Muhalif Özel / Oğuz Büber
Türk gazeteci Can Dündar, yazısına çocukken televizyondan izlediği Western filmlerine atıf yaparak giriş yapıyor:
“Çocukken Türk televizyonlarında yayınlanan Western filmlerinde; başlarına ödül konulmuş, haydutlar için hazırlanan “Aranıyor” posterleri görürdüm. 2022 yılının son gününde, 61 yaşındayken bu benim başıma geldi adeta. İçişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde “Terörist Aranıyor” listesinde kendi adımı ve fotoğrafımı gördüm.
Bir vahşi batı posteri gibi bir ödül vaat ediyordu: Yakalanmamı sağlayacak bilgi için yaklaşık 500.000 Türk Lirası ödeme vardı (yaklaşık 27.000 $).”
Böyle bir rezaleti hak edecek ne yapmış olabilirim? Son altı yıldır Almanya’da yaşıyorum; internet ve radyoda bağımsız bir gazeteci olarak çalışıyorum.”
Kendisinin de bir haydut gibi arandığını söyleyen Dündar adının altında yaza nota dikkat çekti:
“İsmimin altında yer alan bir nota göre; 2016 yılında Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı bir darbe girişimi planlamakla suçlanan Pensilvanya'da ikamet eden din adamı Fethullah Gülen'e bağlıyım. Oysa ki adamı hiç görmedim.”
Dündar neden terörist sayıldığının gerçek nedenini ise şöyle açıkladı:
“Listede olduğumu varsaymamın gerçek nedeni ise şu: 2015 yılında İstanbul'da Cumhuriyet gazetesinin genel yayın yönetmeniyken, Türk istihbarat teşkilatı MİT'in Suriye'deki İslamcı militanlara yasadışı yollardan silah sevk ettiğine dair fotoğraf ve videoların yer aldığı bir haber yayınlamıştık. Haberin “devlet sırrını” ortaya çıkardığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, devlet televizyonuna verdiği demeçte, “Bu haberi yazan bedelini ağır ödeyecek; onu cezasız bırakmayacağım.” ifadelerini kullandı.
Sözünü tuttu. O yazı çıktıktan altı ay sonra tutuklandım ve 92 gün boyunca tutuklu kaldım. Anayasa Mahkemesi tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldım, Türkiye'den ayrılmayı başardım ve 2016'daki askeri darbe girişiminden sonra geri dönmemeye karar verdim.
Birkaç yıl sonrasında, bir Türk Mahkemesi beni devlet sırlarını elde etmek ve yayınlamaktan gıyabımda 27 yıldan fazla hapis cezasına çarptırdı. Bu arada hükümet sahip olduğum her şeye el koydu.
Altı yıl sonra adımı terör listesine ekleyen Erdoğan beni yine tehdit ediyor.”
Yıllar sonrasında kendisine yönelik tehditlerin devam ettiğini belirten deneyimli gazeteci, bu durumdan yalnızca kendisinin değil bir çok ismin mustarip olduğunu şöyle belirtiyor:
“Dünyanın dört bir yanında, sürgündeki Türk rejimi muhaliflerinin başına gelen durum da bu.
Erdoğan onları ya kaçırıp Türkiye’ye geri getirmeye ya da yaşadıkları yerde cezalandırmaya çalışıyor. Bu amaç doğrultusunda istihbarat teşkilatını, yasadışı faaliyet gösteren haydutları hatta diplomasiyi bile kullanıyor.
Freedom House'un 2021 tarihli bir raporuna göre Erdoğan rejimi; 2016'dan bu yana ABD, Avrupa, Orta Doğu, Afrika ve Asya'da 31 ülkede muhaliflerin peşine düştü. Rapora göre 58 iade veya kaçırma vakası bildirildi. Ayrıca, “Bu kadar çok sayıda ülkeden, bu kadar çok sayıda infaz gerçekleştiren başka bir devlet olmadı” deniliyor. “
Dündar muhalif isimlere bazı örnekler de veriyor:
“İşte birkaç örnek:
Suriye'ye yasadışı silah sevkiyatında MİT'te çalışan eski bir Türk özel kuvvetleri subayı olan Nuri Gökhan Bozkır.
Sedat Peker, bir zamanlar Erdoğan'a sadakatiyle tanınan, hüküm giymiş bir mafya babasıdır.
İsveç’ten iadesini istenen Bülent Keneş.”
Türkiye’nin “Arananlar” (Wanted) listesinin bir şerif duvarına asılmış postere sığmayacak kadar uzun olduğunu söyleyen Dündar, Dünya’nın Erdoğan’ın zorbalık ve şantajına boyun eğdiği sürece bu durumun devam edeceğini belirtiyor.
The Washington Post'ta yer alan yazının tamamını okumak için tıklayınız.