İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4573 %-0.07
36,4748 %-0.32
3.508.266 %3.257
3.061,67 0,27
Ara

Batı cephesinde yeni bir şey yok

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Batı cephesinde yeni bir şey yok

“Sessizlik lütfen”.  Aslında görevlinin bu uyarıyı yapmasına hiç gerek yoktu. Gece mavisi duvar kağıtlarıyla kaplı salonu dolduran insanlar, ‘O’nun saatinin geldiğini bildikleri için, bir anda derin bir sessizliğe bürünmüşlerdi zaten. 

Lambalar söndürüldü. Masalardaki soluk kehribar rengi mumların hüzünlü ışıkları eşliğinde, yarı saydam bir karanlık oldu. İnsanların ve vazolardaki krizantemlerin gölgeleri, ince uzun çizgiler halinde duvarlara yansıdı. Salondaki bütün sesler kesildi. 

Tek bir ramp ışığı, uzun huzmelerle sahneyi şöyle bir kolaçan etti. Sonra sahnenin tam ortasına konulmuş iskemlenin üzerinde odaklandı. Işığın parlaklığı arttı ve iskemleye yarı yatar bir şekilde oturmuş kadını aydınlattı. 

Kadın güzeldi. Yüksek iskemleye ilişmiş, bacaklarını, ramp ışığının aydınlatamadığı bir yerlere doğru uzatmıştı. Başında beyaz kaşmirden silindir bir erkek şapkası vardı. Schiaparelli tasarımı bir erkek yeleği giymişti. 

Piyanist bir ‘La’ sesi verdi ve kadın şarkısına başladı. Genizden gelen boğuk bir ses ve koyu bir Bavyera aksanıyla ‘Kışlanın önünde büyük bir kapı var / Kapının önünde bir fener yanar / Lili Marlin, Lili Marlin’ diye söylüyordu…

Sahneye uzak bir masada tek başına oturmuş olan adam da herkes gibi derin bir sessizlik içinde dinliyordu şarkıyı. Nedir, adam şarkının ikinci bölümünü dinlemek için bekliyordu asıl. İkinci bölüm başladı. Kadın hüzünlü ve yorgun bir sesle söylüyordu şimdi. ‘Bombalar uçaklar şimdi nerede / Sevgilim acaba hangi siperde / O fenerin altında buluşalım ikimiz / Lili Marlin Lili Marlin…’

Adam dalıp gitti. Kışlaları, çamurlu siperleri, uğultulu bombaları, mitralyözleri, homurtulu bombardıman uçaklarını düşündü. Henüz on altı yaşında bir çocukken kendisini içinde buluverdiği o uğursuz savaşı düşündü. 

Adam ‘Garp Cephesi’ni düşündü. Çatır çatır ayazlı bir şafakta, yavaşça mırıldandıkları Lili Marlin şarkısıyla bilinmeyen bir yerlere doğru yürürken, makineli tüfek ateşi altında delik deşik olan, haykırmaya bile vakit bulamadan, oracıkta ölüveren ‘silah arkadaşlarını’ düşündü. 

Adam arkadaşlarını o buz tutmuş toprak üzerinde yatarken bırakıp, dehşet içinde kaçışını düşündü. Sonra da hayatı boyunca asla kulaklarından silinmeyecek olan o radyo haberini anımsadı. Akşam güçlükle dinleyebildikleri ordu radyosu, tam altı arkadaşının öldürülmesine tanık olduğu o uğursuz gün için, 'Bugün Batı cephesinde kayda değer bir şey olmadı' demişti. 

Kadın şarkısını bitirmişti. Adam da kalkıp kulise geçti. Kadının odasına girdi. ‘Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok’ romanının yazarı Erich Maria Remarque ile film artisti ve aynı zamanda bir şarkıcı olan sevgilisi Marlene Dietrich, birbirlerine sarıldılar… 

Kara Anıt, Batı Cephesinde Yeni Bir Şey yok, Dönüş Yolu, İnsanları Seveceksin, Yaşamak Zamanı-Ölmek Zamanı, Tanrının Gözdesi Yok, Hayat Kıvılcımı ve Ölesiye Yaşamak kitaplarıyla tanınan Alman yazar Erich Maria Remarque aslında papaz olmak istiyordu ama olamadı. Okuldayken, birinci dünya savaşı patladı ve genç Erich’in kafasındaki her şey değişti. 

Cephede, kendisi gibi on altı yaşında olan altı arkadaşı, bir baskında öldürüldü. Şans eseri bu katliamdan yaralı olarak kurtulan Erich, o akşam ordu radyosundaki spikerin, ‘bugün kayda değer bir şey olmadı, batı cephesinde yeni bir şey yok’ dediğini duyunca donup kaldı ve bu sözü hayatı boyunca unutamadı. 

1937 yılında kısa bir gezi için geldiği Paris’te Lido adlı gece kulübünde ünlü artist Marlene Dietrich ile karşılaştı. Dietrich Lido’da, bir zamanlar sinemada canlandırdığı Mavi Melek filmindeki Lola kılığında şarkıcılık yapıyordu. Remarque, kendisine “Buni” diye bir takma ad takan Dietrich’e âşık oldu. Ona sürekli olarak aşk mektupları yazdı. Remarque 1958 yılında ABD’li artist Pauletta Goddard ile evlendi ama Dietrich ile ilişkisini de sürdürdü. İki aşık 1970’e kadar mektuplaşmayı kesmediler.

Remarque eşiyle birlikte İsviçre’ye yerleşti. Dietrich’e her gün mektup yazıyor, telefon ediyor ve ondan “Lili Marlen” şarkısını söylemesini istiyordu. Dietrich de söylüyordu. 

Remarque, 25 Eylül 1970’te öldü. O akşamki kent radyosu haberlerinde spiker, şehirde kayda değer bir şey olmadığını’ duyurdu.

Oysa dışarıda mevsim normallerinin üzerinde bir yağmur yağıyordu…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *