Muhalif Özel / Hülya Özmen
Eski Ankara Cumhuriyet Savcısı Bülent Yücetürk, kamuoyuna açıklanmasının ardından bazı kesimlerin temel hak ve özgürlükler konularında yeterli bulmadığı Altılı Masa’nın Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa taslağının daha ilk adım olduğunu söyledi. “Eksikler giderilir, sosyal taraflar değerlendirir ama tek adam sisteminden vazgeçilmez ise dönülmez bir viraja girilebilir” diyen Yücetürk, taslağın yetersiz bulunmasından çok neler kaybedilebilir endişesini taşımanın daha akılcı olabileceğine dikkat çekiyor. Yücetürk’e göre, “Anayasada ne yazdığı kadar nasıl uygulandığı da önemli bir konu. Anayasayı tanımayan, kanun takmayan, yargı kararlarını uygulamayan bir yapı mı yoksa tam tersi mi hayata geçecek. Önümüzdeki en önemli aşılması gereken baraj bu”.
Genel olarak bakıldığında Anayasa değişiklik önerisinin dönemsel olarak Türkiye’nin son 20 yılında meydana gelen hukuksuzluklara karşı bir tepki teklifi olduğu değerlendirilebileceğine ve Türkiye’nin normalleşmesi gerektiğine vurgu yapan Yücetürk, “Seçimlerde demokratlar ve otoriterler yarışacak. Seçmen ülkenin anayasal kaderini de belirleyecek” dedi.
Eski Ankara Cumhuriyet Savcısı Bülent Yücetürk, Muhalif’in sorularını şöyle yanıtladı:
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yani tek adam yönetimi sadece ekonomik krizin sorumlusu değil
Genel olarak bakıldığında Anayasa değişiklik önerisinin dönemsel olarak Türkiye’nin son 20 yılında meydana gelen hukuksuzluklara karşı bir tepki teklifi olduğu değerlendirilebilir. Sonuçta getirilen Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, anayasa değişikliği önerisi, bir öneri olduğundan ve yeni seçilecek Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yapılacak ve sivil toplum kuruluşları, barolar, üniversiteler ve olayın bizatihi tarafı olan yüksek yargı organları tarafından değerlendirilecek olması Türkiye’nin yapılacak seçimler sonrasında normalleşmeyle beraber daha demokratik bir iklimin oluşacağı dikkate alındığında mevcut 12 Eylül Anayasasının izlerini hala taşıyan ve birçok anti-demokratik hükmü içinde barındıran anayasanın bir bütün olarak ele alınıp Türkiye’nin daha demokratik, çoğulcu, insan haklarını gözeten, temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan kuvvetler ayrılığı ilkesini bütün ruhuyla yansıtan yeni bir anayasa yapılacağı umuduyla mevcut öneri bu koşullarla olumlu bir öneri olarak değerlendirilebilir.
Çoklu bir kriz yaşanıyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yani tek adam yönetimi sadece ekonomik krizin sorumlusu değil. Aynı zamanda kurguya dayalı davalar, savunma hakkının yok sayılması, uzun tutukluluk, adamına göre adalet, rüşvet çarkı gibi nedenlerle bir ‘adalet krizine’ de neden olmuştur. Yargıyı silah olarak kullanan bir sistem var. Adalete olan güven yeniden tesis edilmeden ekonominin düzelmesi ya da ifade özgürlüğü gibi konulardan bahsedemeyiz. Kendilerinden olmayan herkesi ‘terörist’, ‘FETÖ’cü’ diye yaftalayan zihniyetin adaleti sağlaması ve ülkeyi içinde bulunduğu krizlerden çıkarması mümkün değil.
Seçimlerde demokratlar ve otoriterler yarışacak
Altı liderin hedeflediği, üzerinde tam mutabakat sağladığı konular ifade özgürlüğü açısından önemli adımlar atıyor. Bu taslak daha ilk adım. Türkiye’nin normalleşmesi gerekiyor. Seçimlerde demokratlar ve otoriterler yarışacak. Seçmen ülkenin anayasal kaderini de belirleyecek. Altılı masanın hazırladığı taslağı yetersiz bulunmasından öte daha neler kaybedilebilir bunun endişesini taşımak daha akılcı gibi geliyor. Eksikler giderilir, sosyal taraflar değerlendirir ama tek adam sisteminden vazgeçilmez ise dönülmez bir viraja girilebilir. Altılı masanın anayasa taslağına bir başlangıç olarak bakılabilir. Öte yandan anayasada ne yazdığı kadar nasıl uygulandığı da önemli bir konu. Anayasayı tanımayan, kanun takmayan, yargı kararlarını uygulamayan bir yapı mı yoksa tam tersi mi hayata geçecek. Önümüzdeki en önemli aşılması gereken baraj bu….
20 yıllık AKP iktidarı döneminde..
Altılı Masa, 84 madde de değişiklik öngören Anayasa değişiklik taslağını kamuoyu ile paylaştı. Temel hak ve özgürlükler konusunda yeterli olmadığı konusunda eleştiriler dikkat çekiyor. Bu eleştirilerde haklılık payı olabilir mi?
Genel olarak bakıldığında özgürlükçü ve demokratik bir içeriğe sahip olduğu söylenebilir. Eleştiriler genel olarak metnin temel hak ve özgürlüklerle ilgili olan kısmının çok uzun ve ayrıntılı düzenlendiği yönündedir. Bunun böyle olmasının sebebi 20 yıllık AKP iktidarı döneminde temel hak ve özgürlüklerin anayasada yer almasına rağmen uygulamada bunlara uyulmaması ve temel hak ve özgürlüklerin çok kolay bir şekilde ihlal edilmesine duyulan bir tepki olarak ayrıntılı bir düzenlemeye gidilmiştir.
Önerinin 12. maddesiyle insan onuru, temel hak ve hürriyetlerin temeli olarak kabul edilmiş, dokunulmaz kılınmış ve devletin temel işlevi insan onurunu korumak ve ona saygı göstermek olarak tanımlanmıştır.
Önerinin 13. Maddesi ile hürriyetin esas, sınırlamanın ise istisna hükmü getirilerek baskıcı 12 Eylül Anayasasının temel dayanağından ayrışmıştır.
Önerinin 25. Maddesi düşünce, kanaat ve ifade hürriyeti başlığı altında ifade hürriyeti eklenmiş ve düşüncenin ve ifade hürriyetinin önünde engel olarak oluşan keyfi sınırlamalara bir bariyer konulmuştur.
Önerinin 28. Maddesi basın ve yayın ile ilgili hükümlerle basın hürriyeti önündeki sınırlamalar kaldırılmıştır.
Önerinin 34. Maddesi ile toplantı ve gösteri hakkı bir hürriyet olarak tanımlanmış ve bu hak güçlendirilmiştir.
Milletvekili dokunulmazlığının üye tam sayısının salt çoğunluğu kriteri
- Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması zorlaştırılırken kesin hüküm giyme nedeniyle düşme halinde Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru sürecinin bitmesi kriteri getiriliyor. Bu konuda daha önce yaşanmış tartışmaları bitirir mi?
Milletvekili dokunulmazlığının basit çoğunluk yerine üye tam sayısının salt çoğunluğu kriteri getirilerek milletvekili dokunulmazlığının siyasi saiklerle kaldırılmasının önüne geçilmek istenmiştir.
Milletvekilliğinin düşürülmesinde Enis Berberoğlu olayının yaratmış olduğu garabeti kaldırmak için Anayasa Mahkemesi bireysel başvurusu sonucunun beklenilmesi ve tüm yargısal sürecin bitmesi halinde milletvekilliğinin düşürüleceği kriteri getirilmiştir.
Yüksek Mahkemelerin yapısının, oluşumunda getirilen önerilerle Anayasa Mahkemesi’nin tek adam rejimine göre üyelerin çoğunluğunun tek adam tarafından seçilmesi yerine üyelerin çoğunluğunun meclis tarafından nitelikli çoğunlukla seçilmesi usulü getirilerek daha demokratik bir yapı getirilmesi hedeflenmiştir. Teklifte üye kaynağında savunma içinden üye sayısı arttırılarak daha çoğulcu bir yapı oluşturulmaya çalışılmıştır. Bununla ilgili yapılacak eleştiri, Yüksek Yargı içinden ve Barolar Birliği içinden seçilen üyelerin doğrudan seçilmesi yerine meclis tarafından seçilmesidir. Oysa ki meclis tarafından Yüksek Mahkeme üyelerinin belirlenmesi de sonuç itibariyle siyasi saiklerle yapılacak seçimdir. Bu nedenle üye kaynağının Yüksek Mahkemeler ve Türkiye Barolar Birliği’nden yapılacak seçimlerin doğrudan seçilmesi mahkemenin yapısını daha demokratik hale getireceği düşüncesindeyim. Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısı arttırılıp ayrı daire kurularak Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru yoluyla oluşan iş yüküne çözüm bulunmaya çalışılmıştır.
İnceleme kapsamı dışında kalan kanun hükmünde kararnameler için de denetim yetkisi getirildi.
--Taslakta, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru alanının sosyal haklar da kapsayacak biçimde genişletilmesi öngörülüyor. Neleri içerir bu sosyal haklar?
Değişiklikte AYM'nin 4 daire ve bir genel kuruldan oluşması, üye sayısının 15'ten 22'ye çıkarılması da var. Üyelerden 20'si TBMM, ikisi Cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor. Bu neyi değiştirir, ne gibi yarar sağlayabilir.
Bireysel başvurunun kapsamı genişletilerek sosyal haklar dahil edilmiş ve yine inceleme kapsamı dışında kalan kanun hükmünde kararnameler için de denetim yetkisi getirilmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek kurulunun yapısı AKP’nin iktidar olduğu dönemlerde sürekli olarak tartışma konusu olmuş, 2010 referandumu yapısı değiştirilmiş ama 2017’de referandumla getirilen düzenlemede kurulun yapısına tamamen tek adamın hâkimiyeti altına sokan bir düzenleme olmuştur. Bu durumu düzeltmek için kurulun yapısı tamamen değiştirilerek hakimler ve savcılar kurulu şeklinde iki kurul düzenlemesine girmekte, hakimler kurulunun üye kaynağı çeşitlendirilerek daha çoğulcu bir yapı oluşturulmaya çalışılmış yine hakimlerin bağımsızlığı anlamında coğrafi teminat getirilerek hakim bağımsızlığı güçlendirilmeye çalışılmış, kurulun üzerinde bir vesayet organı gibi çalışan Adalet Bakanı ve Bakan Yardımcısı kurumdan çıkarılmıştır. Yine Anayasaya göre hakimlerin idari görevleri açısından Adalet Bakanlığı’na bağlı hükmü tamamen kaldırılmıştır. Savcılar kuruluyla da savcıları bağımsız ve tarafsız bir şekilde görevlerini yapabilmeleri için yeni oluşturulan kurul Avrupa Birliği ülkeleri örneklerinde olduğu gibi Adalet Bakanı, Adalet Bakanlığı Müsteşarı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Danıştay Başsavcısı kurulun doğal üyesi yapılarak, meclisten de kurula nitelikli çoğunlukla meslek içerisinde ve Türkiye Barolar Birliği’nden üye seçilerek kurulun yapısı daha demokratik bir hale getirilmeye çalışılmıştır.
Daha önce yüksek mahkeme olarak kabul edilmeyen Sayıştay ve Yüksek Seçim Kurulu da bir yüksek mahkeme gibi yapılandırılmış, özellikle Yüksek Seçim Kurulu kararlarına karşı Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yolu açılmıştır. Danıştay’ın üye kaynağında özellikle cumhurbaşkanı tarafından seçilen üyelerin seçim usulü değiştirilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmesi usulü getirilmiştir.