İstanbul
Hafif yağmur
6°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,9950 %0.07
37,1693 %-0.05
97.715,68 %1.697
3.357,17 1,48
Ara

Doğan güneş

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Doğan güneş

Otostop yaparak başlayan ve kendi kaderini hayatı boyunca, kendi yazan Müzik Adamı, Bob Dylan’n hayat hikâyesi, vizyonda. Hayatı boyunca ona yoldaşlık yapacak olan ilk göz ağrısı, Sylvia’nın bile sormadığı ama çevresindeki insanların sorguladığı ve kendi oluşturduğu dosyalarla –Robert Allen Zimmerman-

TAM BİR BİLİNMEZ Mİ? ANLAYANA HERŞEY Mİ?

Yıldızlararası (2014) ile başlayarak; “Beni Adınla Çağır” filmi (2017) ile giderek kariyerinin doruklarına çıkacağını ufak ufak veren, TIMOTHEE CHALAMET’i, bugün 83 yaşında olan Bob Dylan olarak sadece izlemiyoruz. Filmin içinde pek çok şarkıyı, aynı şekilde gitar ve mızıka kullanarak da söylüyor.

Artılarına artı katarak, genç yaşta o da, Oscar kırmızı halısında, EN İYİ ERKEK OYUNCU adayı olarak yürüyecek. (Hemen bir önceki yazıya magazin ilavesi, o da Oğlak burcu)

GİTAR MÜZSİYENİN KADINIDIR

BOB DYLAN, hayatı boyunca gerçek kadınını bulabilmiş midir, filmin içinde verilmeye çalışılan, biraz açık kapı bırakmış gibi olsa da, anlayan anlayabiliyor. Bu kısımlar, izleyicinin tasarrufunda. Netice itibari ile filme arşiviyle katkısı olan ve döneme damgasını vuran birkaç müzisyenden biri olarak yer alan Joan Baez’n bile geride bırakan, bir Sylvia, gerçekliği var.

Çünkü Sylvia, onun aynı zamanda terapisti, en yakın dostu. Zorda kaldığında, tek arkadaşı.

1969, LAY LADY LAY

Bu şarkı dâhil olmak üzere birazdan bahsi geçenlerin hiçbiri, filmde yok tabii ki.

1961 yılından başlayarak, American Folk Müziğinin, temellerini oluşturan Woody Guthrie’yi hastane ziyareti ile başlayan, onun için bestelediği, eseri sunması ile film açılır.

Fakat yolculuğunda, iki eşi ise hayatından geçen sevgili gibi gösterilmiş. Oysa ilk eşi oyuncu / model Sara Dylan’dan beş çocuğu (biri evlatlık) olmuş ve Bob Dylan’ın, ilk çıkış yılları olan Altmışlar ve yetmişler, dediğimizde ilham kaynağı olan tek kadın.

Öyle ki 1975 yılında albümü, Blood on the Tracks, evliliklerini anlatır. Hatta Dylon’n, Renaldo ve Clara olarak yönetmiş olduğu filmde, Clara, rolü ile karısına övgü yaptığı ifade edilir.

İkinci eşi, Carolyn Dennis ise bir şarkıcı, filmde “Joan Baez ile turneye gideceğini bana söylemeyecek miydin?”diye aktarılan ve bir kokteylde tanıştırılan siyahî kadın.

Ve Dylon’n, kendisine: Herkes bana sahip olmak istiyor, dediği.

Yönetmen,  James Mangold, onun “anlaşılamamış” olması üzerinden filmi büyüterek, bir erkeğin bilinmezliklerini, birazda çapkınlıkları ile şekillendirmeye kalksa da gerçekleri hep tarih yazıyor. Netice de kurgu da olsa hayatında gerçekten yer etmiş olarak ve seven kadın profili olarak Sylvia’yı görmekteyiz.

Birbirlerini mesleki bakımından beslemeleri ve birlikte iş yapanlar genelde beraberdir, sözünü de yadsımayarak, üretim yapışlarındaki ve Menajerlerin her dönem paraya baktığı, altmışlarda da değişmiyor.

Onlar ne kadar çok birlikte sahne alırsa, o kadar iyiydi ama ikisi de muhalifti.

Dik başlı, Joan Baez ile Bob Dylan, hikâyesi, henüz yeni çömez olarak sahne almakta olan Joan Baez’n yorumladığı, umutsuz şarkısına, Folk Bar’ da, anında çeviri yapan ve umutsuzluklara sığınmamayı ve her zaman, her şeyin bir yolu olduğuna inancı ile açılan. Bob Dylan’ı geç anlayan Joan Baez, ile gelişen ve filmin sonunda jenerikte bahsedildiği gibi, birlikte olduklarını anlatacak kişi olarak da Joan Baez, bir albüm yapacaktır.

Bob Dylan’ın, 1961 yılı olarak müzik piyasasına fırtına gibi girişi ve kendi kişisel yolculuğunu başlatması ile birlikte, Joan Baez, plakları çok satmaktadır zaten. Bu arada yine filmde bahsedilmeyen, 1968 kuşağı için aynı zamanda aktivist de olan Joan Baez’in oyuncu, Davis Harris ile evli olduğudur. Çünkü ciddi bedeller ödemişlerdir o yıllarda savaş karşıtlığı ile Joan Baez ve eşi.

Ama filmin bütününde, hep ve her zaman farklı olan Bob Dylan’n, herkese farklı olunabileceğini ve uğraş verdiğiniz eylemler için de, derinleşemedikçe pek bir anlamı olmadığını ortaya koyacaktır.

Filmde, bir kadından bir diğerine koşan Bob Dylan’n uçarı halleri gibi görünse de üreten insanın yaşamdaki duruşu ve özgürlük savaşı güzel aktarılmış. Filmin bütününe baktığımızda, naif ve onu anlayan tek kişinin, sabırlı duruşu ile bir yere kadar Sylvia olduğunu görürüz.

Dylan, her zaman farklıdır. Bir kere insanların içini görür. İlk tanıştıklarında Sylvia’nın, Dylan’n yapmak istediği iş ile ilgili olarak “Kendini bulmak yani” deyişine.

-O, ne demek, bu ayakkabımı ki kaybettiğini bulacaksın!

Cevabını verecektir. Yaşama farklı pencereden bakan, gerçekliğin salt gerçeklik olması ve sonuna kadar da savunulması gerektiğini savunur. Yaptırımlara karşıdır.

Hele finale doğru, sizi de sisteminizi de tanımıyorum, deyişi örnek davranıştır.

Duruştur, omurga gerektirir.

Hayatında ki en önemli kadınlardan birisi olan Sylvia ile parasız döneminde, onun aldığı biletler ile izlediği, filmlere gidebilen Dylan’n, Sylvia’nın “Bizde Bety Davis filminde ki  gibi olacak mıyız?” sözü, finale doğru yerini bulacaktır.

Zamanla yorulan ve gözü önünde kaç kez şahit olduğu bir başkası ile flörtleşmelerine ve bitmek bilmeyen gelgit hallerine verdiği cevapta oldukça güçlüdür.

“Dayanamıyorum artık, ben senin sirk de gördüğün (plaka döndürme) gösterideki tabak gibi hissediyorum, kendimi” diyerek, terk eder.

Benzer şeyi, Joan Baez’de de görürüz, istediğin zaman girip çıkamazsın, olarak ki bu şarkılarına yansıyacaktır( It Ain’t Me Babe / Bob Dylan -1964) Bu şarkıyı birlikte düet yaparlar.

Her güzel işte, bilhassa müzik olunca ama ortaya çıkmayıp, sahne arkasında kalmayı seçen, Bradley Cooper, bu projede var mı, henüz araştıramadım, sadece film çıkışı, sevgili Atilla Hocama ilettim.

Bob Dylan, henüz hayatta iken filminin olması, güzel bir olay ayrıca.

Savaş sevmeyen, adeta yeteneğini tıpkı bizde ki âşıkların sazını kullanması gibi anında üretebilme yetisi ile sunar. Az bulunur, yetenekleri ile Bob Dylan’ı tanıyabilmek, biz izleyebilenler için ayrıca yazarken, sevdiğimiz içinde araştırıp daha da öğrenebildiklerimiz ile bilgilerimizi perçinleşmiş olduk.

Kendi var oluş hikâyesini, güzel bir oyunculuk ve kural tanımayışının yanında, gerçek olması gerekenin, ne olduğunu, filmin en başında sadece yine Sylvia’ya söyler.

Müzik Festivallerinde, yanında olmasını istediği tek kişi, Sylvia.

“Bana ilhamı nereden buluyorsun, diyorlar çünkü ilham arıyorlar, ilhamları yok!”

Kıskançlık, öfke ve hep benim olsundan çok uzakta, zaten gerçek duruşunu da otostop yaparak hayranı olduğu kişiye giderken ve ondan miras, mızıkasını aldığında gösterecektir.

Sylvia ile birlikteliğinden ortaya çıkan ve filmde bahsedilen onu görmek, Doğan Güneş, dir.

EMEL SEÇEN

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *