İstanbul
Parçalı bulutlu
6°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
36,2997 %0
38,2217 %0.85
98.214,61 %2.382
3.432,60 0,19
Ara

Hayali transfer haberleri ve nemalananlar

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Hayali transfer haberleri ve nemalananlar

Spor yazarı Bağış Erten, “Transfer masası açıldı ama herkes biliyor, zarlar hileli” yazısında futbol endüstrisinin transfer çılgınlığını anlatıyordu. “Nihayete ermeyeceği bilinerek ortaya atılan isimlerden, akıl almaz paralardan” söz ediyor, bir araştırmanın bulgularını aktarıyordu:
 “24 Aralık-13 Ocak tarihleri arasında Fanatik, Fotomaç, Sabah, Milliyet ve Hürriyet gazetelerinde Fenerbahçe’ye 48, Galatasaray’a 46 oyuncu yakıştırılmış. Kimler yok ki listede? İlginçtir, koca transfer okyanusunda aynı isimlere ‘sarkıyorlar’.  Oysa Fenerbahçe ve Galatasaray’ın son 10 yılda devre arası transfer ortalamaları toplam 5’i zor geçiyor.”

Transfer dönemi, Erten’in, Gazete Oksijen’deki yazısında sözünü ettiği araştırmadan sonra 29 gün daha devam ettiğine göre, bu gazetelerde Fenerbahçe ve Galatasaray’ın transfer listesine eklenen futbolcu sayısı o araştırmada belirtilenden çok daha fazla olsa gerek.

Fakat transferler 11 Şubat’ta sona erince gördük ki, Fenerbahçe sadece 4, Galatasaray ise 7 oyuncu almış! Düşünün beş gazete, bu iki takım için onlarca oyuncunun adını ortalığa saçıyor ama bunlardan çok azı gerçekleşiyor. Sadece bu gazeteler de değil, hemen tüm futbol medyası, transfer dönemlerinde böyle habercilik yapıyor; olmadık isimler ortalığa atılıyor, saçılıyor.

Beşiktaş’ın yeni teknik direktör seçimi konusundaki haberler de futbol medyasının transferler konusunda ne denli isabetli bilgi verdiğinin başka bir kanıtı. Yine bu beş gazetedeki haberleri taradım. Beşiktaş’ın yeni teknik direktör adayları olarak Roger Schmidt’ten, Nico Kovac, Paulo Fonseca, Roberto Mancini, Rudi Garcia, Felix Magath, Slaven Bilic, Markus Gidsol, Massimiliano Allegri, Martin Siegbert ve İgor Tudor’a kadar çok sayıda ismi yazmışlar! Ama Norveçli teknik direktör Ole Gunnar Solskjaer’i hiç tahmin edememişler. Beşiktaş’ın, Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) bilgi verdiği güne kadar ruhları bile duymamış bu ismi.

Aslında “atmasyon” haberler, her transfer döneminde ve teknik direktör değişikliğinde devam ediyor. Yıllardır her seferinde onlarca futbolcunun adı yazılıyor, söyleniyor ama o isimlerden belki yüzde 10’u, belki 15’i gerçekten transfer ediliyor.

Peki neden böyle? Futbol habercileri, futbol takımları yöneticileri tarafından yanlış yönlendiriliyor olabilir mi? Bu mümkün. Fakat gazeteci dediğin her transfer döneminde kandırılmaz ki…Hem adı geçenlerin bazılarının asla gelmeyeceği de belli.

Belki de asıl neden, futbol yazarlarının reyting, tiraj ve okunma kaygılarından ya da futbol endüstrisinin parçası haline gelmelerinden kaynaklanıyordur! Ne de olsa milyon dolarların döndüğü bir endüstriden söz ediyoruz. Nema büyük, transfer haberlerinden nemalanan da çok…

Sözcü ve Nefes’in tiraj yarışı

Sözcü ve Korkusuz’dan ayrılanların Nefes’i kurmasından beri bu üç gazetenin tirajlarındaki değişimi merakla izliyorum. Nefes, 19 Aralık’ta yayına başladığında Sözcü’nün tirajı 100 bin, Korkusuz’un da 54 binin üzerindeydi. Nefes ve Korkusuz’un satış fiyatı 10 lira iken, Sözcü’nün fiyatının 15 lira olduğunu da belirteyim.

Odatv, Nefes’in ikinci gündeki tirajını 73 bin olarak verdi. Medya Takip Merkezi’ne göre de 16- 22 Aralık haftasında Sözcü’nün tirajı 101 bin, Korkusuz’un 54 bin, Nefes’in de 44 bin oldu. 30 Aralık-5 Ocak haftasında Sözcü’nün tirajı ilk kez 85 bine, Korkusuz’un 50 bine düştü.

Sonra Nefes’in tirajı yavaş yavaş yükselmeye başladı ve 27 Ocak-2 Şubat haftasında 50 bini geçti. Aynı hafta Sözcü’nün tirajı 79 bin, Korkusuz’un da 47 bin oldu. Garip bir eğri çiziyor bu üç gazetenin tirajları. Sözcü, bir ara 76 binlere kadar inen düşüşünü durdurmuş görünüyor.

Nefes, Sözcü ve Korkusuz dışındaki gazetelerden de okur kazanmış olabilir. Son iki aylık süreçte Türkiye, Sabah, Hürriyet ve Akşam gibi gazetelerin tirajları yaklaşık aynı kaldı ama ilginç olan Milliyet’in 60 binlerden 50 binlere, Aydınlık’ın da 10 binlerden 2 binlere düşmesi. Anlaşılan, okuduğu gazetesinden mutsuz ve arada kalan bir okur kitlesi var. Bakalım önümüzdeki günlerde nasıl bir seyir izleyecek bu okurların gazeteler arası yolculuğu…

Tabii tirajın, satılan değil basılan gazete sayısı olduğunu da anımsatmalıyım. Basılanların ne kadarının satıldığı konusunda ise maalesef bilgi yok

Erdoğan’ın sözleri düzeltilmeliydi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özel’in, “Bertolt Brecht'in 'Halkın Ekmeği' şiirini okursa grup toplantısında prompterdan, ben diyeceğim ki 'cahil değil” sözlerini yanıtlarken, eski yanlışını da bir kez daha yinelemiş:

“Ziya Gökalp’e ait olan bu şiiri okumamdan dolayı 1 yıllık bir cezaya çarptırıldım. Şiir okuyup okumadığımı orta öğretimden üniversiteye tarih söyler. Ama sayın Özel’in kendisinin ne denli şiir okuma kabiliyeti var bilemem.”

Erdoğan’ın 1999’da cezaevine atılmasına neden olan “Minareler süngümüz, kubbeler miğferimiz, camiler ise kışlalarımızdır” ifadelerinin Ziya Gökalp’in “Asker duası” şiirinden alındığı doğru değil. O şiirde böyle dizeler yok.

Bu sözlerin gerçek kaynağı, Ankaralı şair M. Cevat Örnek’in “İlahi Ordu” şiiri. Örnek, bu şiirine “7 Dağın çiçeği” (1966) ve “Gülden dikenden” (1974) kitaplarında yer vermişti.

Erdoğan, Ziya Gökalp’e mal etme yanlışını 2011’de Meclis’teki konuşmasında da söylemişti. O zaman da Malumatfuruş’ta şiirin Ziya Gökalp’e değil M. Cevat Örnek’e ait olduğu yazılmış, yanlış düzeltilmişti. Murat Bardakçı gibi yazarlar da şiirin Cevat Örnek’e ait olduğunu yazdı. Buna rağmen Erdoğan’ın aynı yanlışı defalarca tekrarlaması artık bilinçli bir tercih.

Ama medyada Erdoğan’ın yanlışı haberlerde düzeltme notu bile konulmadan aktarıldı. Hatta Akşam, günler sonra bir de “Özgür Özel şiiri yanlış okudu” haberiyle yanlışı bir daha tekrarladı. Okur ve izleyiciler göz göre göre yanıltıldı.

 Yanlışlar konusunda gazetecilerin sorumluluğu Erdoğan’a değil, okur ve izleyiciyedir. Yanlışı aynen aktarmak değil düzeltmek zorunludur gazetecilikte.

 “Öcalan’ın mektubu” haberlerinin yanlışı

“Cemil Bayık: Öcalan’ın mektubu elimize ulaştı” haberini akşam saatlerinde önce Sterk TV, PKK’ya yakın medya kuruluşlarından Sterk TV geçti. Ardından Mezopotamya Ajansı da aynı başlıkla tekrarlayınca haber, hızla yayıldı. Onlarca haber sitesi duyurdu bu gelişmeyi.

Fakat Artı Gerçek’in “Mektup iddiasına KCK’den yanıt: ‘Bazı malumatlarımız oldu” haberinde Bayık’ın sözleri farklı aktarılıyordu. Ben de Kürtçe bilen bir arkadaşımdan, PKK yöneticilerinden Cemil Bayık’ın, bu haberlerin asıl kaynağı olan Sterk TV’deki söyleşisini izlemesini rica ettim. O da izleyip bana yazdı:

“Cemil Bayık, programda ‘Öcalan bize bir mektup gönderdi’ demiyor. ‘Türk medyasında bir mektup öne çıktı. Bunun üzerine bazı malumatlarımız oldu. Biz de bunu değerlendirdik” diyor.”

Bu durumda Sterk TV’nin ve ona dayanan haberlerin tümü yanlıştı. Anlaşılan haberin duyulduğu akşam, kesip yapıştırma alışkanlığıyla araştırmadan aynen kopyalamışlar. Ama sonra yanlışı düzeltebilirlerdi, yapmadılar. Sterk TV ve Mezopotamya Ajansı bile düzeltmedi.

Onunla da kalmadı, Yeni Yaşam, iki gün sonra ilk sayfadan “Bayık: Mektup elimize ulaştı” haberiyle yanlışı tekrarladı. Aynı gün, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları da basın toplantısında “Öcalan’ın mektubu”na ilişkin bir soruya “Sayın Öcalan’ın örgütünün yaptığı açıklamaları basından izledik. Kendilerine bir mesajın ulaştığına dair bilgiyi kendileri kamuoyuyla paylaştılar” yanıtını verdi. Aslında o da yanlış haberlere atıfta bulunmuş oldu.

Öcalan’ın mektubu Kandil’e iletilmiş olabilir, onu bilemem. Bildiğim şu, Bayık haberleri yanlış, dolayısıyla Hatimoğulları’nın sözleri de bilgi vermekten uzak. Şimdi yapılması gereken, gazeteciliğin devreye girerek mektubu araştırması ve karanlık noktaları aydınlatması.

Tabii yeni bilgileri yazarken de yanlış haberleri düzeltmek ve okurlara açıklama yapmak şart. Okurlarına gerçeği borçlu hisseden “bağımsız gazetecilik”in gereği budur.

ATV dizisinde göze saplanan şiş

RTÜK’ün iktidar yanlısı kanalları korumasına ilişkin yeni örnek, ATV’nin “Can Borcu” adlı dizisi. E-posta gönderen M. Akın Güre adlı okur, bu dizideki “çocuk istismarı”, “şiddet” ve “suça teşvik” sahnelerinden yakındı:

 “Dizide telefon mesajları üzerinden para ödülü vaadederek gençleri suça teşvik eden bir şebeke var. 6. Bölümde bir arabanın kaportasını çizen çocuk video ile kanıtlamak şartıyla 2000 lira verilerek ödüllendiriliyor. Dizide bu olay adım adım seyirciye izlettiriliyor. İkinci olay daha dehşet verici. Şebeke aynı kız çocuğundan bu kez cam kırıklarını çocuk bahçesine bırakmasını istiyor. Çocuk şişe kırığı parçalarını oyun bahçesindeki kaydırağın iniş yerine bırakıyor.

 7. bölümde de Hande, işyerinde çalışan kadınları odasındaki delikten ‘dikizleyen’ patronun gözüne delikten şiş sokuyor. Cezalandırma ile kadın tacizine karşı olma yan yana getiriliyor; hukuk ve kanunla hak arama çözümünü ıskalıyor. RTÜK’ün hattına şikâyet ettim.”

Dizinin o bölümlerine baktım. M. Akın Güre’nin tespitleri doğru. Çocuklara, para karşılığı yine çocuklara yönelik suç işletilme sahneleri de ürkütücü, adamın gözüne şiş sokulması da.

Elbette kötü karakterler, kötülükler de dizilerde işlenir; ama şiddeti olanca vahşiliğiyle göstermek gerekmez. Şiddeti olanca çıplaklığı ile göstermeden de imgeler yaratarak anlatmak mümkündür. Zaten filmler, diziler gibi görsel sanat ürünleri, imgeler yaratabildiği oranda izleyenin zihninde etkili izler bırakır.

Belli ki, birçok yeni dizide olduğu gibi ATV’nin “Can Borcu”nda da sanatsal yaratıcılıktan eser yok. Onun yerini ticari kaygılar alıyor. Bakalım RTÜK, bu dizideki kötülükleri görecek mi?

Tek cümleyle:

Basın Konseyi, “Herşey onlara güzelmiş” ve “Ayşe Barım’ın medyadaki tiranlığı” haberleri ile Necla Zarakol ve kızı Ayşe Zarakol’u, menajer Ayşe Barım üzerinden Gezi olaylarına ve Osman Kavala’ya bağlayarak iftira attığı gerekçesiyle Yeni Şafak’ı kınama kararı verdi.

Sabah, “Sahte bankacı cezayı yedi” haberinde sunucu Cansu Canan Özgen’i dolandırmaktan mahkum olan kişiyi, soyadını gizleyerek Mustafa A. diye yazdı. 

Akşam’ın “Sanal alemde ölüm”, Türkiye’nin “Sahte alkol zehirlenmesi” haberlerinde “sahte alkol” yerine “sahte rakı” ya da “sahte içki” yazılmalıydı; zira alkol gerçek, üretilen sahte.

DHA, Hürriyet, Cumhuriyet, Haber7, “Et skandalına büyük ceza” haberinde uygunsuz koşullarda et taşıyan marketin adını yazmadı; fotoğrafta da Yunus Market ismini flulaştırdı. 

BirGün, Cumhuriyet, Nefes ve Veryansın TVnin, “İhraç edilmeyen teğmenlere de ‘anket yapılmış: Yanınızda kimler vardı” haberinde “anket” değil “soruşturma” denilmesi gerekirdi.

Yeni Şafak, “dijital gıda yardımı” yapan bir şirketin tanıtım metnini haber gibi ve “Bu bir ilandır” uyarısı koymadan “P… ile SGK priminden %100 muafiyet” başlığıyla yayımladı. 

Milliyet, otomobilini, aynasını kıran motokuryenin üzerine sürerek, ağır yaralanmasına neden olan ve tutuklanan sürücüyle ilgili habere “Hangisi haklı tartışması” başlığı attı. 

Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu, “Hızır Orucunun ilk gününde Alevi federasyon başkanları, inanç önderleri ve yöresel federasyon başkanları” için akşam yemeği düzenledi.

ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: [email protected]

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *