İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4661 %-0.06
36,5420 %-0.16
3.550.537 %3.58
3.073,62 0,66
Ara

Eylül geldi, yalnızlığa alışmalı

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Eylül geldi, yalnızlığa alışmalı

Eylül de geldi işte. Günler yavaşça kısalmaya başladı. Akşamlar erken iniyor artık. Yahya Kemal'i daha sık hatırlar olduk. "Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa" faslındayız. Ortalık yavaşça sarıya dönüyor. Boz bulanık kahverengilerin, asık suratlı grilerin, ciddi lacivertlerin, tavsamaya yüz tutmuş yeşillerin içindeyiz. Marmara'nın maviliği gitmiş, morlu kurşuni bir renk gelmiş yerine.

Tuhaf çelişkiler yaşıyoruz. Bu içimizi karartan havadan kurtulmak için bir an önce eve atmak istiyoruz kendimizi ama eve girer girmez de bütün o duvarlar üzerimize üzerimize geliyor.

Sokaklar hüzünlü. Öksüz çocuklar gibiyiz. Karartma günlerindeyiz. Bütün ışıklarımızı söndürmüşüz. Biz akşam olmuşuz.  Artık bizim adımız güz...

Merhaba hüzün

Sonsuz bir melankoliyi, yaprak dökümlerini, çekip giden sevgilileri anlatan ve anımsatan mevsime girdik. Güz mevsimindeyiz. Hazan mevsimindeyiz. Sonbahardayız.

Sonbahar tabiatın yeniden canlanmak için ölmeye yattığı mevsim. Bize ölümü hatırlatması da bundan. Bizden önce bu dünyada yaşayan insanlar da sonbaharı hep hüzünle bir tuttular.

Babil halkı bizim eylül- ekim dediğimiz aya denk gelen aya "Kislimu" adını vermişti ve bu acı anlamına gelen 'kisal'den türetilmişti. Yani eski insanlar için de eylül, güz, hazan, sonbahar hep bir hüzün, hep bir ayrılık, hep bir ölüm resmi oldu.

Güz hüzzam makamındadır

Sonbahardayız. Güz dönencesindeyiz. Sevdalara küsmüşüz. Çiçekçilerin önünden geçemiyoruz. Kırmızı karanfil görmeye dayanamıyoruz. Unutulmuş eşyalar gibiyiz. Tozlar içindeyiz. Uzaktan geçen vapurların dumanlarına suretler nakşediyoruz. Hüzzam sevdalar çekiyoruz ve "Seni onca anlamazken, çekip gittin" diye yakınıyoruz.

Güz aynı zamanda ayrılıklar ve terk etmeler mevsimi çünkü. Dönüşü olmayan nehirler gibi. Gidenler geri gelmiyor ve biz yalnızlığa alışmak zorundayız.

Yalnızlığa alışmalıyız. Sinemaya, tiyatroya, vapura, trene, otobüse tek kişilik bilet almaya alışmalıyız. Artık çalmayan telefonlara alışmalıyız. Okunmadan baş ucumuzda yığılıp kalan gazetelere, kapatmayı unuttuğumuz elektrik lambalarına alışmalıyız. Eve ekmek almayı çoktandır boşladığımıza da alışmalıyız.

Güz günleridir bunlar. Ayrılık günleridir. O “saçları saman sarısı, kirpikleri mavi” kadınların yokluğuna artık alışma günleridir bunlar.

Yalnızlığa alışma ve dayanma günleridir bunlar...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *