İklim krizi nedeniyle kurban kesmek yasaklandı

Nerde mi? Fas’ta.
Fas Kralı 6. Muhammed, iklim değişikliğinden kaynaklanan kuraklık ve ekonomik nedenlerle bu yıl ülkede kurban kesilmemesi çağrısında bulunarak, bu ibadeti Fas halkı adına kendisinin yerine getireceğini duyurdu. Tam da burada “bu iklim krizi insanı dinden imandan çıkarıyor” denilebilir sanırım.
İşte hem bu duyuru hem de içinde bulunduğumuz Ramazan ayı aklıma bir soruyu getirdi.
Dinler İklim Krizini nasıl değerlendiriyorlar?
Şöyle bir araştırdım. Anlaşılıyor ki birçok dini inanç doğaya saygıyı öğütlüyor. Örneğin, Hristiyanlık, İslam, Hinduizm ve Budizm gibi dinlerde doğa ve çevre, Tanrı'nın yarattığı bir düzenin parçası olarak görülür. İnsanların bu düzeni tahrip etmemesi, doğayı koruması gerektiği öğütlenir. Dolayısıyla, iklim değişikliği gibi çevresel sorunlar, bu dinlerde insanların doğaya karşı sorumluluklarını yerine getirmediği bir durum olarak görülebilir.
Yine tüm dinlerde bulunan adalet ve eşitlik kavramının, iklim krizinin de ana meselesi olduğunu biliyoruz. Dinler, adalet, eşitlik ve yoksullara yardım gibi kavramları vurgular. İklim krizi bu değerlerle örtüşür çünkü birçok dini öğreti, dünyanın tüm insanlarına adaletli bir şekilde kaynakların dağıtılmasını ve doğal afetler gibi durumların yoksul halkları daha fazla etkileyebileceği gerçeğini dikkate almayı savunur.
Ayrıca, çevreye zarar verme, başkalarına ve geleceğe karşı sorumsuzluk anlamına gelir. Birçok din insanlara başkalarına karşı merhametli olmayı ve sorumluluk sahibi olmayı öğretir. Bu bakış açısıyla, iklim değişikliği gibi küresel bir sorun, insanın hem diğer insanlara hem de gelecekteki nesillere karşı sorumluluğunu yerine getirmediğini gösteren bir durum olarak görülür.
Peki 3 büyük semavi din de spesifik olarak bir öğreti var mıdır İklim Krizi ile ilgili? Kur'an, İncil ve Tevrat'ta yer alıyor mudur bu konu?
Evet bu kitaplarda, doğa, çevre ve insanın çevresel sorumlulukları hakkında çeşitli öğretiler bulunsa da, doğrudan "iklim krizi" veya modern anlamda çevresel değişimlerle ilgili spesifik bir açıklamanın yer alamayacağını elbette tahmin edebiliriz. Ancak her üç kutsal kitapta da doğaya, çevreye ve insanın çevresel sorumluluklarına dair güçlü mesajlar bulunmaktadır. İşte ben bu öğretileri, iklim değişikliği ve çevre krizi ile bağlantılı olarak yorumluyorum.
Kur'an
- "Yeryüzünde bozulma yapmayın. Oysa Allah, iyilik yapanları sever." (A'râf, 7:56)
- "Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı. O, yarattığı her şeyin dengesini kurdu." (Lokman, 31:10)
Bu ayetler, insanın çevresine zarar vermemesi gerektiğini, doğaya saygılı olması gerektiğini ve çevreyi tahrip etmemesi gerektiğini öğütler. İklim değişikliği ve çevresel felaketler, bu ayetlerle ilişkilendirilebilecek bir tehdit olarak görülebilir.
Aynı zamanda Kur'an'da, Allah’ın zaman zaman kavimleri ve toplumları çeşitli doğal felaketlerle (sel, kıtlık, kasırga vb.) cezalandırdığına dair örnekler bulunur. Bu felaketler, insanın Allah’a karşı sorumsuzluğu ve bozulmuşlukları yüzünden gelir. Bu, günümüzdeki çevresel felaketlerin de insanın doğayı tahrip etmesinin bir sonucu olabileceği anlamında yorumlanabilir.
İncil
- "Tanrı, gökleri ve yeri yarattı." (Yaratılış, 1:1)
- "Tanrı'nın yarattığı her şey güzeldir ve hiçbir şey reddedilmemelidir." (1. Timoteos, 4:4)
- "Doğaya saygılı olun, çünkü doğa Tanrı'nın işidir."
Bu ayetler de, doğanın Tanrı tarafından yaratıldığını ve insanların bu doğayı korumakla sorumlu olduğunu ima eder. İnsanların çevreyi kötüye kullanması, Tanrı'nın yarattığı düzeni bozmaları anlamına gelir. İncil'de doğa, Tanrı'nın yarattığı bir dünya olarak kabul edilir ve insanlar bu dünyayı korumakla yükümlüdür. İncil'in eski ve yeni bölümlerinde çevreye duyarlılık ve çevrenin korunması gerektiği öğretileri bulunur:
İncil'de de tıpkı Kur’an da olduğu gibi ki bazı pasajlarda, Tanrı'nın felaketler aracılığıyla insanları uyardığına dair örnekler vardır. Örneğin, büyük tufan (Yaratılış, 7:1-24), insanların kötülükleri nedeniyle Tanrı tarafından gönderilen büyük bir felakettir. Bu, doğa ve çevreyle uyumsuzluğun, felaketlere yol açabileceğini anlatan bir mesaj olarak yorumlanabilir.
Tevrat
- "Tanrı, ‘Yeryüzünü yeşillendirsin, tohum veren bitkiler ve meyve veren ağaçlar...’ dedi." (Yaratılış, 1:11)
- "Yeryüzü ve üzerindeki her şey Tanrı'nın malıdır." (Mezmurlar, 24:1)
Tevrat’ta doğanın Tanrı'nın bir yaratımı olduğu, insanın da bu yaratımı yönetme sorumluluğu taşıdığı belirtilir. İklim değişikliği, bu öğretilerle bağdaştırılabilir, çünkü doğanın tahrip edilmesi, Tanrı'nın yarattığı düzene karşı bir ihlal olarak görülebilir.
Tevrat’ta da tıpkı Kur’an da ve İncil’de olduğu gibi, halkın Tanrı'nın emirlerine uymaması durumunda çeşitli doğal felaketler ile cezalandırılacağına dair öğretiler bulunur. Örneğin, Levililer Tanrı'ya karşı gelirse, Tanrı onları doğa olayları ile cezalandıracaktır.
Anlaşılıyor ki 3 büyük Semavi din, çevreyi koruma ve doğal dengeyi sağlama konusunda benzer öğretiler içeriyorlar. Bu öğretiler, insanın çevreyle uyumlu bir şekilde yaşaması gerektiğini vurgular ve çevre tahribatının olumsuz sonuçlarına dikkat çeker. Ancak, modern anlamda "iklim krizi" ve "iklim değişikliği" gibi terimler bu kutsal kitaplarda doğrudan yer almaz. Bununla birlikte, doğayı tahrip etmek ve çevreye zarar vermek, bu kitapların öğrettikleri doğrultusunda Tanrı'nın düzenine aykırı bir davranış olarak kabul edilebilir.
Bu durumu da anlayan anlar anlamayana da tıpkı Fas Kralının yaptığı gibi anlatılır. Eğer gerekli önlemler alınmaz ise İklim Krizi insanı dinden imandan bile çıkartabilir.