İstanbul
Parçalı az bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,7508 %0.01
37,3191 %-0.56
103.034,54 %3.513
3.172,74 0,69
Ara

“Kocamandı o, bir kız çocuğunun hayalleri kadar”

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
“Kocamandı o, bir kız çocuğunun hayalleri kadar”

Şairler cimridir derler. Şiirleri özel anlara, özel duygulara, özel insanlara dairdir. Hikmetini sual etmek yakışık almaz haliyle. Hele bir futbolcu mevzu bahis edilmişse şiire, ona mim koymak gerekir.  Ya şaire dokunmuştur hayatın bir yerinde ya da hayatı şiire girecek kadar nahiftir.

Aykut Kocaman böyledir. Şaire değip değmediğini bilemeyiz ama nahif olduğuna şahitlik edebiliriz.

Futboluna, teknik direktörlüğüne şahitlik etmekle alakalı değil bu. O konularda ahkâm kesmek ne mümkün? Bizim gibi aklıyla değil duygularıyla maç izleyenler için futbolcu Aykut Kocaman her an gol yapabilme heyecanıdır. Teknik direktör Aykut Kocaman ise sonuçtan azade kulübedeki vakur adamdır.

Sonuçtan azade dediğime bakılmasın lütfen. Çünkü mevzu bahis olan skor tabelasında ne yazdığı değildir. Doğrudan Aykut Kocaman’ın duygularına ve yüz ifadesine dikkat çekilmek istenmiştir.

Şampiyon olurken, gol yerken, gol atarken, şike kumpasını protesto ederken, Nâzım’ın mezarına çiçek bırakırken, Yaşar Kemal’le sohbet ederken; sevinirken, üzülürken, maç sonunda maçı, sezon sonunda sezonu yorumlarken, sezon başında umutlu konuşurken yüz ifadesi arasında bir fark yoksa; sevincini, üzüntüsünü kendi içinde yaşamayı becerebiliyorsa, bunun sadece bir meziyet olduğu söylenebilir mi? Olsa olsa sevincinin bir başkasının üzüntüsü pahasına olduğunu bildiği için sevincini, üzüntüsünün kendisini sevenleri derinden sarsacağına inandığı için üzüntüsünü belli etmek istemeyen bir bilinç var demektir.

“Kalp kırmamak ile hedefe ulaşmak arasındaki ince çizgide durmayı bilen kim vardır” diye sorsalar futbol âleminde, ilk sıraya adı yazılacaktır şüphesiz. Bu nedenle, “kocaman yüreğe” çıkmıştır adı.

Zor iştir, taraflı-tarafsız, taraftar-taraftar olmayan herkesin saygıda kusur etmemesini sağlamak. Bir maçla, bir sezonla yaratılmaz bu. Ömrünü ortaya koyarsın; ömrünü nezakete, efendiliğe, inceliğe vakfettiğini hissettirirsin. Sonra bakarsın, kim nasıl davranacak diye. Bilirsin ki, dostların daha sıkı sarılacak, dost olmayanlar saygıda kusur etmeden ilişki kurmasını öğrenecektir. Bu yüzden “kocaman bir öğretmendir” Aykut Kocaman. Futbol oynarken de çubuklu formanın hakkını verirken de teknik direktörlük yaparken de Fenerbahçe’nin başında sahaya çıkarken de öğretmiştir. İsteyenler ondan nasıl gol atılacağını öğrenir, isteyen nasıl insan olunacağını; isteyen sıkı bir takım nasıl yaratılacağını, isteyen rakibe saygılı bir takımın nasıl kurulacağını; isteyen zor günde dayanışmanın önemini, isteyen vefanın ne demek olduğunu.

Sadece, Fenerbahçe’nin Trabzonspor’u yenerek şampiyonluğu neredeyse garantilediği maçtan sonra söyledikleri hatırlansa bile, Aykut Kocaman’ı anlatmak için başka söze hacet kalmaz. Şimdi kaç futbolcu gelip geçmiştir futboldan, maç sonu, hatta sezon sonu bunları söyleyebilecek: “Bütün sezon uğraşıyorsunuz, bütün emekleriniz tek maçla heba oluyor, kendi galibiyetimize seviniyorum ama Trabzonlu arkadaşlarım için de üzülüyorum.”

Belki de bu nedenle Didem Madak “Kocamandı o, bir kız çocuğunun hayalleri kadar” diyerek şiirine davet etmiştir onu.

Belki de Nurhak Kaya “Washington’da Vietnam bayrağı açsam/ Aklına Aykut Kocaman gelir mi?” diye sormuş ve yanıtını ise Barış Tut’un “Kocaman Bir Adam: Sırdaşı Bir Teknik Direktörün Portresi” kitabına bırakmıştır: “Şiddet, para ve ilkesizliğin egemenliğindeki Türk futbol ortamında, dürüstlük ve erdemle kuşatılmış bir ada yaratan Aykut Hoca…”

Hele “anlı şanlı” teknik adamların maçoluğu, kabalığı, kirli ilişkileri meziyet olarak gördüğü ve aslında bu yolla futbol dünyasında egemenliğini ilan ettiğini akla getirince “ada” simgesinin boşa olmadığı anlaşılacaktır.

Mahir Çayan “Adalı” şiirini yazdıktan sonra bizim için değişmez simgeler arasına giren “ada”nın Aykut Kocaman’a yakışmadığını kim iddia edebilir?

Eden çıkar illaki, yapacak bir şey yok.

Ancak Fenerbahçeliler için yarattığı “ada”nın içerdiği anlam, 3 Temmuz direniş günlerinde Kadıköy semalarında asılmıştır ve hâlâ orada durmaktadır.

Not: Geçenlerde Aykut Kocaman’ın doğum yıldönümüydü. Sosyal çevreme dahil olmayan insanların yaş günlerini kutlamak pek adetim değildir ama bunda pek sakınca yok:
Mutlu yıllar olsun Aykut Kocaman!

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *