14 ay önce 126 emekli büyükelçinin imzaladığı 'Montrö' bildirisini imzaladığı için MHP'den ihracı istenen emekli büyükelçi Ertuğrul Kumcuoğlu, "Bahçeli diyor ki 'Montrö, Lozan denkleminin ayrılmaz parçasıdır. Dokunulamaz. Bizim kırmızı çizgimizdir' E, biz ne demişiz bundan 14 ay önce? Aynı şeyi söylemişiz. Peki, biz nerde tamamen ters düştük? Demek ki bir yerde ilişkilerimizde bir kopukluk oldu ve ters düşüş oldu" dedi.
RS FM'de Ali Çağatay'la Seyir Hali programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Ertuğrul Kumcuoğlu, devlet ve siyasette farklı görüşte birçok çevre ile çalıştığını belirterek, "Ben Demokrat Parti, Adalet Partisi, Doğru Yol Parti içinden gelen bir aileden geliyorum. Her ne kadar uzun süre bürokraside görev yapmış ve kendimi siyaset dışında tutmuş olmama rağmen benim yakın çevremde, doğup büyüdüğüm ve milletvekilliğini yaptığım Aydın'da bu gerçek bilinir. 1980'li yıllarda ANAP (Anavatan Partisi) hükümetlerinde, daha önce askeri yönetimde müsteşar olarak görev yaptım. ANAP'ın üç bakanıyla maliye ve gümrük müsteşarı olarak çalıştım: Kaya Erdem beyefendi, merhum Vural Arıkan ve Ahmet Kurtcebe Alptemoçin. Bütün dünyada ve Türk demokrasisinde ciddi iktidar değişikliklerinde müsteşarlar genellikle değişir ama ben üç ayrı müsteşar bakan ilişkisi içinde oldum. 1990'lı yıllarda Aydın'dan DSP (Demokratik Sol Parti) milletvekili oldum. Başlangıçta yadırgandı ama sonra üç milletvekili ile meclise geldik" ifadesini kullandı.
"2010'DA AKP'DEN MİLLETVEKİLLİĞİ ÖNERİSİ ALDIM"
Kumcuoğlu "2010 yılına girdiğimizde AKP'den milletvekilliği önerisi aldım. Bu öneriyi yapan arkadaş hâlâ hayattadır ve AKP'nin etkin kadroları içindedir. Bununla ilgili haberler de arşivlerdedir. 2010 yılında Milliyetçi Hareket Partisi'nin hem MYK hem KYK üyeliği hem Aydın milletvekili olarak görev yaptım" diye aktardı.
Kumcuoğlu, siyasi ve devlet hayatında bu çeşitliliğin uyumlu bir karaktere sahip olmasına bağlı olduğunu söyledi:
"Diyeceksiniz ki 'Ertuğrul Bey siz ne biçim adamsınız?' fakat bunun sırrını sizinle paylaşmak istiyorum. Ben Kıbrıs'a büyükelçi gittiğim zaman, Turgut Bey bana bu görevi teklif ettiğinde soracak hukukum vardı. O zaman 'Denktaş'ın prensleri' diye hem siyasette hem bürokraside bir sınıf vardı. Dedim 'Sizin prensleriniz var. Belki bunların içinde bu işi gönlünden geçiren hatta isteyen hatta talep eden olmuştur. Niye beni tercih ettiniz?' dediğimde 'çünkü sen uyumlusun' demişti. Dolayısı ile bir zamanlar DYP, ANAP, DSP, AKP, MHP kadrolarıyla uyumlu olarak çalışmış bir insan nasıl oldu da birdenbire MHP'de istenmeyen adama dönüştü?"
Türkiye'de ciddi bir akıl karışıklığı olduğunu söyleyen Kumcuoğlu, sorunlarını çözmek için Türkiye'nin kendi için 'akil adamlar kurulu' oluşturabileceğine işaret etti:
"Şu noktada Türkiye'de ciddi bir akıl karışıklığı var. Türkçe'de bir tabir vardır: Aklı bulmak zorundayız. Bir zamanlar Türkiye'de AKP hükümeti döneminde bir akil adamlar olayı çıkmıştı. Kürt sorununu çözmek için bir takım akil adamlarla oturup bazı sorunlara çözüm arıyordunuz. Bugün kendi içimizde olan sorunları çözmek için 'niye kendi akil adamlar heyetini kurmuyoruz' diye sormadan edemiyorum. Benim gibi ömrümün 50 yıllık kısmını devlet hizmetinde geçirmiş kendini devlete, millete ve hizmete adamış bir insan mevcut durumdan mutlu olabilir mi? Bazı kimseler bana diyorlar ki hadi iyisin, meşhur oldun. Ben bundan mutlu muyum? Hayır, değilim."
KARŞITLARIMIZ BAYRAM YAPIYOR
Kumcuoğlu, Türkiye'de 104 emekli amiralin bildirisi ve 126 büyükelçinin yayınladığı bildiri üzerine süren tartışmaların yabancı basına yansımalarını "Niçin size söyleyeyim? Buradan Atlantik ötesine gitmeye gerek yok. Çin'de kaynak aramaya gerek yok. Sağ tarafınıza bakın, Yunanistan. Güneyimize bakın Mısır'dan Suriye'ye hem Arap basınında hem Yunan basınında 'Türkler birbirine girdi' diye düşmanlarımız tabirini kullanmak istemiyorum ama karşıtlarımız bayram yapıyor. Bizim bununla mutlu olmamız mümkün mü? Onun için ben başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere AKP kadrolarındaki hatta diğer siyasi kadrolardaki etkin isimleri lütfen hem Yunan hem Arap basınını tarayın. Görün durumu, bu hoş bir durum değil. Buna bir çare bulmamız gerekir diye düşünüyorum" diye dile getirdi.
"BAHÇELİ İLE AYNI ŞEYİ SÖYLEDİK"
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin dünkü açıklamasında 'Montrö kırmızı çizgimizdir' ifadelerini kullandığını hatırlatan Kumcuoğlu, bu açıklama ile 126 büyükelçi bildirisini "Şimdi ne oldu? Bundan tam 14 ay önce 30 Ocak'ta 126 büyükelçi demişiz ki 'Kardeşim, bu Kanal İstanbul projesini ortaya attınız ama bu Montrö denklemini zedeleyebilir. Aman dikkat edin, baltayı taşa vurmayın' demişiz. Bugün hemen şimdi televizyonda seyrettim. Sayın Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Bahçeli diyor ki 'Montrö, Lozan denkleminin ayrılmaz parçasıdır. Dokunulamaz. Bizim kırmızı çizgimizdir' E, biz ne demişiz bundan 14 ay önce? Aynı şeyi söylemişiz. Peki, biz nerde tamamen ters düştük? Demek ki bir yerde ilişkilerimizde bir kopukluk oldu ve ters düşüş oldu" diye kıyasladı.
"BU İŞİ BÜYÜTMEDEN İSTİFA EDEREK KAPATMAYA KARAR VERDİM"
Kumcuoğlu, kesin ihraç talebiyle disipline tedbirli sevki üzerine istifa kararını nasıl aldığını açıkladı:
"Ben istifa etmek durumunda kaldım. Bunu yapmadan bir gün önce de yakın aile ve çevremle konuştum. Bu işi büyütmeden gerekirse istifa ederek kapatmaya karar verdim. 'Bu hengamede Türkiye'nin zarar görmesini istemem' dedim ama dün Sayın Bahçeli bu sefer grupta tekrar 'Ertuğrul Kumcuoğlu'nu kesin ihraç kararıyla hem de tedbirli olarak sevk ettik' deyip konuyu tekrar gündeme getirince ister istemez bende de bir savunma refleksi oluştu. Gittim notere dedim. Ben rencide oluyorum. Bunu kabul edemem. İstifa ediyorum. Hem siz rahatlayın hem de Yüksek Disiplin Kurulu'ndaki arkadaşlar pandemi altında rahatsız olmasınlar. Bu iş burada bitsin. Her iki taraf ta omuzlarında böyle bir yük varsa kurtulmuş olsunlar."
Kumcuoğlu, Cumhurbaşkanı'nın Montrö Sözleşmesi hakkındaki açıklamasının kamuoyunda yol açabileceği soru işaretlerine dikkat çekti:
"Cumhurbaşkanı'nı dikkatle dinledim. Diyor ki bizim şu anda Montrö ile ilgili bir sıkıntımız yok. Tamam yazdık oraya ama arkasından ilave ediyor. İlerde şartlar müsaade ederse düzeltici bazı tedbirler almayı düşünebiliriz. Şimdi efendim evinizde bir makine bozulduğunda tamirciye götürürsünüz. Adam size sorar: Neresi bozuk? Neresinden şikayetçisiniz de bana getirip 'tamir et' dediniz? O zaman Sayın Cumhurbaşkanımdan istirham ediyorum yani bazen 'Lozan bizim kırmızı çizgimiz. Yakın bir gelecekte bizim bunu değiştirmekte bir beklentimiz yok ama bazı iyileştirmeleri de yapmayı düşünüyoruz. Neresi yanlış? Neresi kötü? Neresini düzeltmeyi düşünüyorsunuz? Lütfen bunu kamuoyu ile paylaşın. Hepimiz rahatlayalım."