İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4692 %0.01
36,6496 %0.22
3.538.711 %2.562
3.075,89 0,05
Ara

Romancının bir roman gibi yaşamı

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Romancının bir roman gibi yaşamı

Evdeki yardımcı kadın, kalın kadife perdeleri kapattı. Oda bir süre ürkütücü bir alacakaranlıkta kaldı. Güçlükle yürüyebilen kadın, masanın üzerindeki gece lambasını yaktı. Lambanın bir zamanlar görkemli bir lavanta mavisi olan, şimdiyse rengi iyice solmuş, eprimiş kumaşından taşan ölgün bir mavilik, odayı belli belirsiz aydınlattı.

Odaya beş kadın girdi. ‘Kömürcü Kula’ desenli, koyu kırmızı ve kayısı sarısı renkli desenlerle süslü kocaman halının üzerindeki ceviz sandalyelere oturdular.

Sonra kapıda gözlüklü, orta boylu bir adam belirdi. Adam hemen arkasındaki dört kadınla birlikte yürüyüp, upuzun sedirin tam ortasına oturdu. Uzun kahverengi hırkasının cebinden çıkardığı bir mendille gözlüklerini iyice silen adam, nihayet konuklarına döndü ve tam karşısındaki kadınları selamladı.

Adam konuşmaya başladı. Karşısındaki sandalyelere dizilmiş olan kadınlara bakarak konuşmasını sürdüren adam, bir süre sonra o gün ilk kez oraya gelen genç ve güzel bir kadından gözlerini ayıramaz oldu.

Yirmi beş yaşlarında görülen kadın, gerçekten de güzeldi. Sarı renkli, pırıl pırıl saçları, başındaki geniş kenarlı erkek fötr şapkadan bukleler halinde omuzlarına dökülüyordu. Mavi gözleri, uçları birbirine karışmış çetrefil kirpiklerinin arasından kıvılcımlanıyordu.

Sedirdeki adam güzel kadına bakmaya devam etti. Güzel kadın daha fazla dayanamadı. Birden ayağa kalktı ve kapıya doğru hışımla yürüdü. Yazar Cahit Uçuk ya da gerçek adıyla Cahide Üçok, huzur bulması için kendisini Rıfai Şeyhi Kenan Rıfai’nin evine getiren arkadaşlarının ısrarlarına aldırmadan evden çıkıp gitti.

Küçük Ev, Kanlı Düğün, Siyah Dantelli Şemsiye, Uçan Su, Değirmentaşı, Hep Yarın, Güneş Kokusu, Kirazlı Pınar, Sürü Çıngırakları, Dikenli Çit, Silsilename ve Bir İmparatorluk Çökerken adlı eserleriyle ünlü Cahit Uçuk, 17 Ağustos 1909’da Selanik’te doğdu. Asıl adı Cahide Üçok’tu. Küçük yaşta Türkiye’ye göç ettiler. Babası önce milletvekili ve sonra da kaymakam olan İbrahim Vehbi beydi.

Babasının kaymakamlık görevi bitince aile Antalya’ya göç etti. Artık çok güzel bir genç kız olan Cahide, Milli Eğitim Bakanlığı’nın o zamanlar her şehirde açtığı ‘kız okulu’na girdi. Antalya ‘Kız Okulu’nda; “dikiş, biçki, nakış, yemek, tarih, coğrafya, edebiyat, adabı muaşeret, metot ve musiki dersleri” okudu.

Sonra da ailesi bu kez İstanbul’a göç etti. Cahide de kendini edebiyata verdi. Önceleri şiir yazdı. Eniştesinin yakın arkadaşı olan ‘şair-i azam’ Abdülhak Hamid’e şiirlerini götürdü. Üç ay boyunca şiirleri inceleyen Abdülhak Hamid, Cahide’ye şiiri bırakıp, düzyazı yazarsa daha başarılı olacağını söyledi.

Bir süre sonra Cahide düzyazılarını tesadüfen tanıştığı Nazım Hikmet’e verdi. O sıralarda ünlenmeye başlamış olan Nazım Hikmet, Cahide Üçok’un yazdığı ‘Bir Masal ki, Herkes Okumalı’ yazısını 14 Şubat 1935’te Yarımay dergisinde yayımladı. Cahide Üçok, erkeklerin egemen olduğu Babıali’de rahat edebilmek için adını değiştirdi ve yazı Cahit Uçuk imzasıyla yayımlandı.

Bir köy masalı şeklindeki yazı çok beğenildi ve Cahit Uçuk adı bir anda ünlendi. Dönemin en ünlü dergileri olan Yedigün, Salon ve Yıldız’da art arda hikayeleri yayımlandı. Uçan Su adlı romanı Vakit gazetesinde, Dikenli Çit adlı romanı da Yarımay dergisinde günlük tefrikalar halinde yayımlanmaya başladı.

Kendisini gizleyen, yazılarını annesi Hadiye Hanım’la gönderen, “adımın e harfini, Babıali yokuşunun başında düşürdüm ve uçuk biri oldum” diye adını değiştirmesini alaylı bir dille anlatan Cahit Uçuk, şöhretle birlikte paraya da kavuştu. O zamana kadar görülmemiş telif ücretleri aldı. Hayranları hızla çoğaldı. Günde en az otuz kadar aşk mektubu alıyordu ama onu erkek zannettikleri için, bu aşk mektupları kendisine kadınlar tarafından gönderiliyordu.

Yüzünü bile görmedikleri yeni bir yazarın bu kadar ünlenmesi, Babıali’nin eski tüfeklerini kızdırdı ve kıskandırdı. Yıllanmış yazarlar, düpedüz bir baltalama hareketine giriştiler. Gece yarıları dergi ve gazete matbaalarına girip, can ciğer arkadaş oldukları  mürettip, musahhih gibi görevlilerin de yardımıyla Cahit Uçuk adını siliyorlardı. Sonra da sildikleri imzanın yerine, uydurdukları bazı isimleri koyuyorlardı. Böylece, Cahit Uçuk’a ait acıklı bir aşk hikayesi, ‘Dağ Çocuğu’, ‘Haşin Adam’ gibi tuhaf isimlerle yayımlanıyordu.  

Sonunda Cahide Üçok’u gerçekten çok seven Yarımay dergisinin sahibi Vecdi Eren, Cahit Uçuk’un gerçek kimliğini bir röportajla açıkladı. Derginin kapağına da onun çok güzel bir fotoğrafını koydu. Cahide Üçok’a yine mektuplar yağmaya devam etti ama bunlar, artık tümüyle erkeklerden geliyordu.

Erkeklerin dünyasında bir kadın olmanın ne kadar zor olduğunu gören Uçuk, evlenmeye karar verdi. Kendisinden yaşça büyük olmasına rağmen çok beğendiği romancı Mahmut Yesari’ye bir gece yemeğinden sonra “benimle evlenir misiniz Mahmut Bey” dedi. Heyecandan yere düşen Yesari de yattığı yerden “elbette” diye cevap verdi ve ‘Mahmut ile Cahit’ evlendiler.

Hayatını ve anılarını ‘Bir İmparatorluk Çökerken’, ‘Erkekler Dünyasında Bir Kadın Yazar’ kitaplarında anlatan Cahit Uçuk, daha sonra çocuk kitapları yazmaya başladı. Bu alanda da başarılı oldu ve ‘Türk İkizleri’ adlı kitabı, Milletlerarası Andersen Çocuk Kitapları Ödülü’nde şeref listesine seçildi.

Cahide Üçok ya da Cahit Uçuk, 7 Kasım 2004’te öldü. Akrabaları nedense onun ölümünü gizlediler. Uçuk’un naaşı alelacele morgdan çıkarıldı. Bu gizlilik nedeniyle Cahit Uçuk’un Zincirlikuyu camiinde kılınan cenaze namazına, tüm görevliler de dahil sadece otuz sekiz kişi katıldı.

Bir romancının bir roman gibi geçen hayatı, işte böyle noktalandı…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *