İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4663 %0.01
36,6425 %0.26
3.519.231 %1.764
3.078,88 0,14
Ara

Başkan Carter’ın enflasyon mücadelesinde Volcker kuralı

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Başkan Carter’ın enflasyon mücadelesinde Volcker kuralı

Jimmy Carter ABD nin gördüğü gelmiş geçmiş en dindar, ama dini ahlaki değerler, tevazu ve tok gözlülükle yaşayan başkanlarından biriydi. Bir dönem yaptığı başkanlığın kampanyası sırasında, o senelerde yaşadığımız Iowa City ye gelmişti. Biz de merakla daha henüz 1.5 yaşında olan minik kızımızı da omzumuza oturtup izlemeye gitmiştik. Arabadan inmiş, tezahüratta bulunanların ellerini, yüzünden hiç eksik etmediği o samimi tebessüm ile sıkmıştı. Başkanlık koltuğuna 1977 yılının Ocak ayında oturduğunda ABD ekonomisi perişandı. 1973 petrol krizi ve Arapların petrol ambargosu ile tetiklenen enflasyon ve işsizlik ülkeyi kasıp kavuruyor, insanlar kontak kapayarak tasarruf etmeye çalışıyordu. Torunu Jason Carter cenaze töreninde dedesinin özel yaşamında olduğu gibi siyaseti de  “dürüstlükten şaşmama; Kanun ve kurallara uyma ve toplumsal barışa hizmet” ilkeleriyle yaptığını söyledi. Törendeki konuşmacılar onun insan ve kadın hakları mücadelesini, çok sık doğal felaketlerle yüzleşen ABD ye Federal Afet Yönetimi Kurumu (FEMA) gibi bir kurumu kazandırmasının önemini anlattı. Carter’in en büyük mirası kuşkusuz 1978 yılında imzalanan İsrail-Mısır Camp David anlaşmasıydı. Ne yazık ki İran’da Şah’ın devrilmesi ve Kasım 1979 da patlayan rehine krizi nedeniyle tekrar seçilemedi. Paul Volcker’i Federal Rezerve Bank’in (FED) başına getirmesi ise şimdi ekonomi yönetimine bıraktığı en değerli miras olarak hatırlanıyor. Bu yazımda önemi nedeniyle enflasyon mücadelesinde Volcker etkisine yer vermek istiyorum.

Volcker Kuralının Başarısı

Paul Volcker 30 Ekim 2018 de “Devam Ediyoruz: Sağlam Para ve İyi Yönetim Arayışı” (Keeping At It: The Quest for Sound Money and Good Government) başlığı ile yayınlanan otobiyografik anılarında, 1970 li yılların o zor döneminde fırtınalı denizde dünyanın en büyük transatlantik gemisini su üstünde tutmak için yapılanları anlatır. Carter zor bir kavşakta görevi kendisi gibi dürüst ve işinin ehli bir insana vererek unutulmaması gereken bir yönetim mirası bırakmıştır. Nitekim yıllar sonra Barack Obama da 2009 da göreve geldiğinde mali krizi atlatmak için yine Volcker’a başvurmuş ve ondan kendisine danışmanlık yapmasını istemişti. Bu arada diğer FED başkanları gibi Volcker’in de evinden FED e gitmek için otobüse bindiği ve otobüs beklerken duraktaki halkla sohbet ettiği de iyi bilinir. Nerede kurşun geçmez makam arabaları, şoförler, korumalar, katmerli maaş ve yan ödemeler! Carter gibi bir dürüstlük abidesi gibi olan Volcker’in yaşamı aslında tüm yüksek bürokratlara örnek olmalı. Carter’in davetiyle 1979 da FED in başına gelen Volcker, 1987 yılına kadar kurumun başında kalmıştı. FED başkanlığı sırasında enflasyon canavarını ikiye katladığı faiz silahı ile yenmeyi başarmış[1] ve halkın hem ekonomiye, hem de ekonominin dümeninde bulunan FED e yeniden güven duymasını sağlamıştı. Carter’in Volcker’a verdiği tek destek ise, onun işine karışmamak, kendi nükleer mühendis eliyle fırın yönetimine ve ekmek hamuru yoğurmaya kalkmamak olmuştu. Volcker’in ekonomi yönetimi anlayışı üç kaide üstüne oturmuştu. Bunlar “fiyat istikrarı; sağlam maliye ve iyi yönetim” olarak bilinir. Carter gibi o da ömrü boyunca kendi kurallarından taviz vermemiş ve 1970 li yılların Volcker durgunluğu olarak bilinen stagflasyon dönemini, yani birbirini besleyen işsizlik ve enflasyon sarmalını 1980 ikinci petrol krizine rağmen kırmayı başarmıştı. Galiba bir de Carter ve Volcker’i birbirine bağlayan dördüncü ve beşinci kurallar da vardı ki onlar da “vatan hizmeti/vatandaşlık görevi ve gerektiği yerde gerektiği kadar sert” olmaktı. Paul Volcker kendisine asla gölge etmeyen siyasi yönetimle yaklaşık otuz yıl süren bir fiyat istikrarı ortamı ve geleneği yaratmayı başarmıştı. 

Değişen Koşullar ve Volcker Kuralı

1970 lerde bugünden çok farklı bir dünya vardı. Aradan geçen yarım asırda pek çok şey değişti. Volcker’ ın kendisi bile anı kitabında, 90 yaşında bankacılığı bıraktığında, mesleğe başladığı 1950 li yıllardan çok farklı olan, bir “bankacılıktan da öte bir banka ve finans sitemi” oluştuğunu söylüyor. Yaygınlaşan konvertibilite, para piyasalarında adı yeni duyulan para birimleri, ortadan kalkan sermaye denetimleri, bir saatte dünyanın bir ucundan diğerine aktarılan milyarca Dolarlık, Avroluk servet, sayıları artan vergi cennetleri, birbirinden ayırt edilmesi zorlaşan kara para- temiz para Volcker kuralı dinlemiyor. Hala enflasyonla mücadelede kurala uyan ülkeler var. Örneğin FED ve İngiltere Merkez Bankası iyi bir saat gibi çalışan kuralı bırakmış değil. Rusya ve Çin gibi totaliter ülkelerde bile Merkez Bankası özerklikleri ve enflasyon silahlarının bilinen kullanılış şekli hala itibar görüyor. Kerameti kendinden değil, Merkez Bankası yasasının her maddesine “Cumhurbaşkanlığı onayıyla” şerhi ekleten Cumhurbaşkanlığı sisteminden menkul Türk Merkez Bankacılığı bunun istisnası. “Faiz sebep, enflasyon sonuç” hatasından dönülmedikçe, değişen koşullarda bile başarılı Volcker kuralı çalıştırılmıyor. Bu nedenle fiyat istikrarı sağlanamıyor. Birçok ülkede ve sınır aşırı olarak Merkez Bankası sisteminin tekel gücünün kırılması, kumar oynar gibi yaratılan kripto paralar, elbette şimdi Volcker kuralını ve Carter’ın ekonomi mirasını zorluyor. Onurlu bankacılığın sonunun geldiği de bir Volcker tespiti. Bunun nedeni bankacılık sistemi dışındaki finans sektörünün aşırı büyümesi mi? Yoksa eski bankacılık anlayışının bugünün ihtiyaçlarına cevap vermemesi mi? Ya o meşhur “vatana hizmet/ vatandaşlık görevi” anlayışına ne oldu? Evet, o anlayışı artık adalet tarafından suçlu bulunan, ama seçildiği için ceza almayan Trump’ı Başkan koltuğuna oturtacak, ABD de aramak hata olur diye düşünsek bile, ekonomi bürokrasisinin hala ahlaki kurallara uyduğunu görüyoruz. Şimdi çok karlı işleri uzun vadede kar getiren yatırımlara tercih eden bir yatırımcı profili var. Risk tercihleri de değişmiş durumda. Doğduğu toprak yerine çölde veya kutuplarda domates yetiştirip kendi ülkesine satmayı girişimcilik ve yüksek teknoloji katma değeri sayan bir kuşak var.  Bunlara Volcker’ın vatana hizmet kuralı da işlemez.

Mali Kurum Kültüründeki Değişme

Artık mali ve ticari muhasebeleştirmenin giderek güçleştiği biliniyor. Bunun yarattığı boşluklar dijital bankacılıkla telafi edilemiyor. Kaldı ki şimdi hacker’lar da var. Yeminli mali analist( Chartered Financial Analyst) programları ile dünyada hala etik değerleri ön planda tutmayı hedefleyen yüzbinlerce mali analist yetiştiriliyor ve bunlar her yerde geçerli akredite sertifikaları alıyorlar.  Ancak bunların bile düzenleyici kuralları kendi çıkarları için ihlal ettiği sınır tanımayan küresel ekonomide, muhasebeleştirme ve denetimde dürüstlük sınırları zorlanıyor.  Volcker anılarında bunun “sadeleştirme-kolaylaştırma” ile bozulduğunu anlatmış. “Eskiden FED sisteminde bir Kredi Vermede Gerçek Beyan (Truth in Lending) zorunluğundan bahsetmiş. Bankaların kredi müşterilerinden isteyecekleri faizin basit ve bileşik değerinin kesin olduğunu, değişken faiz uygulamasıyla bunun bozulduğunu anlatmış. Ayrıca tasarruf sahibine bankacılık işlemi dışında alternatif sunmayı engelleyen ve geçmişi 1933 yılına kadar uzanan bankacılık yasalarının (Glass-Steagall yasası) rafa kaldırılmasının yarattığı ahlaki tehlikeye işaret etmiş. Gerçekten de  “yine mi denetim ve sınırlama!” tepkisi ile gelen kuralsızlaştırma, şimdi Volcker kuralını etrafından kemiren yeni bankacılık kültürü. Ama hatalarından çabuk öğrenen batı ülkelerinde Carter mirası olan Volcker kuralı, her zaman referans değer olarak orada. Batı kültüründen ve geleneksel kurum anlayışından koparak iyice yozlaşan bireysel keyfiliğe savrulan Türkiye’de durum ne? İnsanlar kuralsızlığı kutsayıp, tek adamın tek sesi, vatanın değil, şahısların çıkarını yansıttıkça, Merkez Bankası ve Bankacılık sistemi de Batıdaki bozulmanın ötesinde bozulmaya aday. Yazık.

[1] 1979 - 1987 arasında FED, yüzde 20 yi aşan yüksek enflasyonla mücadele etmek için ucuz kredi bulamayan toplum kesimlerinin tepkilerine rağmen gösterge faiz oranını yükseltmekten çekinmemiş, fiyat istikrarı hedefinden taviz vermemişti.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *