İstanbul
Hafif yağmur
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
38,0671 %0.05
41,2679 %0.14
3.768,01 % 0,99
82.578,27 %0.233
Ara

“Cemre Sokağa Düşünce”

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
“Cemre Sokağa Düşünce”

Doğanın ritmi küresel ısınma yüzünden değişse bile bazı iklim cilveleri ısrarla devam ediyor. Eğer siz de “Saatli Maarif Takvimi”(SMT) meraklısıysanız, günlerin ne getireceğini meteoroloji tahminlerinden önce öğrenmenin ayrıcalığına sahipsiniz demektir. Aslında SMT “Dünya Meteoroloji Günü” olan 23 Mart 2025 Pazar günü için fırtına uyarısında bulunmuştu. Ama İstanbul’da hava o gün, 19 Mart 2025 Çarşamba günü patlayan adalet cüppesi içine saklanmış siyasi fırtınayı utandırırcasına günlük güneşlikti. Hafta sonu oy verme çağındaki akil baliğ her birey sabahın erken saatlerinden itibaren açılan üye ve dayanışma sandıkları önünde kuyruğa girdi ve oy kullandı. Sandık görevlileri heyecanlı ama sakin, ne yaptıklarının bilincindeydi. İnsanlar adeta vatani bir göreve koşarcasına akın akın sandıklara gitti. Tahrik yoktu, teşvik yoktu, sadece gönüllü bir katılım ve değişim talebi vardı. Topallayan adaleti tarafsız karar almaya yönlendirmek için bir uyarıydı bu. SMT sadece bir gün için yanıldı. 24 Mart sabahı yine fırtınalı bir haftaya günaydın dedik. Ama hava koşulları sokakların umurunda bile değil.  Hakkaniyete ve hukuka duyulan özlemin, adalete duyulan ihtiyacın ayak sesiyse meydanlardan duyulmaya devam ediyor. Sonucun ne olacağı belirsizliğini koruyor. Ancak halk vatandan ümit ışığını esirgemiyor. İnsanlar mezar taşlarına “vatan mahzun, ben mahzun” yazdırmak değil, iyi günler görmek, genç kuşaklara hakkaniyetten, adalet ve hukuktan şaşmayan bir ülke bırakmak isteğiyle direniyor.      

Cemrelerin Mevsim Müjdesi

Cemre, baharın habercisi. Amerikalı için “Köstebek(Ground Hog)” günü neyse, Cemre de bize o. Köstebek gününün bahar müjdesi kemirgen hayvanın, topraktan çıkıp gölgesine bakmasında. Oysa bizde yedi gün arayla, havaya,  su ve toprağa düşen cemrelerle kesin. Tınısı Türkçe gibi olsa bile aslında Arapça bir sözcük olan Cemre’nin anlamı akkor halinde ateş. İmre de denilen Cemre’nin gökte yükselen bir ışık olduğu, titreyerek toprağa düşüp buzu erittiği, otlara, ağaçlara su yürüttüğü düşünülse bile Mina’da Arafat’tan kayan kaya parçalarının da "Cemre" olarak anılması ve bunların “şeytan” taşlanmasında kullanılması, Cemre’ye kötülükleri yok eden bir keramet atfedildiğini çağrıştırmakta. Bu yıl yine birer hafta arayla 3 cemre 20 Şubat’ta havaya, 27 Şubat’ta suya ve nihayet 6 Mart’ta ise toprağa düştü. SMT ilk ikisinin fırtına eşliğinde düşeceğini uyardı. Üçüncüde artık ağaçlara su yürüyeceğini bildiğimiz için baharın eşiği atlamaya hazırlandığını hesapladık. Ama Mart soğukları yeniden başlayınca hiç şaşırmadık.  Zaten kapıdan baktırıp, kazma kürek yaktıran Mart ayını bilen bilir. Bahar başlasa bile kış ve kar bitmez. Bu Mart Cemre bir de zemheri soğukta sokağa düştü. 

Bahar Çeşitlemeleri

Nevruz, baharın başlangıcı kabul edilse bile Mart ayında gelmeye nazlanır. Ama baharın güzeli bozkıra gelir. Kırkikindilerin her akşam bir fasıl ıslattığı Ankara, bahara Mayıs’ta kavuşur. İstanbul baharı görmek için çiçek fırtınasından sonra Hıdrelleze kadar beklemek zorundadır. Doğa Nisan ve Mayıs aylarında tebahhur etmeye başlar. Güneşli bir sonbahar günü 4 Kasım 1956 da Sovyetler Birliği Macaristan’ı işgal etmişti. Ama hiçbir yerde o menfur olaya Bahar denmemişti. Oysa sıcak bir “eyyam-ı bahur” olan 20 Ağustos 1968 de Çekoslovakya’nın Sovyet tanklarıyla çiğnenmesi, tarihe Prag Baharı olarak kayıt düşüldü. Aslında bahar Sovyetlerin, yaz ortasında kış kâbusu ise Çekoslovakya halkınındı. Neden o müdahaleye Bahar dendiğini hala sorgularım. Arap Baharı ise 2010 sonrasında güneydeki şiddetli değişim rüzgârlarına verilen ad oldu. Olayların Bahar mevsimiyle benzerliği, Arap sokağının iyiye ve adalete, bahara öykünür gibi öykünmesiydi. Tunus’u, Mısır’ı, Libya ve Suriye’yi kasırgalar sarstı. Eli kanlı, yoz diktatörlerden kurtulmak, değişimin hedefiydi. Arap Baharı belki demokrasi değil, ama daha adil ve özgür yaşam özlemiydi. Tunus Baharı ile Ben Ali kaçtı, Mısır Baharı ile Mübarek kaybetti; Libya Baharı ile Kaddafi tarihten silindi.  Ürdün, Cezayir ve Fas değişimi nispeten kolay atlattı. Suudi Arabistan Muhammed bin Salman reformlarıyla kabuk değiştirmeye başladı. Suriye güz gülleri gibi hiç Bahar yaşamadı. İç savaş, işgalle sonuçlandı. Değişimin orada hangi mevsimi yaşadığı hala belirsiz.

Batı’nın Türkiye için Bahar ve Demokrasi Anlayışı

Demokrasi, hak, hukuk ve adalete duyulan özleme bahar yakıştırmasının mucidi yine Batı. Nitekim Arap Baharı deyimini ilk kullanan Marc Lynch bunun Filistin’deki indifada benzeri bir kalkış, doğanın uyanışı gibi bir uyanış, Rönesans gibi bir yeniden doğuş veya hatta devrim gibi bir değişim olduğunu söyleyince[1] kulağa hoş gelmişti. Tabii Batı Avrupa ve ABD için siyasi ve ticari ortaklarının demokrasi olup olmadığının önemi yok. Önemli olan onların istediklerine, çıkarlarına kendi şahsi bekaları için rıza göstereceklerin iktidarda olması.  İşlerine yaramadığı, çıkarlarına hizmet etmediği zaman vakitli, vakitsiz bir Baharla göndermek isterler. Şimdi ABD ve AB, bu yıl Türkiye’de dördüncü Cemre’nin sokağa düştüğünün farkında. Ama çıkarları gerektirdiği sürece Türkiye Baharından söz etmeyeceklerdir. Bahar kapıyı kırsa da bu ülke insanın hukuk ve adalet ihtiyacı umurlarında olmayacaktır. Zaten Batı’ya göre bir “Türkiye için yeterli Demokrasi” tanımı olmalı. Bu kendileri için iyi olan demek. Değişimi kendimiz tetikleyebilirsek ne ala!
 

[1]  Marc Lynch (2012). The Arab Uprising: The Unfinished Revolutions of the New Middle East. New York: Public Affairs.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *