İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4573 %-0.07
36,4748 %-0.32
3.508.266 %3.257
3.061,67 0,27
Ara

Unutamadığımız o ilk karnemiz

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Unutamadığımız o ilk karnemiz

Sararmış fotoğrafların, kenarları zımbalanmış soluk yeşil TCDD biletlerinin, üzerinde “ödenmiştir” damgası bulunan “Terkos Şehir Suyu” faturalarının, sonradan renklendirilmiş Boğaziçi fotografilerinin basılı olduğu kartpostalların, Bafra, Yeni Harman, Sipahi ve Gelincik sigarası kutularının, içlerinde gencecik bir Ajda Pekkan fotoğrafının da yer aldığı eski kırk beşlik plakların sıra sıra dizildiği ışıklı sergiyi dolaşıyordu.

“Garbi Şimendifer Kumpanyası Eshamı”, “Konya Çiftçi ve Ziraatçı Birliği Tahvili” gibi adlar taşıyan değerli kağıtların sıralandığı “Menkul Kıymetler Galerisi”ni de gezdi. Bir zamanlar renkleri ateş kırmızısı, çimen yeşili olan, şimdi ise mahzun bir sararmayla boynu bükük duran kağıtlara şöyle bir göz attı.

Döndü. Çıkış kapısına yakın bir yerlerdeki “Karneler” yazısını görünceye kadar yürüdü. “Karneler” sözcüğü, çocukluğunu, ilkokul yıllarını aklına getirmişti. Küçük masalar üzerinde sergilenen karnelere baktı. Uçları kıvrılmış, renk renk okul karnelerini inceledi.

Üzerlerinde “Milli Maarif Vekaleti, İlk Okul Karnesi” yazılı olan bazıları tek, bazıları da çift yapraklı karnelerde, Yurttaşlık Bilgisi, Türkçe gibi derslerin adı yazıyor ve karşısında da öğrencinin notu, “yazı ile pekiyi”, “rakam ile 5” diye gösteriliyordu. 

Dışarı çıktı. İstanbul’a leylak kokulu bir akşam iniyordu. Efemeranın ne olduğunu biliyordu artık… 

Bir kelebek ömrü kadar 

Günümüzde iyice yaygınlaşan, sergileri ve müzayedeleri de yapılmaya başlanan Efemera, kısaca değerli kâğıt koleksiyonculuğu diye tanımlanıyor. Kelimenin aslı Yunanca “ephemera” ve günlük hayatta kullanılan basılı malzemeleri biriktirmek anlamına gelen bu kelime de yine Yunanca “her günlük” anlamındaki “epimeris” sözcüğünden kaynaklanıyor. Nedir, sözcüğün İngilizce anlamı ise “bir günlük, kısa ömürlü” olarak ifade ediliyor. Bu da Ephemera adlı ve bütün ömrü sadece bir günden ibaret olan bir kelebeğin adından türetilmiş. Bir başka deyişle efemera, ömrü kısa, günlük hayatta kısa bir zaman için kullanılıp atılan nesnelerin biriktirilmesi merakını anlatıyor. Kartpostal, fatura, bilet, duyuru, el ilanı gibi yazılı ve basılı kağıtların yanı sıra, çeşitli kutular, paketler ve ambalaj kağıtları da efemera kapsamı içinde değerlendiriliyor. 

Bunların hepsi de yalnızca kısa süreli bir amaç için hazırlanan ve işlevleri bitince kaldırılıp atılan çeşitli malzemeler. Efemeracılar ise, bunları atıldıkları yerlerden bulup çıkaran, derleyen ve koleksiyonunu yapan insanlar. Bütün bu malzemeler, yazıları, çizimleri gibi biçime ilişkin özellikleriyle olduğu kadar, üzerlerindeki ifadeler, metinler, adresler, resimler ve isimler gibi değişik unsurlarla da ilgi çekiyor ve yepyeni bir hobi alanı oluşturuyor. Kibrit, sigara, jilet ve çikolata kutuları, tahvil ve hisse senetleri, piyango, tramvay, tren, vapur, tünel ve otobüs biletleri, kartpostallar, film ve reklam afişleri, sergi katalogları, banknotlar, gazeteler, dergilerin biriktirilmesi efemerayı meydana getiriyor.

Gözünüze ilişen ilk efemera sergisine girin lütfen. Sararmış otobüs biletlerine, uçları kıvrılmış okul karnelerine ve o uğursuz savaş yıllarının, iyice kısılmış gaz lambalı yoksul İstanbul gecelerinde yaşayanların gözleri gibi sakladıkları “Ekmek Karnelerine” bir göz atın.
Ünlü şair William Butler Years’ın “Bir kez olsun gözlerimden yorulmayan gözlerin / Hüzünle eğiliyor artık sarkmış göz kapaklarının altında / Ne kadar uzakta görünüyor yıldızlar ve ilk öpüşmelerimiz” şiirine, niçin “Ephemera” adını verdiğini anlayacaksınız… 


 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *