Muhalif. Özel / Hülya Özmen
15 Eylül 2022 günü saat 09.10'da görülecek 36’ncı duruşmanın Musa Anter cinayeti bakımından son duruşma olacağı, 20 Eylül günü geldiğinde dava ayrılarak hakkında zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmesi bekleniyor.
Gazeteci yazar Musa Anter 20 Eylül 1992 tarihinde, Diyarbakır’da uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi. Anter’in öldürülmesi hakkında bir soruşturma başlatılmış olsa da 90’lı yıllar boyunca Anter ve diğer siyasi cinayetler hakkında ortaya çıkan bilgilere rağmen soruşturma derinleştirilmedi. 2004 yılında, eski bir itirafçı olan Abdulkadir Aygan’ın Özgür Gündem Gazetesi’nde yayınlanan röportajlarında Musa Anter cinayetini gerçekleştirenin JİTEM timinin içerisinde yer aldığını ve cinayetin Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından planlandığını anlatması; kendisinin ve “Hogir” kod adlı Cemil Işık’ın cinayet sırasında bölgede oldukları, tetiği ise Hamit Yıldırım’ın çektiğini söyledi. Bu iddialar ancak 2009 yılında Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturmanın konusu yapılmıştır. Yeniden başlayan bu dava sürecinde; 2014 yılında Musa Anter Davası’nın, JİTEM Ana Davası’yla birleştirilmesi talebi davanın sürdüğü Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmiş, dava 2015 yılında Musa Anter Davası “güvenlik gerekçesiyle” Ankara’ya nakledilmiştir. Halihazırda Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmekte olan Musa Anter Davası’nın 15 Eylül 2022’de duruşması yapılacak olsa da; dava 20 Eylül 2022’de zamanaşımına uğrama tehlikesiyle karşı karşıya.
Kürtçe ıslık ve Meclis soruşturması
TBMM’de Musa Anter cinayetiyle ilgili araştırma önergeleri ve yazılı soru önergeleri bulunuyor. Genel Kurul ve komisyon toplantılarında da gündem olmuş bir isim Musa Anter. TBMM’nin 12 Nisan 2020 oturumunda HDP Ağrı Milletvekili Abdullah Koç, elli yıl önce Ape Musa (Musa Anter)’in gözaltında şiddete maruz kalmasının nedenini sorduğunda kendisine ‘‘Neden Kürtçe ıslık çalıyorsun?” diye bir cevap aldığını anlattı.
Meclis tutanaklarında Musa Anter konusunun da ele alındığı görülüyor. 1963 yılında eski bakanlarla ilgili açılan Meclis soruşturmasında ve hazırlanan raporda Musa Anter’in de konu olduğu görülüyor. Meclis tutanaklarından seçkiler şöyle:
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
83’üncü Birleşim
12 Nisan 2020 Pazar
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli halklarımız; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bu madde, seri yargılama, sulh ceza hâkimlikleriyle ilgili düzenlemeyi getirmektedir. Sulh ceza hâkimlikleri, bu iktidar döneminde kurulan ve militan mahkemelerdir. Bu mahkemeler, yargısız infaz yapan mahkemelerdir, bunu evvela belirtmek istedim.
Bakın, tam elli yıl önce Ape Musa (Musa Anter) gözaltına alınır ve şiddete maruz kalır. Sebebini sorunca, aynen “Neden Kürtçe ıslık çalıyorsun?” diye bir cevap alır.
TBMM Genel Kurulu’nda Usul Hakkında Görüşmeler
Dönem Usul Tartışmaları (4.8.2007-22.7.2010)
HASİP KAPLAN (Devamla) – Burada, ben geçen gün Kürtçe bir deyim kullandım, halk deyimidir. Osmanlıcadan Türkçeye geldik ama burada bilinmeyen bir dil olarak tutanaklara geçti. Buna kim karar veriyor? Meclis Başkanlığı mı? Peki, Orta Doğu’da 40 milyonun konuştuğu, “bilinmeyen bir dil” olan Kürtçe… Ocakta TRT 6 bilinmeyen bir dilde mi yayın yapacak? Şimdi, ben soruyorum size: Buraya Şaron geliyor İbranice konuşuyor, geçiyor tutanaklara. Abbas geliyor Arapça konuşuyor, tutanaklara geçiyor. Clinton geliyor İngilizce konuşuyor, tutanaklara geçiyor. Ben bu topraklarda büyüdüm, bu yaşıma geldim ben ana dilimi konuşuyorum bu tutanaklara geçmiyor. Meclis Başkanlığına da soru önergesi verdim cevap alamıyorum. Yetmedi, Başbakana verdim, soru önergesi verdim, cevap almadım. Bilinmeyen bir dil varsa Allah’tan korkun. Bakın, Ape Musa’nın, Musa Anter’in mahkemede söylediği bir şey var: “Tavuklar bile bir darı parçası gördüğü zaman birbirine hitap ederler: ‘Gıt, gıt, gıdak.’ Üç kelimelik dilleri var.” diye. Yani şimdi Ahmed-i Hani’yi, Fakiye Teyran’ı, Melaye Cıziri’yi, Dohuk’taki Kürt üniversitesini, Erbil’deki Kürt üniversitesini, Süleymaniye’deki Kürt-Ermeni üniversitesini, Moskova’daki Rusya’da açılan Kürt filolojilerini, Sorbonne’da açılan Kürdoloji enstitülerini, Londra’da açılan Kürt enstitülerini… Sonra da Türkiye’de milyonlarca insanınızın konuştuğu bir dili buraya “bilinmeyen bir dilde” diye veya nokta nokta geçirmek Meclis Başkanlığının tasarrufu değil midir.