İstanbul
Parçalı az bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,7549 %0
37,3001 %-0.61
101.854,42 %2.576
3.176,44 0,81
Ara
Muhalif. GÜNDEM Çetin Emeç 33 yıl önce bugün katledildi

Çetin Emeç 33 yıl önce bugün katledildi

Türk basının en kara günlerinden birisi 33 yıl önce tam da bugün yaşandı. Gazeteci Çetin Emeç evinin önünde teröristler tarafından suikasta uğradı.

Okunma Süresi: 6 dk

6 Mart 1990 gecesi Güneş Gazetesi Hukuk Danışmanı Erdoğan Tuncer’in 34 FFE 21 plakalı Doğan marka otomobilinin silahlı kişilerce gasp edilmesinin Çetin Emeç’i aramızdan alan suikastın ilk adımı olduğunu kimse bilmiyordu.

Polis ekipleri dönemin emniyet müdürü Hamdi Ardalı’nın talimatıyla sabaha kadar gasp edilen otomobili aradı. Ancak ne otomobilden ne de gaspçılardan iz vardı.

Çalıntı oto pusuda

Ertesi sabah içinde 4 kişinin bulunduğu otomobilin Suadiye’de İskele Yolu Suyanı sokağın başında park ettiğini hiç kimse fark etmemişti.

Sokakta bulunan Yalı Apartmanı’nın sakinlerinden birisi Hürriyet yazarı ve yönetim kurulu üyesi  Babıali'nin 'Tiraj ustası' lakaplı gazetecisi Çetin Emeç’ti.

Sokağında olup bitenlerden habersiz Emeç, eşiyle kahvaltısını yaptıktan sonra gazeteye gitmek için her zaman olduğu gibi şoförü Sinan Ercan’ın gelmesini bekliyordu.

Sinan Ercan, saat 09.15 sıralarında 34 EUD 72 plakalı siyah Ford marka otomobille Emeç’i almaya gelmişti. Pencereden şoförünün geldiğini gören Çetin Emeç kısa sürede sokakta belirdi.

Bu sırada sokağın başında bekleyen çalıntı otomobilden kar maskeli iki kişi inerek Emeç’in binmek üzere olduğu araca doğru yürüdü.

Emeç arka koltukta her zamanki gibi gazetelerine göz atmaya hazırlanırken iki katil aracın iki tarafından yaklaşarak ateş etmeye başladı. Sokak bir anda cehenneme dönmüştü. Kurşunlara hedef olan Emeç arka koltuğa yığılırken, şoför Sinan Ercan canını kurtarmak için kaçmaya denedi.

Emeç’e kurşun yağdıran katillerden birisi Ercan’ın peşine düştü. Ancak 15 metre uzaklaşabilen Ercan bir ağacın dibinde soğukkanlı katilin silahından çıkan kurşunlarla hayatını kaybetti.

Saldırganlar geldikleri otomobile binerek izlerini kaybettirirken Emeç ve şoförünün cansız bedenleri SSK Göztepe Hastanesi’ne kaldırıldı. Emeç’e 7 kurşun isabet etmişti. Şoförü Sinan Ercan ise iki kurşunla öldürülmüştü.

Adı duyulmamış örgüt üstlendi

Katillerin, saldırıda kullandıkları otomobil, Bostancı Polis Karakolu’nun iki sokak ötesinde terk edilmiş olarak bulundu ama katillerden bir iz yoktu.

Saldırıdan 6 saat sonra Sabah gazetesini arayan bir kişi saldırıyı üstlendi. Karadeniz şiveli şüpheli, “Çetin Emeç’i İslam düşmanı olduğu öldürdük, sıra sizde hepinizi öldüreceğiz” dedikten sonra saldırıyı adı ilk kez duyulan “Türk-İslam Komandoları Birliği” adına yaptıklarını söyledi.

“Çetin’i vurdular, hemen bir hastane bulun ona”

Çetin Emeç’in eşi Bilge Emeç, 28 Şubat 2018’de Gazete Kadıköy’den Alper Kaan Yurdakul’a olay gününü şöyle anlattı:

"Silah sesi ve cam kırılma sesiyle sarsıldım. Sonra bir anda anlamsız bir uğultu başladı. Kalabalık insan sesleri gibiydi... Sanki aşağıda bir olay olmuş gibi... Sonra camdan aşağı baktım. Çetin arabasının arka koltuğunda hareketsiz öylece oturuyordu. Arabanın cam kırıkları yola saçılmıştı. Şoka girdim ama Hürriyet Gazetesini arayıp, ‘Çetin’i vurdular, hemen bir hastane bulun ona, lütfen’ diyebildim. O gün yaşadığım her şeyi çok net hatırlıyorum. Çocuklarım yurtdışında tahsildeydiler. Mehveş Londra’da, Mehmet ise Amerika’da. Evde o an yanımdaki yardımcılarımızdan başka kimse yoktu. Çetin’i götürmüşler ama ben Çetin’in peşinden hastaneye koştum. Neyle karşılaşacağımı bilemeden, ama büyük bir ümitle... Sağ olsun hastaneye akın eden Çetin’in gazeteci arkadaşları, dostlarımız geldiler. Herkes perişandı tabii..."

“Biliyorum orada olduğunuzu ama korkmuyorum" der gibiydi”

Bilge Emeç, Vatan gazetesinden Sanem Altan'a 13 Şubat 2010’da verdiği röportajda ise şunları söyledi:

"Olayın olduğu gece, öldürülmeseydi gazeteci çocuklarla yemeğe çıkacakmış, onları yemeğe götürecekmiş. Sabah eşyaları hazırlandı. Bir gece önce de benim akrabalarım vardı evde. Bir dertleri varmış, Çetin"e anlatmaya gelmişlerdi. Gece 02.30"a kadar oturduk. Onlara taksi çağırdık, Çetin çok kibar bir adamdı, aşağıya indi onları taksiye bindirmek için, ben de balkona çıktım onlara bakıyorum. Taksi gitti. Çetin ellerini cebine koydu, bir sağa bir sola, sonra tekrar bir sağa bir sola baktı. Böyle sanki "Biliyorum orada olduğunuzu ama korkmuyorum" der gibiydi. Yukarı çıkınca kızar korkusundan "Ne oldu?" diyemedim. Hassasiyetime kızıyordu çünkü. Ertesi sabah bu olay oldu."

“O yazıda ne vardı, merak ediyorum”

Bilge Emeç, Sanem Altan’ın “Tam 20 sene geçti üzerinden. Neredeyse hiç konuşmadınız. Çetin Emeç suikastı en konuşulmayan suikast oldu. Sizi üzmek istemiyorum ama izninizle o güne dönelim istiyorum. 7 Mart sabahı evden çıkarken diğer günlerden farklı bir hali var mıydı Çetin Emeç"in” sorusuna şu yanıtı vermişti:

"Konuşmadım çünkü bıktırma siyaseti yaptılar. Usandırma politikası güttüler. Ve başarılı oldular. "Çözmesinler, istemiyorum" dedirttiler. En acılı günlerimde, geliyorlardı, anlattırıyorlardı, gidiyorlardı. Sonra bir başkası geliyordu, sonra bir başkası. "Ya ben bunları anlattım diyordum", "Dosya boş, ifadeler yok edilmiş. Baştan yapacağız" diyorlardı. Kaç kere kayboldu ifadeler, kaç kere. Defalarca soruşturmayı yürüten terörle mücadelenin başındaki kişi değişti. Çok ağırıma gitti bu olanlar. Nasıl kaybolur ifadeler? Asıl, Çetin"in arabasında yanında olan çantasından sonraki gün yazacağı yazı kayboldu. O yazıda ne vardı, merak ediyorum."

Dava 10 yılda sonuçlandı

Suikasttan 6 yıl sonra zanlılarından İrfan Çağrıcı, 2 Mart 1996'da Kadıköy'de bir banka şubesinde yakalandı. Dava 24 Temmuz 2000’de sonuçlandı.  İstanbul 3 no’lu DGM Çağrıcı’yı idam, suç ortakları olduğu iddia edilen 4 sanığı ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı.

17 sanığa ise ağır hapis cezaları verildi. 20 sanık beraat etti. 7 sanığın zaman aşımından davası düştü

Çağrıcı'nın cezası, ''AB Uyum Yasaları'' çerçevesinde idam cezasının kaldırılmasının ardından ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildi.

10 yıl sonra gelen bu karar başta Emeç ailesi olmak üzere hiç kimseyi tatmin etmedi. Cinayetin ardındaki güçlerin kim olduğu bugüne kadar aydınlatılamadı.

Çetin Emeç’in ölümünün 15. yılında Doğan Kitap, “Çetin Emeç-Genel Yayın Yönetmeni 1935-1990” adlı bir kitap yayımladı. Kitapta, Çetin Emeç’in kızı piyanist Mehveş Emeç’in babası için yazıp bestelediği ve sanatçı Yavuz Bingöl’ün seslendirdiği “Reverie -Uzak Bir Rüya” adlı şarkının CD’si de yer aldı.

Aileden gazeteci

1935 doğumlu olan Çetin Emeç’in babası da bir gazeteciydi. Mesleğe 1952’de babası Selim Ragıp Emeç’in Son Posta gazetesinde başladı. 1972’ye kadar Hayat ve Ses dergilerinde yazı işleri müdürlüğü yaptı. 1972 yılında Hürriyet Grubu’na geçti. Hürriyet Gazetesi genel yayın müdürlüğü görevini üstlenen Emeç, 1984-1985 yıllarında da genel yayın yönetmeni olarak Milliyet’e geçti. 1986’da genel koordinatör olarak Hürriyet gazetesine döndü.

Öldürüldüğünde 38 yıllık gazeteci olan Emeç, Hürriyet Gazetesi yönetim kurulu üyesi ve yazarıydı. Çetin Emeç, Gazeteciler Cemiyeti, Uluslararası Basın Enstitüsü ile Uluslararası Gazetecilik Basın Enstitüleri Federasyonu üyesiydi.

Leyla Emeç Tavşanoğlu

33 yıl önce suikaste kurban giden Hürriyet’in efsanevi ismi Çetin Emeç’in kardeşi Leyla Emeç Tavşanoğlu Muhalif'in en değerli yazarlarından birisi ve yayın kurulu üyeleri arasında.

Yazarımız Leyla Emeç Tavşanoğlu, ağabeyi Emeç'i şöyle anlatıyor: “Mükemmeliyetçiliği doruğa ulaşmış bir gazeteci. Asla hata kabul etmiyor. Yakınlarını kayırmak anlayışından nefret ediyor. Öyle ki o sırada on dört yıllık gazeteci beni, kardeşini, yöneticilik deneyiminden de geçtiğim halde dokuz ay kadrosuz çalıştırıyor. Bir de bugünlere bakın! “ 

Muhalif yazarı Leyla Emeç Tavşanoğlu'nun “Çetin’in kardeşi olmak” başlıklı 2 yıl önce kaleme aldığı yazıyı okumak için tıklayınız.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *