Karamollaoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
4 yıl evvel hain terör örgütü tarafından alçakça katledilen evladımız, Şehit Öğretmen Aybüke Yalçın'ı rahmetle anıyorum. Mekanı cennet, ruhu şâd olsun.
9 Haziran 1995 tarihinde, merhum Erbakan Hocamızın önderliğinde ve merhum Mehmet Akif İnan'ın gayretleriyle kurulan Memur Sen'in 26. kuruluş yıl dönümünü tebrik ediyorum.
Esnafın yaşamış olduğu sorunlara görmedim, duymadım, bilmiyorum demenin geçerliliği yok artık! İşte biz size Esnaf Kongresi vesilesiyle gösterdik, duyurduk ve artık biliyorsunuz. Vatandaşımızın sesine ses olmaya, derdini kendi derdimiz kabul ederek çözüm yollarını aramaya ve paylaşmaya devam edeceğiz. Yarın da 'Çiftçi Kongremizi' icra edecek, sıkıntılarını ve taleplerini yine birinci ağızdan, kendilerinden dinleyeceğiz. İktidar, bugüne kadar olduğu gibi sorumluluklarını yerine getirmemeye devam ederse inanıyoruz ki ilk seçimde milletimiz Saadet Partisi'ni yetkilendirecek ve işte o zaman biz bu yetkilendirmenin tüm gerekliliğini hakkıyla yerine getireceğiz.
Her bir vatandaşımız ve toplumumuzun her bir kesimi büyük problemler yaşamaktadır. Hal böyleyken iktidarda bulunan arkadaşlar bir başka Türkiye tablosu çizmeye çalışıyor. ABD bizi kıskanıyor, Avrupa imreniyor. Yakında çağ atlayacağız çatlayacaklar, patlayacaklar söylemleriyle algıları yönetiyorlar. Keşke ortada kıskanılacak bir ekonomi tablomuz olsa! Ama maalesef yok, ne yazık ki durum hiç de anlatıldığı gibi değil. Almanya'da asgari ücret 1.614 Euro; Türkiye'de ise 3.577 lira. Wolkswagen Polo marka araç Almanya'da 16 bin Euro, Türkiye'de 216 bin TL. Bu araç; Almanya’da 10 aylık, Türkiye’de ise 60 aylık asgari ücretle alınabiliyor. Soruyorum kim kimi kıskanıyor?
Biz istiyoruz ki gerçekten ekonomisiyle, insanlarının alım gücüyle, hayat kalitesinin yüksekliğiyle hakikaten özlem duyulan ve kıskanılan bir ülke haline gelelim. İşte biz bunun için çalışıyor bu gaye ve motivasyonla siyaset yapıyoruz.
LGS’de sorulan matematik soruları yetkililerin halden anlamazlığının son örneğidir. Pandemide herkes aynı eğitimi ve desteği al(a)mamışken bu denli zor sorular sorulması, eğitimde yıllardan beri yaşanan fırsat eşitsizliğini derinleştirmekten başka neyi ifade eder?
Bugün denizlerimizde gördüğümüz şey; çevreyi kirletmeye ve memleketimizin doğal güzelliklerini tahrip etmeye dayalı büyüme modellerinin artık sürdürülebilir olmadığını gösteriyor. Marmara Denizi'ndeki müsilajın en önemli nedenlerinden olan atık sularla ilgili 2006 yılında çıkarılan Kentsel Atıksu Yönetmeliği bugüne kadar neden uygulanmadı? Problemi biliyorlarmış ama rafa kaldırıp tek adım bile atmamışlar.
Yargı mensupları, emniyet yetkilileri, siyasiler, iş adamları, gazeteciler ve mafya liderleri aynı cümlenin içerisinde zikredilir hale geldi. Aynı otelde tatil yaptıkları ve para alışverişinde bulundukları iddia ediliyor. Yer yerinden oynaması gerekirken yetkililer kafalarını kuma gömmektedir. Totaliter rejimler için sopa neyse bizim gibi ülkeler için de propaganda ve medya kuruluşları odur! Ülkemizde son yıllarda medyanın ne hale geldiğini hepimiz görmekteyiz.