İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4573 %-0.07
36,4748 %-0.32
3.508.266 %3.257
3.061,67 0,27
Ara

Ortaya karışık yedi kişilik lütfen...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Ortaya karışık yedi kişilik lütfen...

-Ya da Türkiye`de yapılan tatil hatıraları...-

Eylül ayı içerisinde, Türkiye`nin Akdeniz sahillerinde yaptığımız iki haftalık tatil süresinde en çok duyduğum cümlelerden birisini yazıma başlık olarak seçtim. Bu cümle bende karışık duygular uyandırıyor her zaman... Niye ortaya karışık? Neden yedi karışık? Neden herkes kendisine göre bir şey ısmarlamasın? Kendi damak tadına göre... Elbette ki bu yöntemin de iyi yanları var. Daha sosyal ve dayanışmacı bir atmosfer doğuyor... Ama, dezavantajları daha çok gibime geliyor. Peki birey nerede kalıyor? Birey neden kaybolsun ki grupta?.. Akşamın kapanışı da bir alem. ``Olur mu hocam, ben varken sen burada hesap ödeyebilir misin? Ayıp olur vallahi...`` Birde bunun tartışması.. Bu da bana garip geliyor... 50 yıldan bu yana Almanya`da yaşamanın bende yarattığı bir durum mu acaba? Çok mu Almanlaşmışım dersiniz?

***

Turizme de tıpkı göç gibi, eğitim gibi çok sıcak ve pozitif bakarım. İnsanın ufkunu açıyor... Başka ulusları, insanları, mutfakları, müzikleri, gelenek ve görenekleri tanıyor insan turizm yoluyla... Dostluklar oluşuyor... Uluslar arasındaki düşmanlıklar azalıyor hatta... Son 30-40 yıldaki Türkiye-Rusya, Türkiye- Yunanistan ilişkilerine bakarsak, ne demek istediğim daha iyi anlaşılır diye düşünüyorum.

***

Gelelim yaptığım gözlemlere. Memleketin hali pür melali beni ürküttü doğrusu... Hele de ekonomik durum ve peşinden toplumun ikiye bölünmüş olması... Toplum Türk-Kürt, Alevi-Sünni ve sağcı-solcu olarak kabak gibi ortadan ikiye bölünmüş... Yazık, çok yazık bu güzelim ülkeye ve bu güzelim halka.

Peki bu durup dururken mi olmuş? Yooo, başta politikacılar olmak üzere bu varolan durumdan çıkar elde edenlerin eseri bu.

***

Almanya`da bulunduğum sürelerde ara sıra Türkçe yayın yapan televizyonlara bakıp şaşıp kalıyordum... Türkçe gazeteleri okuyunca da... Her gazeteci her şeyi biliyor... Hukuk profesörleri her şeyi biliyor...

Bu iki haftalık Türkiye gözlemlerimde gördüm ki bu durumlar halk arasında da böyle. Herkes her şeyi biliyor... Biliyorum zannediyor. Uzmanlık diye bir şey yok. Var da yok, yani yok  kabul ediliyor...

Halkın arasına dalmayı, minibüslere, otobüslere binmeyi çok severim... En çokta esnaf ziyaretleri mutlu eder beni... Sohbetleri güzeldir...

Ama çok göze batan bir durum var: Herkes her şeyi bildiğini sanıyor...

Terzi milli takımın nasıl oynaması üzerine ortaya tirad çekiyor...

Berber, tarım politikalarının nasıl olması gerektiği üzerine konferans verecek neredeyse...

Türkçe öğretmeni kuantum fiziği, nano teknoloji ve bor üzerine akıl satıyor...

İnşaat mühendisi Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri üzerine bizlere akıl satıyor, ders anlatırcasına... On dakikadan fazla süren konuşmasının sonunda, benim elli yıldır Almanya´da yaşadığımı hatırlamış olacak ki, ``Yahu hocam, siz zaten oradan yaşıyorsunuz. Bu konuları benden daha iyi bilirsiniz...`` diyerek sözüm ona tevazu gösteriyor. Tevazu numarasına yatıyor. Peşinden kurnazlığını sürdürüyor, ``Hocam, benim görüşlerime katılacağından eminim.`` cümlesiyle...

Bir kasap, çocukların eğitim ve öğretim sorunlarının nasıl çözülebileceğini bizlere izah etmeye çalışıyor. Üç kişilik pedagog grubumuz bayağı sıkılıyoruz... İçimizdeki en tecrübeli öğretmen arkadaş saatine bakıp. ``arkadaşlar, bu saatte filan yerde olacaktık, haydi geç kaldık,`` diyerek kasabın elinden kurtarıyor bizi...

***

Açıkça dile getirmem gerekirse ekonomik durum korkutucu. Kiralar uçmuş... Gıda fiyatları da öyle... Ulaşım her ailenin bütçesine büyük bir yük... Çocukların ve gençlerin eğitim ve öğretim masrafları ailelerin belini bükmüş...

Avro bozdurup harcama yapmamıza rağmen gözümüz korktu doğrusu...

Buna paralel olarak, belli bir kesimin işi tıkırında... Belli birilerinde kara para çok. Su gibi harcıyorlar bu vergilendirilmemiş parayı... Biz Avro bozduranlar bile yetişemiyoruz bunlara... Ekonomistler boşuna yazıp çizmiyorlar, `Türkiye`de devlet sanayinin, ticaretin ve hizmet sektörünün en fazla %60`ını vergilendirebiliyor...` diye. Bu konuda gel de Almanya`yı taktir etme...

Bütün bunlara rağmen hem Almanya`yı ve hem de Türkiye`yi seviyoruz.

***

Türkiye`de eylül ayında geçen iki haftalık tatilin sonunda oturup uzun uzun düşündüm. Sonuç: İyi ki Türkiye`de doğup büyümüşüm ve iyi ki Almanya`da yaşıyorum...

Türkiye konusunda öyle karamsar filan değilim. Büyük umutlarım var...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *