İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,5014 %0.06
36,6793 %0.24
3.533.750 %2.973
3.076,93 0,08
Ara

Ensardan ırkçılığa!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Ensardan ırkçılığa!

Mesele ensar olmakla ırkçılık arasına sıkışınca elbette konuşulmaz bir hal aldı. Bu da son derece bilinçli olarak yapıldı aslında. "Eğer sığınmacılar konusunda en ufak eleştirel bir cümle kurarsanız ırkçısınız. Çünkü onlar muhacir biz de ensarız" denildi. İnsanî bir vazife şeklinde anlatmak kesmedi de işin içine din girdi.

Bu tip bir konuyu değerlendirmek açısından hem en konforlu hem de hem tehlikeli iki kelime, din ve ırk kelimeleri.

Sığınmacıların durumu hakkında yapılacak her yorum insanları ya dindar ya da ırkçılık pozisyonuna getiriyor. Dediğim gibi bu bilinçli bir tercih olarak kullanıldı ülkede. Muhalefet de iktidarın kullandığı bu dilin ensar bölümünü kabul ettiği an ırkçılık bölümünü reddetmesi anlamını yitirmiş oldu.

Şimdi geldiğimiz noktada ise ırkçılık bölümü de her an devreye girebilir ne yazık ki.

Kitleleri kontrol etmek, stabil tutmak ya da harekete geçirmek adına son derece konforlu bu iki kelime aynı zaman da çok da tehlikeli olabilir. Kitlelerin davranış biçimleri konusunda en önemli belirleyiciler olan din ve ırk, kitleleri birleştirmek konusunda kullanılabileceği etkinlikle ayırmak ve hatta düşmanlaştırmak için de kullanılabilir pekâlâ.

İşte baştan itibaren konu böyle tartışılınca başka şeyleri konuşmak meselenin asıl önemli olan yerlerine değinmek bir türlü mümkün olmadı. İktidar kanadı yakın zamana kadar sığınmacıların, özellikle Türkiye sosyolojisi ve ekonomisine etkileri konusunda fikir belirten herkesi ırkçı olarak değerlendirmeyi tercih etti. Bu öyle bir noktaya geldi ki insanlar ırkçı damgası yememek için en ufak eleştirel fikirlerini dillendiremediler. Bu insanların sınırdan alınışı esnasında başlayan bir sürü sorun vardı oysa. Tam bir sayım yapılmadığı kimlik bilgilerinin ve güvenlik araştırmalarının eksik olduğu gibi bir sürü iddia gereği gibi yanıtlanmadı. Ülkenin dört bir yanına dağılan milyonların entegrasyonu için yapılması gerekenler, AB'nin destek sözleri, ekonomiye gelen yük ve istihdama etkileri ve daha birçok konu.

Bu ensar muhacir söylemi özellikle Suriyeli sığınmacılarda olması beklenen misafir psikolojisini de yok etti. Kendilerine bir çeşit kutsiyet atfetmelerine neden oldu. Kendilerine davranış biçiminin el üstünde tutulmak şeklinde olması gerektiğine hükmettiler. Elbette bu muameleyi hepsi birden göremedi, içlerinde dilencilik gibi yollara savrulanlar hatta illegal örgütlerin içine düşenler de oldu. El üstünde tutulma fikri ise  bir süreliğine kabul edilebilirdi aslında ancak misafirlik uzayınca tadı da kaçtı.

Şimdi geldiğimiz noktada da başka bir tehlike bekliyor bizi ensar-muhacir ilişkisindeki aşırı hoşgörülü sahiplenme, Türk-Arap ilişkisi bağlamında aşırı tepkiselliğe dönebilir bundan sonra, çünkü artık sığınmacılarla ilgili eleştiriler ırkçılık suçuna girmiyor. Gitmelerinin gerektiği ülkeyi yönetenler tarafından da dillendirdi zira. İşte tam burada din argümanından ırk argümanına geçiş tehlikesi baş gösteriyor. Başlangıcı Ensar ya da ırkçı ikileminden yaparsanız böyle bir riski daha başından peşinen almış olursunuz.

O bakımdan dil herşeydir. Bu örnek ise dilin nasıl kullanılması gerektiği konusunda son derece spesifik. Geçtiğimiz yüzyılın ortalarından itibaren entelektüel sınıfın üyelerinin ağırlıklı olarak dil bilimci olması da bu duruma işaret eder aslında.

Bu örnekte çok net olarak görüldüğü gibi bir şeyi izah etmek için çok abartılı argümanlar kullanmak, kabul edenler için de etmeyenler için de durumu olduğundan daha abartılı bir mesele haline getirebilir.

Sonrasında kitleleri o tanımlamalar doğrultusunda yönlendirmek de hiç zor olmaz. Unutmamak gerekir ki İslam tarihinden yapılan ensar-muhacir örneklemesinin muhacir tarafında Peygamber efendimiz vardı. Bu kadar büyük bir benzetme ile sağlanan hoşgörü ve sahiplenme  akabinde aynı derecede büyük bir tepkiselliğe de neden olabilir.  Bugüne kadar yaşanan toplumsal travmalardan çok daha büyük travmalar yaşamamız bu andan itibaren sürpriz olmayacaktır. Uyanık olmak ve ensardan ırkçılığa evrilmemek lazım.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *