İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4910 %0.06
36,6503 %0.24
3.530.755 %2.217
3.077,19 0,09
Ara

Papa bekletilir mi?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Papa bekletilir mi?

Şu ana değin “Dışardan Büyükelçi” olarak atananların sayısı 70’i geçmiş. Eskiden “istisnai” olarak bakanlık taş çatlasa 3-4 “dışarıdan büyükelçi” atarken şimdi bir bakıyorsun hurraa, eş dost, tanıdık, bilmem kimin kardeşi, falanca tarikatın ileri gelen üyesi derken, şak! diye onlarca büyükelçi gönderiliyor dışarıya.

-“Acaba bu insanların eğitim durumu, müktesebatı büyükelçilik görevine uygun mu? Yabancı dilleri var mı? Bürokrasi deneyimleri nedir?” Diye sormuyorum, benim asıl merakım şu:

-Bu gidenlerin “geri dönüşü” olacak mı?

-Nasıl yahu? 4 yıllık sürelerini tamamlayınca dönerler elbet.

-Orasını bilmem. Örneğin Merve Kavakçı’nın süresi bitmiş, yerine yeni atama yapılmış, şimdi acaba Ankara’ya geri dönecek mi? Dönerse Dışişlerinde hangi göreve gelecek? Müsteşar yardımcısı mı? Personel Genel Müdürü mü olacak? Bunlar için bürokrasi deneyimi yetmez, o halde, az bir maaşa talim edip, memuriyet çilesini çekmeyi, bankamatik memur olmayı kabul edecek mi?

-A, sahi, bürokrasi deneyimi yok, dönmez herhalde. Ya, zaten bu kadarı yeter ona…

-Tabii canım, belki de emekli olur, düşünsene devletin en yüksek kademesinden emekli maaşı alacak, kendisi ve aile fertleri diplomatik pasaport kullanacak, seyahatlerde VIP salonu emirlerinde olacak. Daha ne olsun? Ben de olsam dönmem.

-İyi ama emeklilik koşulları için de ayrıcalık mı tanınacak o beylere bayanlara? Şu EYT’lilerin (emeklilikte yaşa takılanalar) çektiği eziyet ortadayken?

-Orasını araştırmak lazım, zaten bence asıl Dışişleri camiası kan ağlıyordur. Siyasal Bilgiler Fakültelerinin diplomasi bölümlerinde ve Dışişlerinde yıllarca dirsek çürütmüş diplomatlar kim bilir neler diyordur?

-Ne diyecekler? Burunlarından soluyorlar. Üstelik iş bununla da bitmiyor, kariyer diplomatlarından “yukarılara yakın” olanlardan süresi uzatılanlar da var… E, böyle olunca kadrolar hep dolu olduğundan, en parlak çağındaki diplomatlara, “sen boşuna bekleme dış tayin filan, bakanlıkta bulabilirsen kendine bir masa bul, emekliliğin gelene kadar orada pinekle dur” deniliyor.

-Zaten beyefendinin “monşerler” lafıyla büyükelçilerin kaderi ta o zaman çizilmemiş miydi?

-Hatta ben öyle şeyler duyuyorum ki, görevdeki bu “dışarıdan büyükelçiler” yıllarca işin kaymağını yemekle kalmamış, daha üst görevlere filan talip oluyorlarmış.

-Nasıl yani?

-Londra Büyükelçiliğine talipmiş senin de iyi tanıdığın biri… Bir diğeri ben “müsteşar yardımcısı olacağım” diye tutturmuş, biri de bakan yardımcılığını istiyormuş.

-Benim iyi tanıdığım kimmiş yahu?

-İsim vermem, “çanta-çikolata” diyeyim, gerisini sen getir…

Ya işte böyle, kulislerde konuşulanları duyunca şaşırdım kaldım, o kadar ki, Vatikan’da görev yapan bir eski “dışarıdan” büyükelçi bütün toplantılara geç gitmeyi adet edinmiş, bu durum o kadar rahatsızlık yaratmış ki, bir ara nota bile verilecekmiş, az daha “persona non grata” (istenmeyen adam) ilan edeceklermiş beyimizi.  Kendisine bu durum iletildiğinde “TC devleti bekletilmez, beklenir” diyormuş. Düşünsene, Papa bekletiliyor…

Şu anda yurtdışında bulunan dostumla bunları konuşurken inanamadım ve üzüldüm, son bir şey sordum: 

-Sende de amma  kulis var yahu, başka neler oluyormuş peki?

-Valla bir şey daha duydum bir hanımefendi hakkında, kendisi muhafazakar bilinmekle birlikte şimdi bir katoliğe aşık olmuş, evleneceklermiş…

-Canım aşk denince akan sular durur, boşver.

-Evet, haklısın. O zaman ismini de sorma. Zaten katolik nikahı söz konusu olacağı için, üçüncüsü ve sonuncusu olur evliliği.

Dostum “sorma” dediği için hanımefendinin kim olduğunu sormadım, “inşallah mutlu olsun” demekle yetindim ama “bu işin sonu nasıl gelecek?” acaba diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.

Mutluluk sadece “onların” hakkı mı?

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *