Hissedilen enflasyon
Bilindiği üzere Türkiye geneli için enflasyon hesaplamak ve açıklamak görevi yasalarla Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) verilmiştir. ENAG gibi gayri resmi sivil oluşumlar ülke geneli için, İTO gibi bazı sivil toplum kuruluşları da il bazında enflasyon hesaplamakta ve yayınlamaktadır.
TÜİK tarafından açıklanan enflasyon, özel ve kamu kesiminin mali ve sanayi politikalarına, başta mevduat ve kredi faizlerini belirlenmesi olmak üzere finans dünyasının yatırım kararlarına, çalışanların maaş artışlarında esas alınması itibarıyla yine kamu ve özel sektör kararları olmak üzere birçok alanda ülke yönetimine yön vermektedir.
TÜİK tarafından, enflasyon sepetinde yer alan 407 adet mal ve hizmet ile ayrıca kiralar üzerinden düzenli olarak derlenen veriler ile hesaplanan enflasyon rakamları yıllardır kamuoyunda manipülasyon iddiaları ile birlikte anılmakta. Özellikle dar ve sabit gelirlilerin hissettiği enflasyonun açıklanan rakamlarla uyuşmadığı tespiti bir vaka olarak geniş halk kesimleri tarafından yaşanmakta, dile getirilmektedir.
Burada enflasyon verilerinin manipüle edildiğine dair kamuoyunda oluşan yaygın hissiyatı irdelemekten daha çok özellikle dar ve sabit gelirliler ile çalışan ve emeklilerin hissettiği enflasyon ile açıklanan enflasyon arasındaki sebep-sonuç ilişkisinin analizini yapmayı tercih ettim.
Enflasyon sepetinde yer alan ürün ve hizmetler ile bunların sepetteki ağırlığı istatistiksel yöntemlerle hanelerle yapılan görüşmelerden elde edilen veriler üzerinden belirlenir ve hesaplanır. Toplumun yaşamında yer almayan hiç bir ürün veya hizmet sepette yer alamayacağı gibi yer alanlarda ancak ağırlığınca yer alabilir. Süreç içerisinde hayatımızdan çıkan mal ve hizmetler sepetten çıkarılır veya hayatımıza giren yeni mal veya hizmet varsa ağırlığı gözetilerek sepete eklenir.
Peki hissedilen enflasyon ile açıklanan enflasyon arasındaki fark neden bu kadar açıldı? Bir başka deyişle geniş toplum kesimleri enflasyonu neden açıklanandan daha fazla hissediyor?
Özellikle pandemi dönemi ile başlayan ve 2021 Eylül’ündeki faiz indirim sürecimiz ile hızlanan ve ağırlaşan yüksek enflasyonist ortam sonucunda fakirleşen orta sınıf ile daha da fakirleşen alt gelir grubunun harcamaları geniş enflasyon sepetine karşın eskiye oranla daralarak ağırlıkla gıda ve konut harcamalarına sıkıştı.
Konut kalemi özellikle kira, ısınma, elektrik, su ve onarım giderleri başta olmak üzere birçok zorunlu ev harcamasını içermektedir. Dar ve sabit gelirliler için gıda harcamaları ise oldukça yaşamsal ürünleri içeren bir seviyeye inmiş durumda zaten.
Türkiye ortalamasının çok üzerinde seyreden ve dar gelirlilerin ana harcamalarını oluşturan bu iki harcama grubuna ait fiyat artışları TÜİK’ in açıkladığı enflasyondan daha hızlı gerçekleşince, hayat pahallılığının maaş artışları bu enflasyona göre ayarlanan kesimler tarafından daha fazla hissedilmesi sonucunu doğurdu.
Sonuç olarak, git gide alım gücü düşen ve sadece hayatta kalabilme standartlarında yaşayan sağlıksız ortamlarda barınan ve sağlıksız beslenen, her gün biraz daha fakirleştiren toplum kesimleri için sorunun ana kaynaklarından birinin de bu hesaplama yöntemi olduğu açıktır.