İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4679 %-0.04
36,6762 %0.23
3.511.629 %2.251
3.057,91 0,15
Ara
MUHALIF GAZETECILIK DÜNYA Tugay Uluçevik: “İki devletli çözüm” söylemi kesin ifadelerle yaygınlaşmıştır

Tugay Uluçevik: “İki devletli çözüm” söylemi kesin ifadelerle yaygınlaşmıştır

"Gazze'deki savaş faciasının ve çatışmaların Orta Doğu’ya yayılma tehlikesinin milletlerarası camiayı ihtilâfta gerçekleri görmeye ve gerçekçi düşünmeye sevk ettiğinin somut işaretleri ortaya çıkmaya başlamıştır." ifadelerini kullanan Tugay Uluçevik'in X üzerinden yaptığı paylaşım dikkat çekti.

Emekli büyükelçi Tugay Uluçevik'in X'te yaptığı paylaşım şu şekilde;

Gazze'deki savaş faciasının ve çatışmaların Orta Doğu’ya yayılma tehlikesinin milletlerarası camiayı ihtilâfta gerçekleri görmeye ve gerçekçi düşünmeye sevk ettiğinin somut işaretleri ortaya çıkmaya başlamıştır.

“İki devletli çözüm” söylemi kesin ifadelerle yaygınlaşmıştır.

Son defa Brezilya’da Rio de Janerio’da toplanan G-20 Dışişleri Bakanları toplantısında konu hakkında açıklanan ortak görüş “barışa götürecek tek yol iki devletli çözümdür” şeklinde olmuştur.

Toplantıya katılan AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ve AB Komisyonu Başkan yardımcısı Josep Borrell “Bu kez tüm uluslararası toplumun iki devletli çözümün uygulanmasına kendini adamaya hazır olduğu görülüyor" demiştir.

“Bu gerçekçi duruş keşke bölgede otuz binden fazla masum insan vahşice öldürülmeden ortaya çıkabilseydi” demekten kendimi alamıyorum.

Sözlerime şunu da ilâve etmeden geçemiyorum:

Milletlerarası camia, 16 Ağustos 1960 tarihinde Lefkoşa’da imzalanan ve aynı gün yürürlüğe giren Antlaşmalarla Ada’daki iki toplumun eşit ortak kuruculuğu temelinde kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Yunanistan’ın belgelenmiş desteğiyle Kıbrıs Türk halkına 21 Aralık 1963’den itibaren uyguladığı askerî şiddet hareketleriyle ve çeşitli ekonomik baskı yöntemleriyle 3 yıl, 4 ay, 5 gün sonra yıkan Kıbrıslı Rumların 1960 Anayasası’na aykırı olarak kurduğu sözde Hükûmeti, BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarihli ve 186 sayılı kararına dayanarak  sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” Kıbrıslı Türkleri de temsil eden meşru “Hükûmeti” kabul etmiştir.

O  tarihten sonra Kıbrıslı Rumlar Ada'da çözüme ihtiyaç duymaz ve çözümsüzlükten de rahatsız olmaz duruma gelmiştir.

Milletlerarası camia, keşke basiretli davranıp çeşitli açılardan Ada’daki ve Ada ile ilgi gerçekleri görebilseydi ve 11 yıl süreyle Kıbrıs Türk halkına reva görülen şiddet uygulamalarının ve maceracı teşebbüslerin yol açtığı çatışmalara, ciddi bölgesel gerginliklerin yaşanmasına meydan vermeseydi.

Temennim odur ki, milletlerarası camia, Kıbrıs adasında ve bölgesel plânda kalıcı barış için heba edilen geçen 60 yıl içinde yaşanan acı olaylardan, gerginliklerden dersler çıkararak ve Kıbrıs Rum Yönetimi’nin ve Yunanistan’ın şimdi samimiyetsizce savunur göründükleri iki toplumlu, iki kesimli federal çözümü öngören Annan Plânı’nı  24 Nisan 2004 tarihindeki referandumlarda Türk tarafının kabul etmesine karşılık, Rum tarafının yüksek bir oy oranıyla reddettiği olgusunu da hatırda tutarak, başta İngiltere, ABD, Fransa ve AB olmak üzere ( bunlara Rusya ve Çin de dahil edilebilir) BMGK’nin ve BMGS’nin – muhtemelen gizli diplomasi yoluyla - halen yapmakta olduğu gibi, yeniden federal çözüm yönünde hayalî hedefler peşinde koşmak yerine, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) ve Türkiye’nin kesin kararlılıkla yöneldikleri “egemen eşitlik temelinde iki devletli” çözüm hedefinin gerçekleşmesi için basiret ve yaratıcılık göstersin! KKTC’nin diplomatik yoldan siyasî tanınması yönünde gerçekçi adımlar atsın!

1968 yılının Ocak ayında BM’de  hazırlanan Sekretarya içi bir uzman raporunda, o dönemin şartlarında bile - Kıbrıs sorununun siyasî çözümünün anahtarını Kıbrıs Türk tarafının - kısa süreliğine de olsa – devlet olarak tanınması teşkil ettiği kaydedilmiştir. Bu rapor Sekretarya içinde hasır altı edilmiştir.

Bu görüş, 56 yıl sonra bugün KKTC’nin kalıcı tanınmasının ve Türkiye’nin garantörlük statüsünün sürdürülebilir çözümün zaruri unsuru olduğu gerçeği ışığında hatırlanmalıdır.

Tarih devletlerarası ilişkilerde hüsran dolu pişmanlıkların liderler ve insanlık için sonradan fayda etmediğinin örneklerini barındırmaktadır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *