AKP-MHP ittifakı, 1 Ekim’de TBMM’nin açılmasından bu yana hedeflerine ulaşmak için bir çaba içinde. Bu, temelde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden seçilmesi önündeki engelleri kaldırmak olsa da, diğer yandan Suriye’deki gelişmelerde oynayacakları role uygun bir yapılanma hazırlığı da denilebilir.
Ancak her iki konudaki niyetlerini, şu ana kadar net bir şekilde kamuoyuna açıklamış değiller.
AKP, geçen dönemden bu yana anayasa değişikliği yapmak istiyor. Muhalefet partileriyle anlaşma sağlanamamışken, DEM ile bu konuda, yine kamuoyuna açıklanmayan bir müzakere sürecinin uzun süredir devam ettiği görülüyor.
Bu anayasa değişikliğinin referandum ile gerçekleşmeyeceğine ilişkin ciddi kuşkular olmalı ki, AKP’nin milletvekili sayısını artırma girişimlerine tanık oluyoruz.
Referandum riskli olabilir
AKP-MHP ve DEM’in temelde yer alacağı bir anayasa değişikliğinde öyle maddeler olabilir ki, bunlar referandumda reddedilebilir. Bu riski göze almak istemedikleri anlaşılıyor.
Referandum için 360, referanduma gerek kalmadan anayasa değişikliği için ise 400 milletvekilinin oyu gerekiyor.
AKP: 268, MHP: 47, DEM: 57, Hüda-Par:4, Toplam: 376
400’e ulaşmak için 24 milletvekili eksikleri var.
İYİ Parti ve CHP listelerinden seçilen Deva, Gelecek, Demokrat, Saadet Partililerden ve bağımsız milletvekillerinden, 400’ü aşan bir desteği sağlayarak anayasa değişikliğine gidilmek istendiği anlaşılıyor.
Anayasanın 175. maddesine göre, anayasa değişiklikleri, iki kez gizli oyla, oya sunulacağı için, partiler, gizli oylamada fire ihtimaline karşı hep, hedefledikleri rakamın üstünde bir desteğin olmasını isterler. Bu nedenle, AKP-MHP ittifakı, 400’ün üzerinde bir oy desteğine ulaşma çabasında.
CHP’siz anayasa değişikliği
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, mevcut anayasayı uygulamayanlarla anayasa değişikliğini konuşmayacaklarını açıkladıklarını belirterek, “Türkiye’nin bu kadar bölünmüşlüğü içinde istedikleri anayasa değişikliğini referanduma götürürlerse, geçmesi kolay olmaz. Referandumsuz geçirirlerse de vatandaş beğenmediği şeyin hesabını ilk seçimde sorar.” dedi.
Günaydın, DEM ile iktidar arasında yürütülen müzakere süreciyle ilgili Muhalif’in sorularını cevaplandırdı.
Günaydın, AKP’nin anayasa değişikliği istediğinin bilindiğini ancak bu görüşmelerde, anayasa değişikliğinin varlığına ilişkin bir işaret görmediklerini, DEM’in, “Anayasa değişikliğine destek veririm.” şeklinde bir açıklamasının da olmadığına dikkat çekerek, “Dolayısıyla bir miktar ihtiyatlı olmakta fayda var.” dedi.
Günaydın, buna rağmen, anayasa değişikliği tartışması yapılırken, demokratikleşme beklemediklerini söyledi.
“Erdoğan ve Bahçeli ile bir demokratikleşme sürecinin sonuca ulaşabilmesinin mümkün olmadığını, onların da aklında bir demokratikleşme meselesinin olmadığını düşünüyorum. Onlar kendi iktidarlarını devam ettirmek ve onaylatmak istiyorlar. Dolayısıyla buradan kimsenin yararına bir sonuç çıkmaz. Türkiye’nin demokratikleşmeye kuşkusuz ihtiyacı var. Ama bu yöntemlerle gerçekleşemez.”
“Türkiye pratiklerinde demokrasi yok”
“Kuşkusuz, Devlet Bahçeli’nin, 22 Ekim konuşmasını yapmadan evvel belli ki çeşitli görüşmelerle belirli bir noktaya getirdikleri bir süreç var. Bu görülüyor. Herkesin aklında, kendine göre tarif ettiği bir şey var. Ama şu an biliyoruz ki, Erdoğan ve Bahçeli’nin, ayrı ayrı ya da birlikte Türkiye pratikleri, demokrasiyi tarif eden pratikler değil. Dolayısıyla bu rejim, kendisini devam ettirmek istiyor. Bunun için, cumhurbaşkanının görev süresi ve zamanını belirleyen anayasanın 101. maddesini değiştirmek ya da erken seçime gitmek gibi bir çabaları var. Bu, bir çabadan da öte onlar açısından bir zorunluluk.”
DEM neye “evet” diyecek?
“Ama DEM, anayasaya ‘evet’ diyecekse, onların da talep edecekleri maddeler olacaktır. Bu da muhtemelen, Türk vatandaşlığı tanımına ilişkin 66. madde olacaktır. Eğitimle ilgili düzenlemelerin olduğu 42. madde olabilir. Başka maddeler de koyabilirler. Kendi bilecekleri iş. Bu nedenle bunlar kolay yürüyecek süreçler değil. Belki 370, 380, hatta 400’ü bulabilirler. Referandumsuz bir anayasa değişikliği de söz konusu olabilir. Ancak bu sürecin, siyasi elitlerin kararlaştırmasından öte halkın onayının olması lazım. Dolayısıyla Türkiye’nin bu kadar bölünmüşlüğü içinde bir anayasa metni üzerinde uzlaşının kolay olmadığını düşünüyorum. Yaptığınız şey eğer tek parti devletinin sürmesine katkı sunan bir değişiklik olursa, bu, memleketin de kimsenin de faydasına olmaz. Bunları yaparsak siyasette kazanırız diyenler, kaybettiklerini görebilirler. Bu işler belli olmaz.”