Bugün lahmacuncularla, kebapçılarla, alaturka tatlıcılarla dolu İstiklâl Caddesi’nde yürüyenlerin kaçının aklından, “Bir zamanlar burada Türkiye’nin sanatının kalbinin attığı” gerçeği geçebilir ki? Bu gerçeğin üzerinin birçoğu yabancı dillerde yazılı alışveriş tabelalarıyla kapandığı epey oluyor çünkü…
İstiklâl Caddesi’nin kültür hayatına ucunun ucundan yetişenlerdenim… Alkazar ve Atlas Sinemalarında film seyrettim, Halep Pasajı’ndaki Ses Tiyatrosu’nda Ferhan Şensoy’a güldüm hatta Rasim Öztekin’e ‘takkesini’ devrettiği törene dahi gittim… İlk bana tuhaf gelen filmi, bir Gaspar Noé filmini gene Beyoğlu Sineması’nda seyrettiğimi hatırlıyorum. Sanat aşkımın ateşine kürek kürek kültür çırası atandır Beyoğlu… Hangi okuldan mezunsun diyenlere rahatça İstiklâl Caddesi diyebilecek kadar ekmeğini yedim Beyoğlu’nun…