İşte o konuşmalar:
ZEYNEL EMRE (İstanbul) : Bir mesele var, bir türlü bu meseleyi kapatamıyorsunuz. İstanbul seçimlerinin hukuka aykırı şekilde tekrar edilmesiyle birlikte başlayan bugüne kadar geldiğimiz süre içerisinde sabah kalkıyorsunuz İstanbul, akşam yatana kadar İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve birbirinden ilginç, birbirinden enteresan yeni içtihat yaratacak kadar özel olacak şekilde hukuk uygulamaları görüyoruz. Bu Parlamentoda avukat sayısı çok, bildiğim kadarıyla burada meslekte birinci sırada avukatlar var. Ben buradaki tüm avukatlar başta olmak üzere herkese şunu sormak isterim: Türkiye Cumhuriyeti'nde Türk Ceza Kanunu'nun 125'inci maddesinden yani hakaretten, kamu görevlisine hakaretten iki yıl yedi ay on beş gün ceza alan başka birini tanıyor musunuz? Bildiğiniz böyle bir örnek var mıdır?
Değerli arkadaşlar, şimdi bu tartışma devam ederken bir ima, bir konuşma böyle, bir televizyon programlarında falan konuşulur düzeye geldi. Nedir o? Efendim, İstanbul'a kayyum atanabilirmiş. Tabii, ben şahsen böyle bir ahmaklığın olabileceğine ihtimal vermiyorum (CHP sıralarından alkışlar) Amma velakin şu hususu vurgulamakta fayda var. Millet iradesini siz tanımazsanız, milletin seçtiği iradeyi yok sayarsanız -sizin Anayasa'ya, kanunlara uymamanız, artık bu, bardağı taşıran son hamle olur- Anayasa ve hukuka aykırı davranışlarınız ve tutumunuz sonrasında meşruiyetini kaybetmiş bir Hükûmet olursunuz, kimse sizi de tanımaz; bunu da bu şekilde not düşelim.
KADRİ ENİS BERBEROĞLU (İstanbul) : Bakın, ben hapishaneye de kanunsuzluğa da hukuksuzluğa da alışık bir kardeşinizim, bundan dolayı da bu beş sene içinde bir kere bile şikâyet etmedim. Şikâyet etmememin sebebi: Hakikaten Adalet ve Kalkınma Partisinden farklı olarak demokrasinin üç işlevinin birbirinden ayrı olması gerektiğine, yürütme, yargı ve yasamanın birbirinden ayrı olması gerektiğine samimiyetle inanmamdı ama artık o umudu kaybettim hele Ekrem İmamoğlu davasında yapılanları gördükten sonra şuna emin oldum ki İstanbul'u tekrar kazanmaktan başka çaresi olmayan bir partinin her türlü hukuk dışı işleme başvurabileceği konusunda en ufak tereddüt yaşamamak lazım.
Bakın, neden bahsettiğimi söylemek için sadece bir örnek vereyim. Biliyorsunuz, birinci derece mahkemeler 3 kişi, 3 hâkimden oluşur, istinaf yani temyiz, ara temyiz diyelim, yine 3 kişiden oluşur. Yani benim bütün bu dava süreçlerinde 6 hâkimle yargılanmam lazım idi. Tahmin edemeyeceğiniz için soru şeklinde formüle etmiyorum, kaç hâkimle yargılandım biliyor musunuz? Benim lehime parmağını kaldıran hâkim değişti. İstinaf cezamı bozdu, aynı gece özel kararnameyle Kemal Kılıçdaroğlu'na ceza vermeyen hâkimler, benim istinaf hâkimlerim özel kararnameyle yılbaşı gecesi değiştirildi. Tanıdık geliyor mu? Gezi davası gibi. Tanıdık geliyor mu? Ekrem İmamoğlu davası gibi. Bakın, bunları şundan anlattım: Umurumda değil, ben niye yattığımı biliyorum, yattığım her günden de mutluyum, tekrar gerekirse tekrar yatarım, bu kadar basit. (CHP sıralarından alkışlar) Hiç kimsenin bu konuda tek bir tereddüde kapılmasını istemem, ne niyetim ne haddim zaten böyle bir şeyi söylemek amma velakin karşınızda konuşma yapıyorum, saygıdeğer milletvekilleri gibi ben de bu Meclisteyim. Anayasa Mahkemesine uymayan bir birinci derece mahkemeye rağmen ve onun hâkimini Bakan Yardımcısı yapan bir zihniyete rağmen. O yüzden, ben, burada kendi konuşmamı kesiyorum ve müsaadenizle sözü Ekrem İmamoğlu'na bırakıyorum çünkü bugün eski mesleğimden herhâlde ilham alarak o basın toplantısında söylenen bazı cümleleri şimdi kayyumdan falan bahseden, millet iradesini ayaklar altına almaya çalışan artık hangi siyasi parti üzerine alınırsa onlar için söyleyeceğim: "Ben, vatandaş Ekrem İmamoğlu olarak sokak sokak gezeceğim. Adalet arayışına çıkmış milyonlarca insanla meydanlarda buluşarak gök kubbeyi başınıza yıkacağız. Milletimiz Saraçhane'den yükselen "adalet" "hukuk" ve "demokrasi" sesini duymuş, bu sebeple de bu buluşmalarda bir araya geleceğiz." Bakın, "hak" "hukuk" "adalet" diye bir şeyi herhâlde siz bile duydunuz. Yani Adalet ve Kalkınma...
KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla) : O, benim içeri girdiğim gün başlayan adalet yürüyüşünün simgesiydi; iki defa iptal ettiniz, birinde yenildiniz, birinde hezimete uğradınız; tekrar hezimete meraklıysanız buyurun gelin, İstanbul'a el koyun. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) Değerli milletvekilleri, bu ucube tek adam yönetimi sürerken ülkede güçler ayrılığı, denge denetleme yokken, temel hak ve özgürlüklerimiz askıdayken, yargı bağımsızlığını yitirmişken siz 1 değil bin vakıf kursanız, 100 değil binlerce haber yaptırsanız da yok ettiğiniz itibarımızı toparlayamazsınız. İşte, en yakın örnek bir başka güzel kentimiz İstanbul. Şu İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu'na yaptıklarınız ortadayken, bu kurduğunuz Antalya Vakfı kırıp döktüklerinizi toparlayamaz. İstanbul'da 16 milyon İstanbullunun iradesini çalmak istiyorsunuz, İstanbul'u kaybettiniz diye İmamoğlu'na kumpas üzerine kumpas kuruyorsunuz. Seçimleri hukuksuz biçimde yenilettiniz, başaramadınız, uydurma gerekçelerle davalar açtınız, olmadı, tamamen uydurma bir ahmak davası açtınız "Ben buna ceza veremem." diyen hâkimi sürdünüz, yerine getirdiğiniz hâkime zorla mahkûmiyet cezası verdirttiniz. Şimdi de AKP'den milletvekili adayı olan bir müfettişi "terör soruşturması" diye İstanbul'a gönderdiniz, amaç İmamoğlu'ndan kurtulmak, amaç İstanbul'un zenginliğini İstanbullular değil eskiden yaptığınız gibi bir avuç yandaşınız yesin. Bir taraftan, 16 milyon İstanbullunun iradesini kurduğunuz kumpaslarla yok sayacak, gasp edeceksiniz, öte taraftan ise Türkiye'yi tanıtalım diye böyle vakıflar kuracaksınız, milyonlar harcayacaksınız. Ne kadar para dökseniz de ne kadar haber yaptırsanız da olmaz, tutmaz değerli arkadaşlarım.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) : Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çünkü mesele İmamoğlu meselesi değil, 16 milyon İstanbullunun meselesi, millet iradesi meselesi. Ne yaparsanız yapın, İstanbullu da kendi iradesine sahip çıkacak. İşte, Saraçhane Meydanı'nda toplanan yüz binler bir kez daha gösterdi o kararlılığı, o iradeyi. Sadece İstanbul mu? Hayır, Türkiye'nin geri kalanı da o iradeye sahip çıkıyor. Şehirlerimizde, köylerimizde on milyonlarca insan bu adaletsizliklere, bu kumpaslara, bu zulümlere isyan ediyor, direniyor ama az kaldı, millet size öyle bir ders verecek ki sandıkta, öyle bir ders verecek ki bugün yangından mal kaçırır gibi çıkardığınız bu vakıflarınız, adrese teslim, kişiye özel bu emeklilik koltuklarınızın hiçbiri ama hiçbiri sizleri kurtaramayacak.