DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve Van Milletvekili Pervin Buldan, MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’nin meclis açılışındaki tokalaşma jesti, ardından da Öcalan’a yaptığı çağrı sonrasında beklenen görüşme için nihayet cumartesi günü İmralı’ya giderek Öcalan’la görüştüler.
Önder-.Buldan ikilisi görüşme sonucu beklenen açıklamayı aynı gün akşam değil de ertesi gün (Pazar) sabahına bıraktılar. DEM Parti heyetinden yazılı bir açıklama geldi. Muhtemelen cumartesi akşamı Diyarbakır’daki Narin’in öldürülmesi ile ilgili cinayet davasının karar duruşmasına odaklanan Türkiye’de söz konusu görüşmeye ilişkin açıklamanın gölgede kalması istenmedi. Bunu hükümet de DEM Parti de mutabakatla da istememiş olabilir.
İMRALI’NIN KAPISI NASIL AÇILMIŞTI?
Peki DEM Parti heyetinin 28 Aralık’taki İmralı ziyaretine nasıl gelinmişti, hatırlayalım… MHP lideri Dr. Bahçeli, 22 Ekim’deki grup toplantısında Öcalan’a “teröristbaşı” sıfatıyla seslense de gelip DEM Parti grubunda konuşma yaparak örgütünü lağvetme, silah bırakma çağrısında bulunmuş; hükümete de “umut hakkı” kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve Öcalan’ın da bundan yararlanmasının önünün açılmasını istemişti. Dr. Bahçeli, bir süre sonra da DEM Parti heyetine İmralı ziyareti için izin verilmesi çağrısında bulunmuştu. Bunun üzerine DEM Parti 26 Kasım’da İmralı ziyareti için Adalet Bakanlığı’na başvurdu. 27 Aralık’ta Adalet Bakanı Tunç DEM Parti’nin başvurusuna olumlu yanıt verince heyet İmralı’ya gitti ertesi gün ve görüşme gerçekleşti.
BU YOL “UMUT HAKKI”NA ÇIKAR MI?
Açıktı ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2013’teki çözüm sürecinin akıbetini dikkate alarak kestaneyi bu kez partneri Dr. Bahçeli’ye tutturuyordu. Öcalan’a yapılan çağrı sadece Dr. Bahçeli’nin değildi. Bir Cumhur İttifakı projesiydi. Bu nottan sonra bir iki not daha düşeyim. Öcalan’a uzun yıllardır uygulanan tecrit de böylece son buldu. Önce milletvekili yeğen gitti İmralı’ya bir süre önce ve 10 yıl sonra da DEM Heyeti. Bu yol “umut hakkı”na çıkar mı? Yoksa “çıkmaz yol” mu? Bunu zaman gösterecek. Ancak daha önce televizyonda yaptığım yorumda bu yolun pek çıkar yol olduğunu görmediğimi belirtmiştim. Şöyle ki; Öcalan her ne kadar PKK’nın başı olsa da, sonuçta örgütünce bir “rehine” olarak görülüyor. 1989’lardan itibaren ABD’nin vesayetini ve hamiliğini kabul eden PKK, ABD’nin “kara gücü” olarak gördüğü YPG-PYD’nin bir parçası. PKK da Kandil’den yönetiliyor. Haliyle Öcalan’la temas kuran DEM heyeti Kandil ile de görüşmek isteyebilir. O zaman hükümetin tepkisi ne olacak? Muhtemelen hükümet Öcalan’la işi götürmek isteyecek ama bakalım bu kez de Kandil’in tepkisi ne olacak? Bütün bunlar soru işareti ve yanıtları zaman gerektiriyor. Şu ana kadar Kandil rengini belli etmedi. Muhtemelen hükümet DEM heyetine Kandil’in kapısını da açacaktır. Bekleyip göreceğiz.
İMRALI ÇAĞRISI İLE SURİYE’DEKİ GELİŞMELER EŞ ZAMANLI
Ancak kesin olan bir şey var; Erdoğan ve Dr. Bahçeli, açık ki 27 Kasım’da HTŞ’nin İdlib’den çıkıp Halep’e doğru harekete geçmeden önce Suriye’de rejimin sonunun geldiğini, Esad’ın direnmeden çekileceğini biliyordu. Öcalan’a ekim ayında yapılan çağrının bu bağlamda Suriye’deki gelişmelerle paralel olduğunun da altını çizmek gerekiyor. İktidar, istihbarat olanakları ile hareket ediyor kuşkusuz. Bu bağlamda Öcalan’a yapılan çağrının bal gibi Suriye’deki gelişmelerle ve ABD’nin eğitip donattığı ve güya IŞİD’e karşı mücadele unsuru olarak gördüğü SDG bölgesiyle ilgisinin olduğunu görmek gerekiyor. PKK, Habur sürecinden itibaren Türkiye ve K. Irak’taki silahlı güçlerini çok büyük ölçüde zaten Suriye’deki SDG aparatlarına kaydırmış durumda. Hatta Erdoğan hükümeti de başta buna kolaylık sağladı. PKK o zamandan bu yana -TUSAŞ, bir istisna ve Öcalan çağrısının ardından gelmesi manidar- zaten Türkiye içinde fiilen eylemsizlik içinde. O zaman mesele şu mu? PKK, Türkiye içinde resmen tasfiye edilsin, buna karşılık ABD’nin kontrolünden çıkarılacak SDG bölgesinde makul bir kesimde federatif bir Kürt bölgesi de Öcalan’ın yönetiminde olacak şekilde tanınsın. Türkiye, HTŞ’ye böyle bir telkinde bulunsun.
“YENİ PARADİGMA” VE MECLİS DIŞINDAKİ ZEMİNLER NE OLA Kİ?
Şimdi DEM Parti heyetinin İmralı görüşmesi ardından yaptığı yazılı açıklamaya dönebiliriz. Okurlar, açıklamanın tamamını muhalif.com.tr'de ayrıntılı okumuştur. İki madde dikkatimi çekti. Birisi şu:
-“Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim.”
İkincisi de şu:
-“Sürecin başarısı için Türkiye’deki tüm siyasi çevrelerin dar ve dönemsel hesaplara takılmadan inisiyatif alması, yapıcı davranması ve pozitif katkı sunması elzemdir. Bu katkıların en önemli zeminlerinden biri de şüphesiz TBMM olacaktır.”
Bu iki maddede de yukarıda analiz etmeye çalıştığım noktalar ye alıyor aslında ama örtülü biçimde. Birincisi, D. Bahçeli ve Erdoğan’ın yeni paradigması ne ola ki? Ayrıca, kendi örgütü tarafından “rehine” olarak görülürken Öcalan nasıl “ehil” olabilecek? Bu doğrultuda Kandil’den vize çıkacak mı? İkincisi, “en önemli zeminlerinden biri de şüphesiz TBMM” de diğer zeminler de var demek ki ve onlar neler?
Oysa, Dr. Bahçeli, 9 Aralık’ta meclisteki bütçe görüşmelerinde DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, "2025 yılında, Cumhuriyetin 103. yılında yeni bir başlangıç yapabiliriz. Bu Meclis, Demokratik Cumhuriyetin kuruculuğunu üstlenme şansına sahiptir. 85 milyonun kendisini ait hissedeceği bir ülkeyi var etme onuru bu Meclis’e ait olsun" demiş. D. Bahçeli de kendisini alkışlamıştı.
Evet, soru şu; “yeni paradigma” nedir, TBMM dışındaki diğer zeminler nelerdir? Hükümet, Dr. Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ne diyor? Kamuoyu merakla bekliyor.
CHP’NİN YENİ SÜRECE YAKLAŞIMI ÖNEMLİ
Öte yandan, son dönemde asgari ücrete ve geçim zorluğuna yoğunlaşan CHP’nin konuya ilişkin yaklaşımı da önemli. Çünkü İmralı heyeti, Öcalan’ın kendilerine “muhalefetle görüşme sorumluluğu yüklediğini ve bunu yapacaklarını” ifade etti ziyaret sonrasında. Türkiye’nin birinci partisinin, kurucu partinin, TBMM’deki ikinci büyük partinin konuya ilişkin yaklaşımı önemli. Buldan ve Önder, yılbaşı sonrasında partilerden randevu isteyeceklerini ifade etti. Dem heyeti CHP ile bu bağlamda muhtemelen Ocak ayı içinde görüşecektir. CHP’nin görüşleri belli; çözüm adresi TBMM. Anayasanın ilk dört maddesinden ödün yok. Vatanın sınırlarından, üniter yapıdan, bayraktan, resmi dil Türkçeden ödün yok. Bunların dışında her şeyin konuşulabileceğini öngörüyor CHP. Bu bağlamda CHP’nin “yeni paradigmanın ne olduğunu ve “meclis dışındaki zeminleri” çok iyi sorgulaması gerekiyor, bu hususta dikkatli olması gerekiyor.
CHP DİĞER ALANLARDAKİ GİBİ GÜVENLİK, BEKA ALANINDA DA YURTTAŞI TEMİN ETMELİ
CHP’nin ekonomik çöküntü, yüksek enflasyon ve yol açtığı yakıcı sorunlar, barınma, sağlık, eğitim gibi sorunlara ilişkin çözümler geliştirirken bir yandan da Suriye ve tersine göç meselesine, hükümetin Öcalan’la başlattığı diyaloğun neresinde ve nasıl duracağına da adam akıllı eğilmesi gerekiyor. Çünkü, olası bir erken veya zamanında seçimde Cumhur İttifakı “güvenlik”, “beka”, “içerde kavi olmak”, “Suriye” gibi parametreler üzerinden hareket edecek. Ekonomik çöküntüyü, hayat pahalılığını, geçim zorluğunu vb. halının altına süpürecek. CHP’nin ise bir yandan ekonomiye, üretime, istihdama, eğitimli genç işsizliğe, çöken tarım ve hayvancılığa, eğitime, sağlığa, barınma sorununa, hayat pahalılığına ve geçim zorluğuna vb. çözümler geliştirirken bir yandan da yurttaşlara güvenlik, beka gibi konularda kurucu parti olarak güvence verecek bir siyasi söylem ve argümanlar geliştirmelidir. Tersine göç sorununu zorlayıcı olmadan nasıl halledeceğini, Suriye’nin yeniden yapılanması ve şekillenmesi sürecinde Türkiye’nin ulusal çıkarlarını ve bunun yanında Suriye’nin toprak ve siyasi birliği ile ulusal egemenliğini dikkate alan pozitif bir rol oynayacağını ortaya koymalıdır. İkisini bir arada yapabilen bir CHP, birinci parti olma inisiyatifini sürdürür ve mesafe de alır.
CHP’ye bir de hatırlatma; 2024 Eylül ayı ilk haftasında yapılan Tüzük Kurultayı sırasında genel başkan Özel, program kurultayının da en geç altı ay içinde yapılacağını deklare etmişti. Üyelere çağrı yapıldı, görüş istendi İlçe ve il örgütlerinde tek maddelik program konulu danışma kurulları toplanıyor. Sonuçta altı ayın dolmasına dokuz hafta kaldı. Birkaç hafta da gecikme olsa, program kurultayının en geç Nisan 2025’te toplanması büyük önem taşıyor. Birincisi, en son 2008’de yenilenmişti program. İkincisi, yenilenen parti programı aynı zamanda erken veya zamanında yapılacak genel seçim öncesinde hazırlanacak seçim bildirgesi için de altlık oluşturacak. Yani CHP’nin artık hızlanması da gerekiyor.
Bir dahaki yazıda, mutat yazı günüm olan Cuma günü CHP’nin ve tabii ki Türkiye’nin de Suriye’de izlemesi gereken politikayı kaleme alacağım. Arada sıcak bir gelişme olduğunda bugün olduğu gibi ekstra yazılar da oluyor. Yayın yönetmenimize anlayışı için teşekkür ediyorum. Umarım okurlarımız da sıkılmıyordur. Bu arada muhalif.com.tr ailesine, bütün okurlarımıza sağlık içinde gönüllerince bir yıl diliyorum.