Boykota karşı olanların alışverişleri, iklim krizinin en büyük sponsorları

2 Nisan Tüketim Boykotunun ekonomiye etkisi günlerce konuşuldu. Hatta hükümetin bakanları aldılar alışveriş sepetlerini ellerine o mağaza senin bu mağaza benim dolaşıp durdular. Kimileri bu boykotun ekonomiye hiçbir etkisi olmadığını kimileri de yaklaşık 65 milyar TL olan ülkenin günlük alışverişinin sekteye uğradığını açıkladılar. Açıklanmayan bir şey vardı; bu boykotun iklim krizine olan yansıması.
Tüketim, özellikle seragazı emisyonlarının artmasında kilit bir faktördür. Daha az tüketerek, sera gazı salınımını da azaltmış oluruz. Sorumlu tüketim modeli, bu nedenle en mantıklı ve sürdürülebilir çözüm yollarından biridir. Evet, 2 Nisan Boykotu demokrasi adına, adalet adına yapılmış bir boykottur ancak tüketim açısından da büyük farkındalığın yaşandığı gündür. Gördük ki bir gün alışveriş yapmaz isek hayatta kalabiliyoruz. Burada anlamamız gereken fazla ve gereksiz tüketime karşı da bir duruş sergileyebiliriz. Tüketim azaldıkça, üretim de azalır ve sonuç olarak, çevresel etki de minimuma iner.
Bugün, hepimizin karşı karşıya olduğu en büyük küresel tehditlerden biri olan iklim krizi ile mücadelede, aslında elimizden gelen en etkili araçlardan biri tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmek. Bu bağlamda yapılan bu boykot çağrısına katılmak, sadece bir protesto değil, aynı zamanda gezegenimize yapacağımız ciddi bir katkıdır. Çünkü bu boykot, tam anlamıyla tüketimi azaltmak demektir. Ve ne de olsa, iklim krizi ile mücadelede sayılan en temel önlemlerden biri de doğru ve sorumlu tüketimdir.
Buna karşın, boykota karşı çıkan bazı bakanların yaptığı alışverişler, sanki iklim krizine birebir destek verircesine bir anlam taşıyor. Ne yazık ki, bu bakanlar genellikle “Tüketim yaparak ekonomi canlanır” diye açıklamalar yaparken, aynı zamanda iklim krizine karşı verdikleri mücadeleyi kendi alışveriş çılgınlıkları ile sorgulatıyorlar. Yani, boykota teslim olmayalım yapabildiğimiz kadar alış veriş yapalım derken aslında bir nevi iklim krizinin itici gücü gibi oluyor.
“Boykota karşı olanların alışverişleri, iklim krizinin en büyük sponsorları gibi!”
Bu tür alışverişler, aslında yalnızca cebimizi değil, dünyayı da daha sıcak hale getirme çabasıdır. Hangi bakanın hangi markadan alışveriş yaptığı önemli değil; ancak son derece önemli olan, bu tüketimin gezegenimize olan etkisidir. Çünkü her bir alışveriş, o ürünün üretim sürecinde açığa çıkan karbon salınımlarına katkı sağlar ve bunun sonunda iklim krizine yol açar.
Peki iş dünyası bu boykotu hangi açıdan değerlendirdi dersiniz? Elbette ekonomik açıdan.
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “Üreten istihdam sağlayan, yatırım yapan şirketlerin hedef haline getirilmesi ve boykot yanlış. Şirketlerimiz siyasi tartışmaların dışında tutulmalı” dedi.
ASKON Genel Başkanı Orhan Aydın, “Süreci bu boyuta çekmek, ülke ekonomisini hedef almak bir duruş değil aksine akıl tutulmasıdır” dedi
TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, ticaret durdurulmamalı çağrısı yaptı.
MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı, boykotun “Yerli ve milli sermayeyi zayıflatmaya ve küresel sermayeye alan açmaya yönelik açık bir girişim” olduğunu savundu.
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan da “ülkemizdeki ticari hayatı sekteye uğratacak, üretim hayatında olumsuz sonuçlar doğuracak çağrılar konusunda dikkatli ve duyarlı olunmalıdır” dedi.
Hiç biri de kalkıp “Tüketimi azaltmak sera gazlarının azalmasına yol açabilir. Bir günlük boykotun tüketim alışkanlıklarını azaltma üzerindeki etkisi çok büyük olmasa da, toplumsal farkındalık yaratmak ve insanların daha bilinçli bir şekilde sorumlu tüketim yapmalarına olanak tanıyabilir” demedi, diyemedi.
Boykota destek vererek, demokrasi ve adalet krizine çözüm ararken, doğru ve sorumlu bir şekilde tüketim yaparak, aslında iklim değişikliğini engellemek için güçlü bir adım atıyoruz. Tüketimi kısıtlamak, geleceğimiz için verdiğimiz en önemli savaştır. Bu savaşta boykot, bizim silahımız; çünkü bazen, yapılacak en iyi şey hiçbir şey yapmamaktır. Bu da demek oluyor ki, gereksiz harcamaları kesmek ve doğayı korumak için ilk adımı atmak, hem çevremiz hem de geleceğimiz adına çok daha anlamlı olacaktır. Bu tür boykotlar, insanların sorumlu tüketim alışkanlıkları geliştirmelerine yardımcı olabilir ve büyük ölçekteki değişimlere ilham verebilir.