İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4661 %-0.06
36,5420 %-0.16
3.550.537 %3.58
3.073,62 0,66
Ara

Di Pietro’yu da mı getirtsek?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Di Pietro’yu da mı getirtsek?

Patates, soğan, ayçiçeği yağı derken, Di Pietro’yu da mı getirtsek?

Ortalık toz duman, “kayıp damat bakan!”ın deyimiyle “at izi it izine karışmış!” Bir yanda mafya lideri Sedat Peker’in “yolsuzluklarla ilgili ifşaatı” diğer yanda SBK diye anılan işadamı Sezgin Baran Korkmaz’ın “kara para aklama” suçlaması ile Avusturya’da gözaltına alınışı ve Amerikan Makamları tarafından “Türkiye’deki tüm mal varlığına el konulmasının istenmesi” herkesi şaşkına çevirmiş durumda… Bakanlar, milletvekilleri, gazeteciler, çok ağır ithamlarla karşı karşıya ama kimseden “TIS” çıkmıyor.

-Yahu bu devleti kim yönetiyor?
Diye ısrarla sorsanız da yanıt yok.

Neden mi?

Belli ki işin ucu “kimlere kimlere” dayanıyor da ondan…

Ne yazık ki, Türk basını, medyası gafil avlandı ama nedenleri var. Malum, havuz medyası ya da yandaş gazeteciler “ne verilirse onu yazma” eğiliminde. Olayların perde arkasını araştırmak filan artık eskilerde kalmış. Devleti yönetenlere gelince, basının karşısına “demeç verip kendilerini parlatmak dışında” asla çıkmıyorlar… Yani gazeteciliğin en önemli girdisi olan “bilgi” çoktandır “aslanın ağzında!”

Fakat, “Sezgin Baran Korkmaz’ın ABD’de sürdürdüğü işler”i incelerken gözüme “yandaş basından” ilginç yazılar çarptı.

Aman efendim, meğer Sezgin Baran Korkmaz ne kadar değerli bir insanmış, herkes onunla “İngilizce bilmiyor” diye dalga geçse de ABD’de ne kadar önemli işlere imza atmış, cebinden milyonlarca dolar harcayarak Türkiye’nin itibarını yükselten lobicilik işleri yürütmüş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ABD’de onur konuğu olarak Harvard Clublar’da filan yemeklere davet ederek Amerikan entelejansiyasının en ileri gelen isimleriyle buluşturmuş…

İyi ki, bu detayları, Cumhurbaşkanının ABD temaslarını “uçağına davet edilerek izleyen” gazetecilerden öğreniyoruz…

O günlerde Kingston Kardeşlerle ilgilli Utah’da açılan ve Sezgin Baran Korkmaz’ı da suçlayan “511 milyon dolarla kara para aklama davası” duyulmamış mıydı acaba? Ya ayyuka çıkan “Bora Jet” olayı? SBK’nın Yalçın Ayaslı’dan satın alıp, ödeme yapmaya gelince kriz çıkarıp üstüne yattığı koskoca havayolu şirketi çerçevesindeki skandalı da mı duymamışlardı? Duysalar ne olacaktı ki?

Türkiye’de de MASAK raporları gereğince mahkemeler Sezgin Baran Korkmaz’ı iki kez gözaltına alıp bırakmadı mı? Aynı mahkemeler, SBK’nın mal varlığının dondurulmasına, yurtdışına çıkışının yasaklanmasına karar vermedi mi?

Sonuç ne oldu peki?

Bu haberlere anında “yasak” getirildi, SBK’nın mal varlığının dondurulması ve yurtdışı yasağına ilişkin kararlar derhal kaldırıldı… Hem de bir Cumhuriyet Başsavcısının “re’sen ve ivedilikle” aldığı kararlarla…SBK Viyana’ya uçtu, Başsavcı da Adalet Bakan Yardımcılığına terfi ettirilerek Ankara’ya gönderildi…

Valla bu bir alınıp bir kaldırılan kararlardan benim başım döndü… İpin ucunu getirmekte zorlanıyorum. Belli ki bir tek ben değil iktidarı muhalefeti de dahil herkes zorlanıyor…

Dün yolculuğumuz sırasında Sivrihisar’da mola verdik, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e rastladım, Afyon’a gidiyormuş, ayaküstü sohbet ettik, SBK olayı üzerindeki yorumunu sordum, dedi ki:

-Mal varlığının dondurulması istemleri üzerindeki bilgiler bana çok yeni ulaştı, enine boyuna bir araştırayım da öyle değerlendireyim, Grup Toplantımda da dile getirmeyi planlıyorum.

Akşener’e Afyon yolculuğu için eşlik eden İyi Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz da MASAK’ın Sezgin Baran Korkmaz’la ilgili “iki çelişkili raporunu” hatırlattı.

MASAK zaten konunun üstünde ancak, Utah Mahkemesinden gelen bilgiler üzerine gitmemiş miydi?

Türkiye’de işlenen suçların Amerikan makamları tarafından ortaya konulması ne kadar ilginç değil mi? O yüzden, acaba diyorum gerektiğinde soğan, patates, ayçiçek yağı filan ithal ediyoruz ya, İtalyan Savcı Di Pietro’yu da getirtsek de Türkiye’de de bir temiz eller hareketi başlatsa. Yıllar önce İtalya’da görüştüğümüzde Türkiye’de yaşanan Susurluk Olayı üzerindeki kapsamlı soruşturmaları ne kadar takdir ettiğini anlatarak, “Yılmadan devam, savcılar halk için vardır” dememiş miydi?

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *