Oğuz Büber – Muhalif Analiz
Ülkemizde, sadece 2024 yılında 357 kadın erkekler tarafından katledildi. Üstelik daha bu yılı bitirmedik bile.
Sokaktaki, toplumsal ve siyasal hayattaki eşitsizlikten yani toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden güç alan bir şiddet bu.
Kadınları anne ya da aile ferdi olduğunda dikkate alan, birey olduğunda ise görünmez davranan siyasi iktidarın da bunda büyük bir payı var tabii.
Kadına yönelik şiddete karşı en değerli mücadele dayanağı İstanbul Sözleşmesi’nden tek gecede çıkmak da bunun bir tezahürü.
Türkiye’de kadınlar her gün; şiddetle, yoksullukla, işsizlikle, iş sahibiyse mobingle, yaşam tehdidiyle mücadele etmekte.
Ülkemizde kadına yönelik şiddet konusunun ne denli ciddi olduğuna bir de dışarıdan bir gözle bakalım.
Türkiye, Dünya Ekonomik Forumu’nun cinsiyet eşitliği raporunda 146 ülke arasında 129. sırada yer alıyor ve bunun yanı sıra OECD ülkeleri arasında kadına yönelik şiddet oranı en yüksek ülke olarak dikkatler çekiyor. (Ülkemizde 15 - 49 yaş arası ortalama 100 kadından 32’si eşinden şiddet görüyor.)
İlk sırayı kimselere bırakmayan ülkemizde, son 10 yılda ise 2534 kadın katledildi.
Koruma önlemlerindeki önemsizliğe dikkat çekmek istiyorum:
Ayağında elektronik kelepçe varken kadın öldüren,
Cezaevinden izin alıp eşini katleden,
Onlarca defa koruma talebi talep etse de öldürülen kadınlar,
Polis karakolundan çıktıktan hemen sonra katledilenler.
Neler yok ki?
Sadece İstanbul Sözleşmesi bu soruna büyük oranda engel olmaktaydı.
Kadına şiddet, kadın erkek eşitliği konusundan bağımsız değil tabii ki.
Kadına yönelik şiddetle mücadele, yalnızca yasalarla düzenlenerek sonuç alınacak bir konu değil, aynı zamanda toplumsal bilincin de bu sürece destek vermesi gerekli.
Fakat günlük hayata yansıyan emarelere baktığımızda göstergeler hiç de iç açıcı değil.
Televizyon ekranlarında reytinglerde ilk sıraya oynayan ne kadar dizi varsa, her birinde muhakkak kadına yönelik şiddetin izlerini görüyoruz.
Ve son olarak dikkatimi çeken oldukça vahim bir durum var…
Spotify isimli dünyaca ünlü müzik dinleme platformunu muhakkak biliyorsunuzdur. Platform her yılın sonunda tüm dünyada kullanıcılarının en fazla dinledikleri şarkıları, albümleri ve podcastleri listeliyor. Bu derleme sonucunda haliyle ülkenin de en çok dinlenen şarkısı ve şarkıcısı ortaya çıkıyor.
Spotify Wrapped 2024 isimli sonuçlar dün paylaşıldı. Dikkatimi çeken ‘Cıstak’ isimli 2024’ün en çok dinlenen şarkısı oldu.
Zevkler ve renkler konusuna girip, yeni nesil rap tarzını eleştirmek niyetinde hiç değilim. O başka bir konu başlığı.
En büyük problem; kadın cinayetlerinin zirvede olduğu, kadın haklarının hiçe sayıldığı bir ülkenin en çok dinlenen şarkısının dilinin tamamıyla cinsiyetçilik ve taciz içeren sözlere sahip olması…
Yani yukarıda satırlarca anlattığımız büyük sorun aslında halk tarafından da hiç garipsenmiyor.
O sözlere bir göz atalım mı?
“Adı Katarina, verdim tam arasına
Dedi, ‘Lütfen tekrar gel ara sıra’Melis Niş-taşı University kasa (valla)
Müziğimi cinsiyetçi bulmuş, hoş bakmamış
Bana hoş bakarsın, söyle kaç paraya?Tanıştım Bebek’te, adı Natasha
Dedim, ‘Uzatma bebek, yat aşa’Biraz sempatik birazcık zorbayım
İstediğim olucak çünkü neden olmasın?Hadi cıstak, cıstak, cıstak
Manitalar ıslak, ıslak, ıslakHatun Bella Hadid, etti fena beni
Eğer ki bakan olursa ona -ra yedi,”
Şarkı sözlerinde Rus kadınlarını (kullanılan isimlerden anlayabiliyoruz) fuhuş objesi olarak görmekten cinsiyetçi bakış açısından gurur duymaya kadar kadın karşıtlığının her boyutu yer alıyor. Ve bu parça herhangi bir tepkiye maruz kalmadan bir ülkenin en fazla dinlenen şarkısı olabiliyor.
Kadına yönelik şiddet konusunda yazının başından beri iktidar ve yetkili organlarının tutumunu sorguladım ve sorumlu tuttum ancak toplumumuzun da bu konulardaki duruşu takdire şayan…
5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü kutlu olsun.