İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4692 %0.01
36,6496 %0.22
3.538.711 %2.562
3.075,89 0,05
Ara

İnsan ne için yaşar ?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
İnsan ne için yaşar ?

Hakikaten insan, ne için yaşar?

Elbette kendisi, idealleri, amaçları ve sevdikleri için yaşar. Öncelik sıralaması bireyin yetişme tarzı, yaşam beklentileri içerisinde gidip gelse de hayat içine anlam katıldığı, katılabildiği zaman değerlenir. Ve bir sonra ki kuşaklara aktarılabilir.

O kadar yazı birikti ki, bu birikim kumbarası içinde birde duygular var. Oynana duran türlü algı oyunlarına rağmen insan yanımızı besleyen, hatta ayakta tutan duygular. Hepsini parsel parsel anlatırız. Mühim olan şudur ki; doğduğun andan itibaren bir nefes gibi sorumluluğunu aldığın ya da almadığın her olgu, ömrünün akan nehrinde muhakkak seni bulacaktır. Çok sık bahsederim, benim ayakkabılarımı giymeden ne kadar yol katletmediğimi bilemezsin, der. Geçen yıl Afyonkarahisar’da, Kocatepe’de o Büyük Taaruz’un tam gününde, Ağustos sıcağında, anlamaya çalıştım. Bir Mehmetçik olup, duyumsayabilmeye… Ve ayakkabısının altı delik koca bir dehayı. Ondan kondu sanırım, sırtıma da Kocatepe’de uğur böcekleri. Hep diyorum, doğa size cevabı verir. İyi baktıysan iyi, kötü baktıysan kötü. Eninde sonunda verir. Hele bir de doğa ile bütün olmuşsan.

Algılar, dedik. Değerler, dedik. İyi anlayamamak, iyi anlatamamak, dedik.

İki turlu, bir seçimin ardından geldik önümüze bakmaya, neye bakacağız soğan fiyatına değil herhalde. Sanırım baksak da bir şey anlayamıyoruz. O zaman şikâyet etmeyelim! Gerçekten şikâyet etmeyelim. Karşı komşum, milli bayramlarda hiç o şanlı al bayrağımızı asmaz. Oysa belirttiğim gibi cephelerde bir taş dahi hissedebilmek, bayrağın kazanılma sebebini tetikler. Çünkü dünyada hiç de sıradan bir zafer değildir, Türk ulusunun zaferi. Elbette bakidir. Ama seçim meydanlarında kullanılan, sanki herhangi bir siyasi partiye aitmiş gibi dalgalandırılan bayrak, her miting sonrası yahut başarı sonrası asılıyorsa, orada anlam kargaşası vardır.

“Bayrakları, bayrak yapan üstünde ki kandır.

Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır”

Boşuna yazılmadı bu dizeler. Yaşandı. Yaşanmadan nasıl anlatılsın ki?

Aman kimse ölmesin!

Ölmek, değerleri kıymetsizleştirirken de aynı hissi verir, aman dikkat. Ölmek ya da öldürmek için yaşanmaz, insan ne için yaşar, sorusunun cevabı önce insan kalabilmek için yaşar. Her birimizin yediği, giydiği, beğendiği, beslendiği değerler; önce bizi sonra toplumu oluşturan ince ve sonrasında bir bütün halinde katmanlardır.

Vatan sevdalısı olmanın bedeli, önce ona lâyık olmaktır.

Şehitlerini ve ona can veren bayrak sevdalısı olmak, manevra değiştirerek değil temel toplum değerlerinin en üzerinde tutularak lâyık olmaktır.

Bunların çatısı altında olan önce bebeklere, gençlere, kadınlara ve yaşlılara öncelik vererek, saygı göstererek lâyık olmaktır.

Dün değil son nefesine kadar yaşamak, hissetmek ve yaşatmaktır. Ve bunların karşılığının; sadece lâyık olmak olduğunu, bilerek kesinlikle maddi ve çıkar menfaatleri gözetmeksizin yaşatılması gerektiğini bilerek, saygıyla taşımaktır.

Sonrasında bunu yaptığında, raydan çıkar mısın, elbette çıkmazsın! Abur cubur değil sağlıklı besleniyor, suyunu içiyorsan, yürüyüşünü yapıyorsan sağlıklı ömür neden süremeyesin? Demek ki yaşam biçimi, tercihler, hele hele bilinç önemlidir. İşte o bilinçle; yakın geçmişte, 23 Nisan, 19 Mayıs’ da asmadığın bayrağı, hem de tek değil çift olarak seçim sonrası asmazsın.

Çünkü yol, yordam, anlam, bunu gerektirir. Aksi zaten bir şeyleri eksik yahut tamamen yanlış aldığının göstergesidir. Anlam kargaşaları dolu dizgin; birde birileri, lütfen sızlanıp durmayın lütfen. Kendi hayat konforunuzdan vazgeçip, değerlendirmediğiniz her gerçek bir gün yüzünüze tokat gibi vuracaktır. Bu kaçınılmaz. Rüzgârı kesemezsin ancak rüzgârla, uçak hareket ettirebilirsin. Doğa bunun imkânlarını sunmuş. Şikâyet edeceğine, çalış! Yüksünmeden, ayakların su toplayana kadar yürü, ötekileştirmeden sarıl. Çık, konfor alanından ama sen değil misin ki, “Aaa uzak orası bana gidemem!” Bu, bugün şimdi için de değildi. Anlamadığın, umursamadığın zamanlardan geçerken yok saydığın her olgu ile yüzleşeceksin.

Velhasıl, aziz kardeşim, “Yüce Türk Milleti” diye, bir hitap başlığı altında; kendi yetiştirdiği hasadın, kendi çiftliğinden getirilen payını, parasını ödeyerek satın alan bir liderin, 100.yıl devrinde, bir şeyler eksik değil çok şeyler eksik ise ve geçen zamanda, her gün biraz daha bunu hissetmişsen, neredeydin?

Yetmeyi bilemediysen, kaybetmeye yüz tuttuğun yerlerde ara.

Demek ki en basit hali ile inanmadan, bir şey gerçekleşemezmiş. Beklemen gerekecek ve daha da çalışmak. Şimdi baş, başasın. İyi düşün; temel değerlerini zamanında nelerle değiştirmeyi göze aldıysan, konforundan ne zaman vazgeçmeyi düşünmediysen, şimdi düşüneceksin!

Düşünmek iyidir, yansıması tüm doğayı etkiler. Enerjisi yayılır. Tek yapman gereken çok basit. Lâyık olmak!

EMEL SEÇEN

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *