İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4664 %-0.05
36,5309 %-0.19
3.521.816 %2.28
3.072,14 0,61
Ara

"Özal Üzerinden"

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
"Özal Üzerinden"

17 Nisan Merhum Turgut Özal'ın vefat günüydü ve sosyal medyada birbirine tamamen zıt bir sürü anma yazısı vardı. Tıpkı diğer hemen her konuda olduğu gibi, toplum çok sert ve kesin şekilde birbirinden ayrılmış ve ideolojik bakış açılarıyla Özal'ı ya kahraman ya da hain olarak anmayı tercih etmişti. Özal'ı ya da bir başka siyasi ve/veya tarihi figürü olduğu gibi anlamamızı engelleyen bu ideolojik bakış açısı hiçbir şeyi doğru yerden tartışamıyor olmamızın da sebebi aslında…

Öncelikle belirtmeliyim ki Özal Türkiye'nin yönetimine geldiğinde değişen dünyanın gereklerine ayak uydurabilen bir lider olarak dikkat çekmiş son derece donanımlı bir siyasetçiydi. Bugün hala devam etmekte olan yeni dünya düzenini iyi okumuş, dünya ile entegrasyon konusunda önemli adımlar atmıştı. Bugün sitayişle bahsettiğimiz askeri vesayetin ortadan kaldırılmasının ilk denemelerini yapmıştı. Daha bir sürü olumlu bulunabilecek şey sayabilirim Özal hakkında…

Ama toplumun olumlayan tarafı daha çok şortla asker teftişine atıfta bulunur mesela. Ya da ne bileyim, "Ben de Nakşibendi’yim" çıkışına, Hacca gidişine, Güneydoğu sorununa bakışına işaret eder. Darbe sonrasında cuntacılara rağmen halkın iktidarını temsil ettiğini iddia ederler…
Eleştirenler ise daha çok ülkemizde ahlaki erozyonun başlamasına neden olduğu fikrini ortaya atarlar.

Bense eleştiri tarafına öncelikle 44. Hükümeti anımsatarak başlamayı tercih ederim. Darbecilerden nefret ettiği söylenen Özal'ın darbeciler tarafından kurdurulan Bülent Ulusu hükümetinde Başbakan Yardımcısı olduğunu hatırlatarak başlamayı…
Yani Milli Selamet Partisi’nde bir miktar siyasete bulaşmış ama halkın pek de tanımadığı Özal'ı vitrine çıkaranın aslında cunta olduğunu hatırlatarak…

Özelleştirme ve globalizm kelimelerinin dünya literatürüne ilk girdiği 80'lerin ilk yıllarında iktidar olan Özal, bu akımın en maharetli uygulayıcılarından biriydi elbette, hakkını teslim edelim. Ama bu akımın kurucularının kimin menfaatini öncelemiş olacağını da düşünmek lazım tabii!

Ayrıca 70'lerin sonu itibarıyla bölgemizde yaşanan sıralı darbelerin ardından gelişen İslamcı veya İslâmî iktidarların bir prototipi de Özal'ın Anavatanı idi, ama beklenen seviyeye ulaşmadı. Belki darbeyi ve yeni dünya düzenini planlayanlar Özal'dan her beklediklerini de alamamış olabilirler. Ama başta da dediğim gibi hiçbir şeyi yerinden tartışamadığımız için, bunları konuşmaya bir türlü sıra gelmiyor...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *