Antakya Musevi Havrası’ndaki 500 yıllık tarihi Tevrat’ın özel açılışı

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Abone ol

Hatay Musevi Cemaati Vakfı Başkanı Şaul Cenudioğlu, Antakya Musevi Havrası’nda, basın mensuplarına 500 yıllık tarihi Tevratı özel olarak açtı. Museviliğe dair soruları yanıtladı.

Muhalif. Özel

1 Nisan 2022'de kapılarını dünyaya açacak olan EXPO 2021 Hatay öncesi, ulusal basını ağırlayan Hatay'da musevi cemaati de misafirperverliklerini gösterdi.  

Hatay Musevi Cemaati Vakfı Başkanı Cenudioğlu basın mensuplarını Antakya Musevi Havrası'nda kabul etti ve özenle muhafaza ettikleri nadide Tevrat'ın görüntülenmesine izin verdi. 

“Tarihi çok eskiye dayanmaktadır. Bunlar tamamen o çağda yaşayan varlıklı ailelerin ölmüş büyüklerinin anısına yazdırılırdı. Bütünüyle ceylan derisine yazılır, matbu değildir. Bir Tevrat’ın yazım süresi en az 2-3 sene arasında olmaktadır. Tevrat’ımız Latin harfleri gibi soldan sağa değil, Arap harfleri sağdan sola bir biçimde yazılmıştır. “ 

Büyük Edirne Sinagog'una dair soruya, açılışında bulunduğunu belirterek başlayan  Cenudioğlu soruları yanıtladı ve Yahudi cemaati hakkında bilgi verdi:

 

“İçerisinde mevcut 20 bin kişilik cemaat üyesi bulunmaktaydı. Ticareti daha iyi yapan cemaat üyelerini hazmedemeyen toplum oradaki insanlara baskıda bulundu. Zorladılar ve göç etmelerine sebep oldular. Bugün Avrupanın en büyük üçüncü sinagogu olacak büyüklükte bir sinagogumuz var ancak cemaat yok. Burada ibadetini gerçekleştiremeyen çoğunluğu İstanbul’da bulunan cemaat üyelerimiz ayda birkaç defa Edirne’ye giderek Büyük Sinagog’u açıyorlar ve ibadetlerini orada gerçekleştiriyorlar. 

İlklerin şehri Antakya

Antakya’ya ilklerin şehri denmektedir. Anadolu topraklarındaki ilk cami Habib-i Neccar Camiisi, ilk hristiyan kilisesi Saint Pierre Kilisesi’dir. Ancak ilklerin ilkleri bizleriz. Antakya’da 24 asırlık bir geçmişe sahibiz. Kral Seleukos babasının anısına Antakya’yı inşa ederken biz buradaydık. Toplumumuz ve cemaatimiz burada bulunuyordu. Buradaki inşaata ve şehrin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.” 

Hamursuz Bayramı

Vakıf Başkanı nisan ayında gerçekleşecek Hamursuz Bayramı hakkında konuklarına bilgi verirken, Yahudilikte yenmesi yasak olan besinler konusuna da değindi: “Önümüzde nisan ayında kutlayacağımız bir Hamursuz Bayramı var. Bizim için önemli, Yahudiliğin doğuşu diyeceğiz. Kavmimiz kıtlık zamanında Mısır’a sığınıp 220 yıl Firavun’un esareti altında kaldı. Bayramımız, Musa Peygamberin önderliğinde esaretten özgürlüğe kavuşmayı simgelemektedir. Pesah bayramına Hamursuz denmesinin sebebi ise şudur. Toplum Kızıldeniz’i aştıktan sonra aç ve susuz bir şekilde ellerindeki unu suyla yoğurup mayalamadan yedikleri için bu isim verilmektedir. Bizler de geçmişte atalarımızın çektiği sıkıntıları anmak için mayalanmamış bir şekilde yeriz. Herhangi bir perhiz yoktur bizde. Ancak koşer diye bir durum bulunmaktadır. Geviş getiren ve çift tırnaklı olan hayvanların yenmesi serbest, bu özelliği taşımayanlar ise yasaktır. Yasak yiyeceklerle ilgili olarak da şu vardır. Bazı kesimler denizden çıkan babam bile olsa yerim der. Ama bizde öyle değil. Yenilecek balığın illaki pulu ve omuriliği olması lazım. Böcek sınıfına giren karides, kalamar, ıstakoz, yengeç gibi besinler mekruhtur yenmez.” 

 

Antakya Havrasında bulunan en eskisi 600 yıllık, en yenisi ise 300 yıllık olan ceylan derisine el yazısıyla işlenmiş  Tevratların  bugüne kadar büyük özenli koruma ile geldiği biliniyor.


Yorum Yazın