İstanbul
Hafif yağmur
6°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,9885 %0.26
37,4451 %0.15
97.368,44 %-1.149
3.319,63 0,71
Ara

The Brutalist

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
The Brutalist

Peş peşe sıralanan ve uzun zamandır hasretini çektiğimiz, nihayet kaliteli ve de nitelikli filmler serisi, geçtiğimiz hafta başladı.

Özlemiştik, kaliteli filmleri. Hepsi de Oscar adaylıklarında sonuna kadar haklılar ve bizde tek tek yazmaya çalışacağız.

GERÇEK BİR ONUR SAVAŞI

THE BRUTALİST, filminin vizyonda gösterilemeyecek olmasını, yadsımıyorum. Bizim ülkemizde de ne güzel filmler çekiliyor, bilhassa otobiyografi olarak. Sonra anlaşmazlığa düşüyorlar ve vizyonda kalkması ile geleceğe bırakılacak tanıklıktan olunuyor.

Bana kalırsa, The Brutalist, Budapeşte’de başlayan açılışı ile şimdiye kadar 2.Dünya Savaşı ve Nazi zulmünün Sinema’ya aktarılmış olanlardan, farklı kılıyor.

Teslim olmadığı, işkencelere dimdik duran gazeteci eşini, göçmen olarak yerleşmek zorunda kaldığı, Amerika’da başlayan serüven, dramların aynı zamanda bu yıllarda da yaşanılır olduğunu sunuyor. Senaryoda ve yönetmen koltuğunda, Brady Corbet, var. Netice de ekmek bitti ya da zorla bitirildi ise başka fırın ya da un üreten bulan gerekmektedir. Bir ülkenden bir başka ülkeye geçişler hep aynı manzarayı sunar. Yorgun olan insanlık, dramı.

Daha iyi bir hayat var olarak tavsiye edilerek, yeni düzenin merkezi olarak (öncesi 1947) gösterilen, 1951 yılında Pensilvanya’nın yeni yerleşim alanı olarak karşımıza çıkıyor. Yeni yeni yüksek binaları ile aile şirketleri. Kendi ülkesinde savaş olmasa, çok önemli bir mimarın kuzeninin yanına sığındığı anda başlayan, farklı mezheplere sahip aile bireyleri, özünü inkâr edenlerle değişimin ve vazgeçenlerin ilk sinyallerini sunar. Yüksek mimarın, gerçekte de yaptığı şehir kütüphaneleri ile adında söz ettirerek Dünyaya mal olmuş bir sanatçının, vasıfsız işçi kategorisinde yer alması, filmin çok güzel karelerinden birkaçı. Savaş olmasa da insanların gerçek yüzünü akraban bile olsa eninde sonunda gösterir. Doğru insanı buldun ise hayattaki en büyük şansındır.

Filmin tamamında da gerçek aşk, aylarca gelmesi beklenen mektuplara sıkışmış ve düğüm olmuş halde karısına yazdığı içsel ve içten sözlerde verilmiş:

“Seni bekliyorum, her gün senin gelmeni bekliyorum”

Filmin bütününde verilmeye çalışılan diğer unsur ise, Nazi kamplarında tren yollarında taşınan insanlar kadar, çalışanları da hatırlatılarak, sonuna doğru işvereninin yaptıkları ile perçinlenen hazin bir gerçeklik aktarılmakta.

Buna bağlı olarak da The Brutalist flminin finali, ortasından itibaren verilen Aristokrat ya da Burjuva, günümüzde ise para kimde ise düdüğü çalabilenlerin sınır tanımayan küstahlığını, evirip çevirip kendini haklı çıkaran ve de göbeklerini kaşımakla mükellef adamların suretlerini, turnusol kağıdı olmadan izleyiciye aktarması, oldukça ustaca işlenmiş.

Tabii bunda en büyük pay, oyunculuk. Gerçekten başka işler yapsa da, Piyanist(2002) Filminden sonra en iyi performansı olarak EN İYİ ERKEK OYUNCU ADAYI olmakta elbette hakkı.

Adrien Brody,muhteşem bir iş çıkarmış.

Bizi adeta film izlemekle bırakmıyor, kendisi ile sete taşıyor ve yaşatıyor.

Orada oyuncu ve rol yok, sadece gerçeklik var!

Filmin bütününde, bir sanatçının duyarlılığını; ekmek kuyruğunda siyahî olduğu için çocuğu ile atılan, dışlanan insanlara karşı korumacı ve şefkatli yaklaşımını, ömrü boyunca vefası ile gösteriyor.

Oldukça naif yaratılışını tırpanlayan hayat hoyratlığı ise aktörün her sahnesinde ayrı devleşiyor.

Ta ki tüm yaşadıklarında ve patronların gelgitlerinden bıkacağı ve sistemin, onlara benzetmeye çalıştığı. Bedenleri var ama ruhları, kalpleri olmayan insan suretlerine döndürmeye çalıştıkları ana kadar.

1951’de anlaşılmayan ve herkesin kolay kolay kabul göremeyeceği mimari anlayış yapısını, kendi ülkesinde savaş dolayısı ile yarım bırakmak zorunda kalan ve bu arada savaş nedeni ayrı düştüğü, bir türlü kavuşamayan eşine hasretini sanatı ile ifade eder.

Yaptığı binalardaki sütunlar da arada boşluk ile bırakılmış yapılar, kavuşamamanın ama bir gün bir arada en iyi şekilde olunacağına inancının bütünlüğünü sunar.

Ve şöyle ifade eder, sanatını soranlara:

“Benim yapıtlarım, her savaşa rağmen yaşayacaklar. Çünkü onlar sağlam yapıldı ve hepsi ayakta. Ayakta kalmaya da devam edecek”

Oldukça uzun olması, filmden kopmasak bile yorucu kılmakta. Üç saat, otuz beş dakikada pek çok şey oluyor ama ağır işliyor. Belki de neredeyse seksenlere kadar bitmeyen projelerini anlatabilmek içindir.

Yönetmen, filmi üçe bölmüş.

Giriş, gelişme ve sonuç ise hem birbiri ile örüntülü ama izlerken, yer yer bağımsız.

Adrien Brody’e, Oscar, halısında yürütecek olan haklı başarıda, Laszlo Toth ve eşiErzsebet'inAmerika'ya göçme hikâyesi, Laszlo Toth’n, mimari eserini ortaya çıkarabilmek için 30 yıl boyunca çalışmalarının aktarıldığı uzun bir yolculuk.

Avrupa’da hatırı sayılır bir mimar ve eşi de gazeteci iken etrafında hem küresel güçlerin hem birlikte çalışmakta olanların varlıklarına rağmen sevgilerini koruyabilme gücü ise görülmeye değer.

Aynı zamanda tasarım ve mimari sevdiğim için ve de ilgilendiğim döneme rastlamasından dolayı da tarzın daha çok anlatılmasını isterdim. Filmi, birazda bu açıdan baktım ve bekledim.

The Brutalist filmi, gösteriyor ki hala anlaşılamamış. Anlaşılabilmesi içinde yeterince derinliği kavramış ve de hayatlarına geçirebilmiş, çoğunluk gerektiği kaçınılmaz.

Bu da Kültür ile alakalı.

Hele bir lokanta sahnesi var ki, oyunculuğun zirvesi.

Bir üreticinin emeğinin keşfediliyor, görülüyor olması, değer görme duygusu. Hakikaten ağlatır, nitelikte.​​​​​​​

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *