İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4675 %-0.04
36,6128 %0.06
3.513.390 %2.089
3.055,25 0,06
Ara
MUHALIF GAZETECILIK GÜNDEM Pervin Buldan: 8 Mart'ı bu sene büyük bir felaketin gölgesinde karşılıyoruz

Pervin Buldan: 8 Mart'ı bu sene büyük bir felaketin gölgesinde karşılıyoruz

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.

Buldan'ın açıklamasından satır başları şöyle:

"8 Mart'ı bu sene büyük bir felaketin gölgesinde karşılıyoruz. 

Hafta sonu Amedspor - Bursaspor maçında örgütlü, faşist bir saldırıya ülkece tanık olduk. Sahada ırkçı gruplar tarafından tribünlerde sergilenen resimler bu saldırının arkasında kimlerin olduğunu bizlere bir kez daha çok net olarak göstermiştir.

Ben buradan Amedspor oyuncularına, yönetimine, taraftarlarına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Amedspor yalnız değildir. Hükümetin küçük ortağı bu kürsüde biraz önce yaptığı konuşmada ırkçı saldırılara, 90’ların karanlık çetelerine bir kez daha sahip çıktı.

Amed yok dedi, Amedspor yok dedi. Amed vardır, var olmaya devam edecektir.  Amedspor vardır, var olmaya devam edecektir.  Amedspor gol atmaya devam edecektir. Olmayacak olanlar sizlersiniz. Bu seçimde gidecek olan sizlersiniz.

Irkçı konuşmalarınızla, saldırgan tavırlarınızla ve bu zihniyetinizle gitmeye mahkumsunuz. Biz sizi göndereceğiz.

90’lı yılların karanlık ruhunu yeniden canlandırmak isteyenlere, faşizmi can suyu olarak görenlere halkımız en büyük cevabını elbette sandıklarda verecek.

Bu ülkeyi 90’ların karanlığına götürmenize asla izin verilmeyecek. Ama şunu da ifade etmek isterim ki siz 90’ların karanlık çukurunda kalmaya devam edeceksiniz. Bütün Türkiye halklarına karşı geliştirilen bu tehdidin sahipleri bilsin ki demokrasi ve barış mücadelemizin karşısında bütün kirli tezgâhlarınızla birlikte yenileceksiniz, gideceksiniz ve kaybedeceksiniz.

Halklarımızın geleceği bizler için her türlü hesabın üzerindedir. Bizler HDP olarak şimdiye kadar nasıl ilkelerimiz doğrultusunda yol aldıysak bundan sonra da bu ilkeler doğrultusunda belirleyici rolümüzü yerine getireceğiz.

Tekçi, otoriter, erkek egemen iktidarını kesinlikle göndereceğiz.  Bu yolda hiçbir hesap, provokasyon bizlere engel olamayacaktır. Çözüm bir arada ortak yaşamı esas alan ilkelerde buluşmaktır. Çözüm; imha ve inkar değil, yok saymak değil, halkların demokrasi, eşitlik ve özgürlük talebini yerine getirmektir.

Emek ve Özgürlük İttifakı tüm bu gerçeklikleri görerek halkların umudu olacaktır. Ülkenin içine sürüklenmek istendiği kaosa, acılara karşı gün umudu büyütme, dayanışmayı yükseltme günüdür.

Acımız elbette çok büyük, öfkemiz diri, yasımız derin ve bunun elbette farkındayız. Tüm bunların yanında direnişimiz de dayanışmamız da büyük. Erkek egemen devletin her türlü engellenmesine rağmen büyüyen toplumsal dayanışmamız, kadın dayanışmamız, gençlik dayanışmamız demokratik ve eşit geleceğe dair umudumuzun da kaynağıdır.

İlk günden itibaren deprem bölgesine giderek kadın dayanışmasını en etkili şekilde yürüten kadınları, mor TIR’ları doldurarak deprem illerine ulaştıran kadınları, zindanlardan gönderdikleri malzemelerle dayanışmanın en güzel örneğini ortaya koyan tüm tutsak kadın yoldaşlarımızı sizlerin huzurunda bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Yarın 8 Mart. Bizler bu 8 Mart’ta depremi felakete dönüştüren tek adam rejime,  erkek egemen sisteme, kadına yönelik şiddete karşı yalnız değil birlikteyiz.  Jin, jiyan, azadi diyerek en güçlü şekilde alanlarda olacağımızı bir kez daha belirtmek istiyoruz.

Maalesef ki meydana gelen depremde  on binlerce canımızı kaybettik, yüzbinlerce canımız başka illere göç etmek zorunda kaldı. Enkaz altından kurtarın diyen seslere ilk 3 gün gönüllüler, STK’lar, kadınlar, gençler, muhalif siyasi partiler dışında ne yazık ki ses veren olmadı. Devlet yoktu diyenler enkaz altından yakınlarını çıkartmak isteyenlerin sesiydi.

Devlet yoktu, AKP - MHP ittifakı, AFAD, Kızılay yoktu, depremzedelerin seslerine kulaklar tıkalıydı.

İnsanlar kendi imkanlarıyla enkaz altındaki yakınlarını çıkarmaya çalıştı. Bunu gözlerimizle Adıyaman’da, Maraş’ta, Hatay’da tanık olduk. Enkaz altında sağ kalanlar ne yazık ki soğuktan donarak yaşamlarını yitirdiler.

Depremin öldürmediği yurttaşı hükümetin enkaza dönüştürdüğü kurumların yokluğu öldürdü.

Bu yaşananların en büyük sorumlusu bu iktidardır. Halkı kendi kaderine terk eden bu iktidardır. Halka çadır, gıda yardımında bulunmak yerine çadırları satan Kızılay’dır. AFAD görevlilerini elleri kolları boş şekilde, neredeyse üçüncü günden sonra deprem illerine gönderen bu iktidardır.

Kendileri ifade ettiler, helallik istediler. Buradan bir kez daha söylüyorum. Bu suçun vebalini kaldıramayacaksınız. Bu halk size hakkını helal etmiyor, etmeyecek.

İnsanlar kaybettikleri yakınlarının cenazesini bile bulamıyorlar. Cenazeler enkazlarla birlikte kaldırılıyor. Çadır bulan soba, soba bulan yakacak, su, gıda bulamıyor. Üzerinden bir ay geçmesine rağmen bu sorunlar hâlâ devam ettiriliyor.  Gereklilik helallik istemek değil istifa etmektir.

Bir tek kişinin bile istifa etmemesi utanç tablosudur bu yaşananlar karşısında Hakkımızı helal etmiyoruz.

Depremin meydana geldiği yerlerde engelli kadınlar güvenli bir barınma alanına, temel hijyen ihtiyaçlarını karşılamak için özel bir alana herkesten daha çok ihtiyaç duymaktadır. Herkesten daha fazla da mahrum bırakılmaktadır. Birçok kadın depremden sonra yaralanarak engelli kaldı. Gerekli medikal malzemelere ve ilaçlara ulaşamadı. Bu sorunların giderilmesine dair hiçbir acil tedbir alınmamış ve destek sağlanmamıştır.

Hayatının her alanında ayrımcılığa uğrayan, iktidarın hedefindeki LGBTİ bireyler aynı ayrımcılığa ve eşitsizliğe maruz bırakılmıştır. Temel ihtiyaçlara dahi erişememiştir. Çoğu zaman kendi aralarındaki dayanışma ile ihtiyaçlarını temin etmişlerdir. Kadınların deprem bölgelerinde hâlâ barınma, su, gıda, giyim ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Bunun dışında özgün ihtiyaçlarının olduğunu ve bunu gözetmeniz gerektiğini biliyoruz. Mor kitlerimizle özgün ihtiyaçları karşılamaya çalıştık. Bu hükümet ülkenin ve kadınların başına gelmiş en büyük afettir.

Eğer HDP belediyeleri kayyum darbeleriyle gasp edilmiş olmasaydı deprem sonrasında müdahalelerimiz çok daha zamanlı ve etkin olacaktı.

Ülkeyi afetlerden ve felaketlerden kurtarmak için önce gaspçı kayyum rejiminde kurtulmanın altını çizmek isterim. Bunu da kesinlikle başaracağız. Onları göndereceğiz.

Resmi rakamlara göre 90 bine yakın yıkılmış binaların altında on binlerce insan kalmıştır. AFAD’ın toplam personel sayısı ise 6 bin bile değildir. Tüm personel gönderilse 15 binaya bir afet görevlisi düşüyor ki o da ekipmansız bir şekilde. Elinde bir kürek bile olmadan…

İnsanların gerçek anlamda soğuktan donduğu, depremin hemen sonrasında depoları çadır dolu olan Kızılay insanlara çadır vermedi; çadır ve konserveleri derneklere, STK’lara parayla sattı. Parası derneklerce ödenmeseydi, az sayıdaki çadır ve gıda bile halka ulaşmayacaktı.

TIR’lar dolusu yardımlar yollarda durduruldu, dağıtımı organize edilemedi. Üstelik halkın organize etmesine de engeller çıkardılar. Deprem bölgesi olan Pazarcık’ta kurulan kriz koordinasyon merkezine kayyum atadılar. İnsani yardımların akıbeti ise hâlâ bilinmiyor. O depoyu boşalttılar, nereye götürdüklerini kimse bilmiyor.

Böylesine bir felakette bile depremi fırsat bilip cezaevlerinde provokasyon, işkence ve insanlık dışı uygulamanın dozunu had safhaya çıkardıklarını gördük.

Kendileri de birer depremzede olan, deprem bölgesindeki cezaevlerinde tutuklu tutsaklar günlerce yakınlarından haber alamadılar, her türlü kötü muamele ile karşı karşıya kaldılar. Deprem sonrasında gönderildikleri cezaevlerinde başta çıplak arama olmak üzere ayrı işkencelere tabi tutuldular. Depremin en çok etkilendiği kesim kadın ve çocuklar oldu.

Depremden sonra kaybolan birçok çocuğun olduğu bilinmekte. Kimliği tespit edilemeyen çocukların yurtlara teslim edildiği iddia edilen, bu çocukların akıbetinin belirsiz olduğu gerçekle de karşı karşıyayız. Hiç kimse yakınlarını kaybeden bu çocukları sahipsiz sanmasın. HDP olarak refakatsiz her bir çocuğun takipçisi olacağız.

Bu kadarı yetmez mi? Bu çürümüş, rant ve talan düzeni bizi daha ne kadar sömürecek?"

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *