İstanbul
Kapalı
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
39,0493 %6.25
42,7585 %6.14
3.797,42 % 6,07
83.464,74 %0.824
Ara

Nazım Hikmet Bugünün de şairidir II*: …Ve Karayılan’ın hikayesi

YAYINLAMA:
Nazım Hikmet Bugünün de şairidir II*: …Ve Karayılan’ın hikayesi

“Nazım hikmet, daha uzun yaşasaydı, bugünleri de anlatsaydı diyebileceğim fazla bir şey yok.” Zaten anlatmış.

Misal: Karayılan’ın hikayesi

Kuvayı Milliye destanı, “Onlar” isimli şiirinden sonra “1. Bab Yıl 1918-1919 Karayılan’nın Hikayesi” ile başlar.

İstanbul, İzmir, Manisa, Menemen, Aydın, Akhisar… Adana, Antep, Urfa, Maraş… Memleket işgal altındadır.

“(…) Yaralıydı, yorgundu, fakirdi millet,

En azılı düvellerle dövüşüyordu fakat,

dövüşüyordu, köle olmamak için iki kat,

iki kat soyulmamak için.”

 

“(...) ve istiklali yakıp yıktıkça düşman

Dağa çıktı mavzerini, nacağını, çiftesini kapan

Ve çığ gibi çoğaldı çeteler”

 

“(…) Ateşi ve ihaneti gördük.

Dayandık,

dayandık her yanda,

dayandık İzmir’de, Aydın’da,

Adana’da dayandık,

Dayandık, Urfa’da Maraş’ta, Antep’te”

 

Karayılan, karayılan olmadan önce, Antep köylüklerinde ırgattır. “Yaşıyordu bir tarla sıçanı gibi/ ve korkaktı bir tarla sıçanı kadar.” Düşman Antep’e girince, Antepliler onu saklandığı fıstık ağacın indirir, altına bir at çekip eline de bir mavzer verirler.

Düşman tepeleri tutmuş, Antepliler, düz ovada sıkışmıştır. Topçu ateşi altındadırlar. Karayılan, Karayılan olmazdan önce, bir gül fidanını kendine siper yapmış, namluya tek fişek sürmeden yüzü koyun yatmaktadır.

Antepliler yiğit kişilerdir, lakin düşmanın topu vardır. Antepliler ovayı düşmana terk etmek üzeredir.

 

“(…) Karayılan olmazdan önce

umrunda değildi Karayılan’ın

Kıyamete dek düşmana verselerdi Antep’i.

Çünkü onu düşünmeye alıştırmadılar

Yaşadı toprakta bir tarla sıçanı gibi,

Korkaktı bir tarla sıçanı kadar.”

 

Gül fidanını kendine siper edip, dibinde yüzükoyun yatarken, ak bir taşın altından kara bir yılan kafasını çıkartır. O anda bir kurşun gelip, yılanı kafasından vurur. Yılan devrilir.

 

“(…) Karayılan

Karayılan olmazdan önce

Kara yılanın encâmını görünce

Haykırdı avaz avaz

Ömrünün ilk düşüncesini:

“İbret al, deli gönlüm,

Demir sandıkta saklasan bulur seni

Ak taş ardında kara yılanı bulan ölüm”

 

Karayılan ilk aydınlanmasını yaşar. Fırlar siperden, atılır ileriye.

 

“(…) Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp,

bir tarla sıçanı kadar korkak olan,

fırlayıp atılınca ileri

bir dehşet aldı Anteplileri

seğirttiler peşince.

Düşmanı tepelerde yediler

Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp,

Bir tarla sıçanı kadar korkak olana

KARAYILAN dediler.”

 

***

Karayılan bugün yaşasa… köylük yerde geçinemeyip, şehrin çeperlerine sığınsa… Motokuryelik, inşaatta işçilik, lokantada garsonluk yapıyor olsa…veya iyi kötü okumuş, memurluk, öğretmenlik, mühendislik, doktorluk yapıyor olsa… veya emekli maaşıyla geçinmeye çalışıyor olsa… “Uzun dişli İngiliz” veya “Şapkası horoz tüylü İtalyan” veya “Mavi üniformalı Fransız” yok artık ama koşullar daha ağırdır.

Ev kiraları, mutfak giderleri, elektrik, doğalgaz faturaları, okul masrafları… Hukuka, sağlığa eğitime erişim güçlükleri yedi düvelden daha zorludur.

Benim merak ettiğim; gül fidanı ardında siperdeyken, vurulan yılanla aydınlanıp, ömrünün ilk düşüncesini haykıran Karayılan’ı, bugün ne aydınlatırdı? Ne olsaydı, nasıl bir şey olsaydı da bugünün Karayılan’ı “İbret al deli gönüm” diye avaz avaz haykırırdı.

Bu sorunun cevabını bilmiyorum. Bugün yaşasaydı, Nazım Hikmet bilir miydi, onu da bilmiyorum. Ama Karayılan’ın kendisi de bilemezdi.

***

 

“(…) Koyun gibisin kardeşim,

gocuklu celep kaldırınca sapasını

sürüye katılıverirsin hemen

ve adeta mağrur, koşarsın salhaneye.

Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,

hani şu derya içre olup

deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf

Ve bu dünyada, bu zulüm

senin sayende.

Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer

ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak

kabahat senin,

- demeğe de dilim varmıyor ama –

kabahatin çoğu senin, canım kardeşim”

 

1947’de yazılan bu satırlar, bugünler için yazılmış gibi. Değil mi?

 

***

*Nazım Hikmet, bugünün de şairidir I

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *