Antropolog Laila Williamson, 1978 yılında bebek öldürmenin her kıtada yaygın olduğunu belirtirken özet olarak yayımlanan çalışmasında avcı toplayıcıdan, gelişmiş toplumlara kadar cinayetlerin görülmesini belirtmişti. Kadına dayatılan kürtaj dahil olmak üzere özellikle tarımda kullanılamayan kadının “çeyiz” sistemi uygulanan yerlerde kız bebeklerin öldürülmesinin olağan görülmesini, Batı’da bile, diyerek altını çizen ise Barbara Miller’di.
Ağırlıklı olarak toplumsal ve insanî bir mesele olan kadının yok sayılması, bugünlerde küçücük Narin için atmakta. Dünya var olduğu ve Adem’i sözde ayarttığı için cennetten kovulan Havva ve türevlerinin başına gelenler; bitmedi bitmeyecekte.
Çünkü bu bir tarihsel süreç. Bakarsak, Çin’in iki bin yıla yayılan bir kız bebek öldürme geçmişi var. Budizm, bunun kötü karma getireceğini belleklere sokmasa, genç kızlar dahil olmak üzere pek çok daha kız katledilmiş olacaktı. Hindistan’da çeyiz sistemi, direkt olarak kız çocuklarının ölümüne bilet nedeni olmuştur. Pakistan’da ise en başı çekenler arasındaki yerini, İslam hukukunun cezasına rağmen uygulamaya devam etmiştir. Doğu’ya doğru artan ataerkil sistem, yasa dışı hamilelik, kadın haklarının yeterince yasalar ile çerçevelenmemiş olması kendi gerçekliğini de kaçınılmaz kılmıştır. Mesela kardeş ülke dediğimiz Pakistan, 2017 ve 2018 yıllarında başkentinde 345 ölü bebek bulunarak tarihe geçmiştir.
Arabistan’da yedinci yüzyılda kız çocuklarının öldürülmesi İslam tarihçileri tarafından kaynaklarında geçmektedir.
NARİN
Ne kadar ince ve narin konular. Dışlanan, çalışma hakkı olmayan, olursa kazancı elinden alınan, evleneceği erkeği bile seçemeyen, bilhassa Doğu bölgelerimize gittikçe aşiretin söz sahibi olduğu düzende, yüzyılları aşmışız ama biz hala Atatürk düşüncesini anlamamışsız.
Yukarıda okuduğunuz satırları o da okudu, hem de cephede. Birçok evlat yetiştirdi. Ülkü’ye kıyafetlerini kendi çizdi. Değer verdi, yanında dolaştırdı. Meslek sahibi yaptı. Dünyadaki tüm kadınlardan önce diğer kız kardeşlerine; din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın “baş tacısınız” dedi.
Vizyon, akıl ve sağduyu sahibi, her canlıyı severdi. Böyle bir önderimiz var ama biz o kadar geriyiz ki. Tapmaktan ya da söylemden ötesi yok.
Hayvan hakları için mücadele edenleri taktir ediyorum, bende onlarla mücadele veriyorum. Katledilen kız çocukları içinde yasa çıksın, diye baskı üretebiliyor;
Yeter artık bu kaçıncı! Diyebilecek sağduyuyu, tüm kız kardeşleriniz ve gelecek yarınlar, Narin’ler ve isimsizler için açık ve net şekilde anlatabiliyor musunuz?
Bir Prof. Türkan Saylan çıktı, eşeklerle dağ bayır gezdi. Günah keçisi oldu.
Aysel Gürel, tiyatro turnesinde iken “Ünzile”yi yazdı.
Ya Gülten Akın, neler dedi?
Ya da biz kaçını duyduk, gerçekten?
Kaçını anlayabildik?
Konu, ciddi NARİN!
Çok ince.
Bugünler yarınları belirleyecek.
Dünya bizi izliyor hem de tüm icraatlarımızla. Ve de kainat.
Delil bulunmuş, yakalanmış ya da yakalanmamış;
Okula gitmesi gereken ve kim bilir ne hayalleri olan Narin’ciği geri getirebilecek mi?
Şimdi hangi cezayı verirseniz verin, başta olabileceklere karşı gerekli çerçeveler belirlenmemiş ise Batı’da oluyor diyen tarihçiler, bilim insanları boşa demiyor.
Unuttunuz mu henüz 3 yaşında Mersin’li Müslüme’yi.
Ya bu kader diye susacak
Ya verilmiş haklara sahip çıkacaksınız.
Yorum Yazın