de değişime uğrayacağını vurguladılar.
Yeşil Mutabakatla uluslararası rekabetçiliğini güçlendirmeyi hedefleyen Batı karşısında Türkiye’nin, sürece aktif olarak dahil olması gerektiğini dile getiren kurumlar, rekabet gücünün yitirilmemesi, olası kayıpların azaltması ve orta-uzun vadede rekabet gücünün artırılabilmesi için bir an önce harekete geçilmesinin bir zorunluluk olduğuna dikkat çekti.
TEPAV, İPM ve İKV kapsayıcı bir çözüm tasarımında iş birliği yapacaklarını açıklarken Türkiye’nin kendi geleceği için ve kendi tercihiyle öncelikli olarak atması gereken adımları aşağıdaki gibi sıraladı:
1- Türkiye, 2016 yılında ilk imzacıları arasında yer aldığı Paris İklim Anlaşması’nı onaylamalıdır. Bu ilk adım, Türkiye’nin küresel düşük karbonlu ekonomiye geçiş gündemi içerisinde ciddi bir aktör olarak yer alma iradesini ortaya koyması açısından önem taşımaktadır.
2- 2015 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) sekretaryasına sunulan emisyon azaltımına yönelik Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı (INDC) güncel koşullar altında ve gerçekçi bir şekilde güncellenmelidir.
3- AB’nin Türkiye’nin en önemli ihracat pazarı olduğunu ve Gümrük Birliği’nin güncellenme sürecini de dikkate alarak, yeşil mutabakatın getirdiği meydan okumalara cevap verebilmek için sanayi, enerji, tarım ve ticaret politikaları yeşil dönüşüm perspektifinden gözden geçirilmelidir. Söz konusu dönüşümde AB ile senkronize bir yol haritası çıkarılmalı ve izlenmelidir.