Muhalif Özel / İnanç Uysal
AK Parti de kendi siyasal tarihi içinde bu yolu çeşitli defalar kullandı aslında, seçimlerden önce ya da hemen seçimlerden sonra yapılan bu referandumların seçmenleri konsolide etmek açısından kullanışlı olduğu da genel kanaat. Ancak durumun tam olarak böyle olmadığı örnekler de var. Mesela 1961 Anayasası için yapılan referandum yüzde 61.7 ile kabul edilmiş olmasına rağmen, 4 ay sonra yapılan seçimlerde DP’nin devamı niteliğindeki AP, CHP’nin hemen ardından sadece 2 puan farkla yer almıştı.
Ya da 1982 Anayasası yüzde 92 ile kabul edilirken; 12 Eylül Cuntası tarafından açıkça desteklenen MDP yüzde 23 oyda kalarak 3. Parti olabilmişti.
Bu iki örnek elbette olağanüstü durumlar ama mesela 1987’de siyasi yasakların kaldırılması için yapılan referandumun ardından yüzde 49.84 hayır oyunu gören Özal süratle erken seçim kararı almış ancak iktidarda kalmasına rağmen sadece yüzde 36.3 oy alabilmişti.
AK Partili yıllarda ise yapılan referandumlar ya seçim öncesi ya da seçim sonrasıydı. Mesela 2007 referandumu seçimlerden hemen sonra yapıldı. 2010 referandumu ise seçimlerden önce. AK Parti “Yetmez ama evet” diye tanımlanan referandumun ardından yüzde 49.8 oy almayı başarmıştı. Tekrarlanan 2015 seçimlerinin ikincisinde de oylarını korumuş ve 49.5 oya yine ulaşmıştı.
2017 yılındaki sistem değişikliği referandumunda ise yüzde 51.41 evet oyuna ulaşan AKP-MHP bloğu 2018 seçimlerinde de toplam yüzde 53 üzerinde oy almıştı. Ancak burada AK Partinin oyları yüzde 42.5 a kadar gerilemişti.
AK Parti yine yeniden bir referandumla seçmen kitlesini kontrol etme hamlesine girişiyor. Bu sefer farklı olarak konuyu Kılıçdaroğlu’nun açmasını da avantaja çevirmek isteyerek.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü serbestisine “yasal güvence” çağrısının ardından CHP bu konuda bir yasa değişikliği önerisini Meclis Başkanlığı’na sunmuştu.
Kılıçdaroğlu’nun bu hamlesini kendilerine verilmiş pas olarak gören ve “Bizim de golü atmamız lazım” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 5 Ekim’deki partisinin grup toplantısında “Aileyi de güçlendirecek şekilde başörtüsüne anayasal güvence” çağrısı yapmıştı.
Başörtüsü konusunda ilk başta anayasanın 10 ve 24. maddelerinde değişiklik yapılması üzerinde durulduğu öğrenilmişti. Ancak son olarak anayasanın din ve vicdan hürriyetini düzenleyen 24. maddesine bir fıkra eklenmesi, aile ilgili 41. Maddeye de “ailenin kadın ve erkeğin evlenmesiyle oluştuğuna” ilişkin hüküm konulması görüşü benimsendi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da durumu bu şekilde kamuoyuyla paylaştı.
Türkiye'de eşcinsellere evlilik hakkı tanınmıyor ancak anayasada buna dair bir engel de bulunmuyor.
AK Parti’de geçen hafta yapılan Merkez Karar Yönetim Kurulu toplantısında CHP destek vermese de, muhafazakar tabana sahip siyasi partilerin desteğiyle, paketin referanduma götürülebilecek kadar oy alabileceği konuşuldu. AK Parti kulislerinde konunun her şekliyle kendilerine yarar sağlayacağı fikri de hakim.
Ancak ne olursa olsun anayasa değişikliğinin Meclisten geçmesi imkansız görünüyor. Referandum için ise Millet ittifakının dışarıdan 26 oya ihtiyacı var. HDP zaten konuya tamamen karşı duruyor. CHP de olayın siyasi bir hamle olduğunu düşünüyor. İktidar kanadının bu anlamda tek umudu İYİ Partiden gelebilecek oylar.
Ancak İYİ Parti Genel Başkanı Akşener konunun ilk açıldığı günden itibaren “zamanı değil” tepkisi vererek duruşunu net şekilde ortaya koydu.
Bahadır Erdem: “Şu an gerekli olan referandum sandığı değil seçim sandığıdır”
Yine de şu anki matematikte en önemli unsur olarak dikkat çeken İYİ Parti’nin ne yapacağı en önemli soru. Biz de Muhalif olarak bu soruyu İYİ Parti’nin Hukukçu Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem’e sorduk:
Erdem, “Elbette öncelikle metni görmemiz lazım ama Sayın Genel Başkanımızın da dediği gibi şu an gerekli olan bir referandum sandığı değil bir seçim sandığıdır. Vatandaş önce seçimini yapmalıdır, sonrasında ne gerekiyor diye bakılır. Önce ülke bu sıkışmışlıktan kurtulmalıdır. Yine Genel Başkanımızın ifadesiyle kapanan değil kanayan yaraların üzerine gidilmelidir. Onlar tedavi edilmelidir” dedi.
Erdem, kadınların nasıl giyinecekleriyle ilgili konunun zaten onların doğal ve insani hakları olduğunu söyledi. Bu konuda İYİ Parti’nin zaten olumsuz bir tavrının olmadığını ve olamayacağını belirten Erdem, “Devletin ve hukukun görevi de budur. Ancak bugün yapılmaya çalışılan bu değil seçime yönelik bir siyasi hamledir. Anayasamızda zaten din ve vicdan hürriyeti güvence altındadır. Mesele yasalar yapmak anayasayı değiştirmek değil yasaları nasıl uyguladığınızdır. Bu konuda da bazı uygulama yanlışları yapıldı ama şu anda yok. Evrensel hukuk ve insan hakları açısından bakıldığında bu tip haklar için ayrıca yasa ya da anayasa değişikliklerine de gerek olmamalıdır” diye konuştu.