Paris 2024 ile 40 yıl geriye gidiş:

Tarihimizin en kötü olimpiyatlarının ardından elimizde sadece Yusuf Dikeç duruşu mu kaldı?

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Tarihimizin en kötü olimpiyatlarının ardından elimizde sadece Yusuf Dikeç duruşu mu kaldı?
Abone ol
1984 Los Angeles Olimpiyatları’ndan bu yana Türkiye ilk defa altın madalya kazanamadan bir Olimpiyatı tamamladı. Madalya kazanan 90 ülkenin bulunduğu sıralamada Türkiye ancak 64’üncü sırada kendisine yer bulabildi. Peki, Paris 2024’deki madalyaların ne kadarı federasyonun başarısı? Los Angeles 2028 için bir rotamız var mı?

Oğuz Büber - Muhalif Analiz

Paris 2024 Olimpiyatları madalya sıralamasında liderlik, her zaman olduğu gibi 40 altın, 44 gümüş ve 42 bronz madalya ile Amerika Birleşik Devletleri’ndeydi.

Çin ise önemli bir mesai harcadığı olimpiyatlarda 40 altın, 27 gümüş ve 24 bronz madalya ile ikinci sıradaydı. Önemli mesai ile ne kast ettiğimi, ‘Çinli Olimpiyat sporcuları altın madalya uğruna hangi zorluklara katlanıyorlar?’ yazımızdan öğrenebilirsiniz.

Çin’in arkasından bir diğer Asya ülkesi Japonya; 20 altın, 12 gümüş ve 13 bronz madalya ile geliyordu. Paris’e en fazla sporcu gönderen ülkelerden Avustralya ise 16 altın, 25 gümüş ve 22 bronzla dördüncü sıradaydı.

Türkiye için tablo nasıldı?

Paris Olimpiyatları’nda atıcılık 10 metre havalı karma kategorisinde mücadele eden Şevval İlayda Tarhan ve Yusuf Dikenç, Olimpiyat tarihimizde atıcılık dalında ilk madalyamızı getirmişlerdi. Böylelikle atıcılık, Türkiye’nin Olimpiyat tarihi süresince madalya kazanmayı başardığı 10’uncu spor kategorisi olmuştu.

Olimpiyatların sadece Türkiye açısından değil genel anlamda en çok konuşulan konulardan birisi Yusuf Dikeç’in ekipman kullanmadan ve tek eli cebinde atış yaptığı duruş olmuştu. Dünya çapında sosyal medyada konuşulur hale gelmesi Japon spor takipçilerinin paylaşımlarıyla başlamıştı. Dev oyun firmalarından Elon Musk’a kadar Dikeç’e dair paylaşımlar yapılmıştı.

Tabii, olimpiyat sahnesine yansımasını da gördük haliyle; dünya rekoru kıran sırıkla atlamacı Armand Duplantis, kadın sırıkla atlamacı Nina Kennedy ve erkekler disk atmada Roje Stona sevincini Yusuf Dikeç duruşu ile yaşayan isimler arasındaydı.

Yusuf Dikeç ve Olimpiyattaki başarısızlığımızın çarpışmasını ilk bu olayda yaşamıştık. Gençlik ve Spor Bakanımız Osman Aşkın Bak, “Olimpiyat rekoru da kırsan Yusuf abini örnek alırsın” şeklinde üstenci bakış açısıyla bir tweet atmış, bu paylaşım Türkiye’nin başarısızlığını sorgulayan tweetlerin atılmasına ve bakanın eleştirilmesine yol açmıştı. Tweet atıldığında sıralamada 52. olan Türkiye Olimpiyatları 64. Sırada bitirebilecekti.

Daha naif ve içerisinde bulunduğu durumu idrak eden bir paylaşım olsaydı bile kesinlikle tepki olamayacağını söylemek zor ama en azından tarihe geçmiş bir sporcunun Türkiye’ye jestine karşı daha şık bir davranışta bulunmuş olabilirdik.

Öte yandan şunu söyleyebilirim. Olimpiyat boyunca Türk sporcuları takip eden bir spor izleyicisi ve gazeteci olarak, en iyi yaptığımız şeyin Team Türkiye isimli sosyal medya hesabının kullanımı olduğunu belirtebilirim. Paylaşımların kalitesi, zamanlaması ve bilgilendiriciliği herhangi başka bir kaynağa ihtiyaç duymadan Türk sporcuları takip etmemize olanak sağlıyordu.

Gelelim diğer başarılı olduğumuz bir kategoriye; 2020 Tokyo Olimpiyatları’nın şampiyonu Mete Gazoz bireysel olarak beklediğimiz performansından uzak olsa da takım halinde madalya getirmemizde büyük pay sahibiydi. Gazoz, Ulaş Berkim Tümer ve Abdullah Yıldırmış’tan oluşan erkek okçular takımı bronz madalyaya uzanmışlardı.

Olimpiyat tarihimizin en başarılı dalı güreşte de bu yıl sadece iki bronz madalya kazanabilmiştik. Kadınlar 68 kilogramda Buse Tosun Çavuşoğlu, erkekler 128 kilogramda Taha Akgül bronz madalya getirmişti ki; Akgül son maçında ayakkabılarını mindere bırakarak veda etti. Yani bir dahaki olimpiyatlarda madalya ihtimali olan bir ismi kaybetmiş olduk.

Olimpiyatlarda Türkiye başarısızdı evet ama başarının ne kadarı Türkiye’ye aitti?

Türkiye’nin en fazla madalya kazandığı branş, kadınlar boks kategorisi olmuştu. Buse Naz Çakıroğlu ve Hatice Akbaş final maçlarında yenilerek gümüş madalya, Esra Yıldız Kahraman ise üçüncülük maçını kazanarak bronz madalya almıştı. Bir önceki Olimpiyatta şampiyon olan ve bu olimpiyatta da altın madalyayı en çok beklediğimiz isimlerden olan Busenaz Sürmeneli de talihsiz rakiplerle karşı karşıya geldiği için madalya getirememişti.

Bu kızların en önemli özelliği ise 4’ünden 3’ü Fenerbahçe sporcusuydu. Olimpiyatlara en fazla sporcu gönderen kulüp Fenerbahçe Spor Kulübü’ydü ancak bunun da ötesi; günbegün organizasyonu ve Türk sporcuları takip eden biri olarak söyleyebilirim ki; Fenerbahçe’nin gönderdiği sporcuların hepsi bir iddia ile Paris 2024’te yer alıyorlardı. Bunu kategorilerinde daha gerilerde kalan sporcuları yermek için de söylemiyorum. Heyecanlandığımız spor dallarının çoğunluğunda sporcular hakkında verilen bilgileri duyduğumuzda Fenerbahçe kelimesi de içerisinde geçiyordu.

Örneğin, Ersu Şaşma bir Fenerbahçe sporcusuydu. Erkekler sırıkla atlamada finale çıkma şansına erişen Şaşma 5.85 atlayışıyla 5. olmuştu. Bu atlayış ona madalya getirmedi ama bunun sebeplerinden birisi sırıkla atlamada 6.25 ile dünya rekoru kıran Armand Duplantis ile aynı yarışmaya denk gelmesiydi. Yoksa geçmişte 5.85 ile madalyaya ulaşan sporcular olmuştu.

Diğer bir branş ise yüzme. Türkiye Olimpiyat tarihinde ilk kez yüzme kategorisinde bir isim yüzmede finale çıktı. Bu ilk finalimizde dünya gençler rekorunu da kıran 16 yaşındaki Kuzey Tunçelli de Fenerbahçe sporcusuydu ve 5. olarak tarihe geçmişti.

Filenin Sultanları da tarih yazmıştı. Tarihimizde ilk kez takım sporlarında yarı finale çıkmış ve madalya almak için maç oynama şansına erişmiştik. Yarı finalde İtalya’ya, üçüncülük maçında ise Brezilya’ya yenilerek dördüncü olabildik. Bu takımın da 5 voleybolcusu Fenerbahçe Spor Kulübü oyuncusuydu. Turnuvaya bir gün kala sakatlığı nedeniyle kadroya olmayan bir ismin kadroya dahil edilmesiyle A Milli Kadın Voleybol Takımı’nın odağı Olimpiyatlardan kadro tartışmasına evrilmeseydi, ‘turnuvada alacağımız sonuç farklı olur muydu?’ bunu hiç bilemeyeceğiz. Bu süreci yönetememek ise Federasyonun sorumluluğundaydı.

Bu kadar yüksek seviyelere çıkamasalar da; ülkemizi olimpiyatlarda temsil etmiş ilk kadın kürek sporcu Elis Özbay da Fenerbahçe sporcusuydu, Türkiye rekortmeni cirit atıcı Eda Tuğsuz da.

Federasyonun elinde ise ne bir proje, ne de gelecek hedefleri mevcut…

Üstelik, 2028 Los Angeles Olimpiyatları’nda ülkemizin en fazla madalya kazandığı boks kategorisi büyük ihtimalle çıkarılacak. Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) ile Uluslararası Boks Birliği (IBA) arasında yaşanan tanıma krizi sebebiyle boksun büyük olasılıkla Olimpiyatta olmayacağı belirtiliyor. Boksun yer almadığı bir senaryoda hali hazırdaki madalyalarımız bile neredeyse yarıya düşüyor.

4 yıl sonra ne yapacağımız merak konusu. Şu anda ise elimizde sadece Yusuf Dikeç duruşu var…


Yorum Yazın