İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4702 %-0.05
36,5529 %-0.12
3.529.021 %2.978
3.072,37 0,62
Ara
MUHALIF GAZETECILIK GÜNDEM Erdoğan halefinin yolunu temizliyor…

Erdoğan halefinin yolunu temizliyor…

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah es-Sisi ile el sıkışması pek çok boyutuyla tartışıldı. Erdoğan’ın dış politikadaki geri adımları sosyal medyanın sevdiği başlıklardan.

Bu adımların muhalefete ciddi bir söylem avantajı kazandırdığı açık. Ama pek de konuşulmayan bir başka yönü var. Erdoğan’ın hem dış politikada, hem de ekonomide yaşadığı sıkışmışlık yüzünden başlattığı bu süreçlerin, olası bir iktidar değişikliğinde, yeni yönetimin işini oldukça kolaylaştıracak olması.

*             *             *

Erdoğan iktidarı sonrası Türkiye’nin dış politikasının nasıl yönetileceği konusu kısa bir süre öncesine kadar içinden çıkılması güç bir konu gibi görünüyordu. Erdoğan’ın kişisel ilişkileri çerçevesinde yürüttüğü Türk dış politikası, iç siyasetteki kutuplaştırma stratejisinin de bir aracı haline gelmiş ve Türkiye’yi dar bir jeopolitik koridorda sıkıştırmıştı.

Suriye, Irak, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri, Libya çerçevesinde Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz, Filistin ve İsrail ile normalleşme ve tabii İran’la ilişkiler, ülkenin güneyinde birer saatli bomba olarak duruyordu.

Kuzeyde Ukrayna-Rusya Savaşı ve Azerbaycan-Ermenistan-İran eksenindeki hassas durum bir dizi politik riski barındırmaya devam ediyordu.  

Balkanlar, Ege ve Doğu Akdeniz’deki gerilim ve Kıbrıs yine somut adımlar gerektiren başlıklar olarak ortadaydı. AB ile dibe vuran ilişkiler, NATO ve Avro Atlantik bölgesinde Türkiye’nin kaybettiği güvenilir ortak statüsü Batı’yla ilişkilerde gündemdeki ciddi sıkıntılardı.

Afganistan, Pakistan ve Hindistan çerçevesinde Keşmir meselesi, Rohingya Müslümanları, Çin’in toprak bütünlüğü ve tek Çin anlayışı çerçevesinde Doğu Türkistan meselesi yine hassas dengeler içeren bir dizi kritik konuydu.

*             *             *

Bir grup gazeteci ve akademisyenle; “Erdoğan sonrası başa gelecek bir iktidar gerekli açılımları nasıl yapabilir?” diye oldukça ufuk açıcı bir tartışma zinciri yapmıştık. Pek çok olası adım ve jest kadar “kiminle hangi ortamda, hangi konuda bu ilk adımlar atılabilir” üzerine kafa yormuştuk. Bu adımların her biri, iç politikada sert rüzgârlar estirmeye adaydı. Günün sonunda uzlaşabildiğimiz tek çıkış stratejisi, bu açılımların ekonomik önemi üzerinden kurgulanacak bir anlatıydı. Zira Erdoğan’ın ardından gelecek bir iktidarın, bu konuları “büyük protestoları göğüsleyebilecek bir noktaya gelene kadar” kapalı kapılar ardında yürütmesi gerektiğini düşünenlerimiz çoktu...

Köşe yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *